Gazze’de yavaş ölüm
İsrail’in savaşı şu anda bitse dahi travma sonrası stres bozukluğundan, akciğer hastalıklarına kadar birçok sebeple Filistinlileri öldürmeye devam edecek. Filistinlilerin hak ettiği tedavi için uluslararası bir çaba gerekiyor.
Alex FOLEY
Sekiz yaşındayken, 11 Eylül’deki ince bir tozla kaplanmış kurtarma görevlilerinin çöken kulelerin etrafında bir oraya bir buraya koşturarak molozların altından kurbanları çekerkenki görüntülerini aylarca izlediğimi hatırlıyorum. Bu tozun, daha sonra öğrenileceği üzere, yüksek seviyelerde asbest ve kurşun gibi kanserojen maddeler, silikozis adı verilen bir akciğer hastalığına neden olan ezilmiş beton ve binlerce başka kirletici içerdiği için son derece toksik olduğu ortaya çıktı.
Bu maruziyetten sonra zamanla kurtarma görevlilerinin sağlık sorunlarıyla mücadeleleri ve tazminat davaları, genç yetişkinliğim boyunca arka planda süregelen bir hikaye oldu. Yirmi yıl sonra, şimdi neredeyse her gün Filistinlilerin Gazze’deki molozların altından cesetleri çekip çıkardıkları görüntüleri izliyorum, üstleri aynı toksik tozla kaplı. Küllerle kaplı insanlar toz ve duman bulutlarının içinden çıkıyor ve bombalanmış sokaklarda sersemlemiş bir şekilde yürüyor.
Birleşmiş Milletler (BM), mayıs ayı başında Gazze’deki 37 milyon ton moloz içinde muhtemelen 800 bin ton asbest ve diğer kirleticilerin bulunduğunu açıkladı. Asbeste maruz kalmak, asbestoz ve akciğer zarı hastalıklar gibi çeşitli akciğer hastalıklarından kanser ve mezotelyomaya kadar çeşitli rahatsızlıklara neden olur. Bu rahatsızlıkların ilk belirtileri, maruziyetten 20 ila 40 yıl sonrasında bile görülebilir.
KITLIK YENİ BAŞLIYOR
Gazze’deki akut sağlık krizi zaten yeterince dehşet verici. Şu ana kadar 36 binden fazla kişinin öldüğü tahmin ediliyor ve bu muhtemelen bir eksik tahmin; doğrusuna olanak tanıyacak sağlık altyapısı neredeyse tamamen çökmüş durumda.
Binlerce kişi daha kayıp ya da molozların altında gömülü. Kıtlık başlamış durumda ve aylardır içme suyu yok. Ve ufukta başka bir felaket sağlık krizi daha belirmekte: Filistinliler savaşın ertesi gününden çok daha ötesine uzanacak uzun vadeli sağlık etkileriyle karşı karşıya. Gençler, yaşlılar ve karmaşık tıbbi ihtiyaçları olanlar kıtlığa karşı özellikle savunmasız haldeler. Mart ayında, Gazze’nin kuzeyindeki Kamal Adwan Hastanesi’nde tedavi gören altı yaşındaki kistik fibrozis hastası Fadi el-Zant’ın görüntüleri ortaya çıkmıştı. Fadi’nin göğsündeki solgun, şeffaf deri, küçük kaburgalarının üzerinde ince bir şekilde gerilmişti. Şimdi ise onlarca çocuğun açlıktan öldüğü teyit edilmiş durumda.
Hayatta kalanlar için ise hastalığın seyrine dair öngörüler iç karartıcı. 1959-1961 Çin kıtlığı ve 1944-1945 Hollanda kıtlığı gibi olgular üzerine yapılan birçok çalışma, erken yaşta yetersiz beslenmenin uzun vadeli sağlık etkileri olduğunu gösteriyor. Bunlar arasında yetişkinlikte daha düşük bilişsel performans, bodur büyüme ve tip 2 diyabet, şizofreni ve hipertansiyon gibi artan risk durumları bulunuyor. Bu etkiler, epigenetik ve sosyal süreçler yoluyla gelecekteki nesillere bile aktarılabilir.
Kıtlık anne karnındayken yaşandığında, etkiler daha çok kardiyovasküler hastalık, metabolik hastalık, kas-iskelet sistemi eksiklikleri ve işitme bozuklukları şeklinde görülür. Erkekler, erken yaşta yetersiz beslenmeden kadınlara göre daha fazla etkilenir.
Haftada birkaç kez Gazze’den gelen raporları okuyor ya da görüntüleri görüyorum ve bu durum beni psikolojik olarak yıkım noktasına getiriyor. Evimin konforundan binlerce mil uzakta, sevdiklerinin kalıntılarını plastik torbalarda taşımak gibi dehşetleri anlamakta zorlanıyorum. Bu koşullarda 200 günü aşkın süredir mahsur kalanların psikolojik durumunu hayal etmek zor. Tahmin edilebileceği gibi, savaşın psikolojik sağlık üzerindeki etkileri üzerine yapılan çalışmaların büyük kısmı, parmağı tetikte olanlara, özellikle Amerikan askerlerine odaklanıyor. Bununla birlikte, soykırımdan sağ kurtulanlarda travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) üzerine bol miktarda araştırma bulunuyor. TSSB, soykırımdan sağ kurtulanlar arasında yaygındır ve on yıllar boyunca sürebilir.
SESSİZ KATİLLER
TSSB ve intihar arasındaki ilişki karmaşıktır ve araştırmalar çelişkili ve zor anlaşılır. Travmanın doğası da dahil olmak üzere çeşitli faktörler, TSSB’li insanlarda intihar riskini etkileyebilir. Bununla birlikte, 5 Ekim’de Mondoweiss’te yayımlanan bir makale, Gazze’de artan intihar oranları konusunda alarm zillerini çalıyordu. Yazar, 2014’teki İsrail-Gazze savaşından sonra 2015 ve 2018 yılları arasında rapor edilen intihar vakalarının iki katına çıktığını belirtiyor. Bu ölçekte bir şiddetin ise psikolojik bedelinin ne olacağını zaman gösterecek.
Dahası, intihar, TSSB’nin öldürme yollarından sadece biri değil. Birçok çalışma, TSSB’nin yaşam beklentisinde azalma ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Epigenetik belirteçlerden ömür tahmini yapılan bir çalışma, TSSB tanısı olan kişilerin, travma yaşamış ancak TSSB yaşamayan kişilere kıyasla daha kısa ömürleri olduğunu gösteriyor. TSSB ve mortalite üzerine yapılan sistematik bir inceleme benzer bulgulara sahipti: TSSB’li kişilerde kanser ile kardiyovasküler hastalıklara ilişkili ölüm oranı yükseliyor.
Bunların hiçbiri Gazze’de önceden sağlık sorunlarına sahip olanların içinde bulunduğu kötü durumu ele almıyor. Birçok hastalığın tedavisi için erken tanı ve tedavi hayati öneme sahiptir.
Evimin yakınlarında gösteri yapan doktorlar, Ulusal Sağlık Sistemi’ndeki tedavi bekleme sürelerindeki dramatik artışla birlikte, kanser hastaları için ölümcül sonuçlar konusunda uyarıda bulunuyorlar. Hastaların üçte birinden fazlası 18 haftadan fazla bekliyor ve geçen her gün hastalığın seyrini etkiliyor. Gazze’de, kanser hastalarının aylardır tedaviye erişimi yok. Yaşamsal önemdeki ilaçlar Gazze’ye giremiyor, girse bile genellikle yerinden edilenlere ulaşamıyor.
YILLAR SÜRECEK
Tedavideki gecikmelerin ve bakım eksikliğinin kaç ölüme neden olacağını tahmin etmek şu an için imkânsız olur. 11 Eylül’deki kurtarma görevlileri, kahramanlıklarına övgüler dizen koronun sesi kesildikten sonra Mağdurlar Tazminat Fonu’na Kongre’den fon sağlanması için yıllarca savaşmak zorunda kaldılar. Bu, Amerika için geçerliydi. Dünyanın büyük ölçüde terk ettiği Filistinlilerin önümüzdeki yıllarda yardım ararken hangi engellerle karşılaşacağını düşünmek bile korkutucu.
Mevcut kriz bu kadar ciddiyken bu ikincil ve üçüncül sağlık etkilerini düşünülemiyor bile. Ancak bu dolaylı etkiler, mevcut şiddetten ayrı bir mesele değil. İsrail’in Gazze’ye saldırılarında kullandığı vahşi yöntemlerin doğrudan birer sonucudur ve insan kaybını değerlendirirken dikkate alınmalıdır.
Neyse ki, 7 Ekim’den bu yana Filistinlilere Tıbbi Yardım (MAP) ve Filistin Kızılayı gibi kuruluşlar için birçok bağış kampanyası düzenleniyor. Ancak bunlar, önümüzdeki yıllarda ihtiyaç duyulacak miktarın sadece küçük bir kısmı ve mağdurların hak ettikleri bakımı almalarını sağlamak için koordineli, uzun vadeli, uluslararası bir çaba gerekecek.
The New Arab’dan kısaltılarak çevrilmiştir.
Çeviren: Umut Can Fırtına