Google Play Store
App Store

Somut olmayan kültür mirasını yaşatmak için emek veren sinema kurumları, sinematekler, belgeselciler ve sinema yazarları sinema kültürümüzün yapı taşları.

İstanbul Film Festivali’nin son gününde, güzel bir sürpriz bekliyordu beni. Sevgili Jak Şalom’un “Bir Sinematekten Ötekine - Sinemayı Sevmek” adlı kitabının tanıtım toplantısına davet edilmiştim. Matbaadan yeni çıkmış hacimli bir kitap bekliyordu toplantıya katılanları. Mekân Kadıköy Belediyesi’nin Sinematek/Sinema Evi’ydi. Toplantıya katılanlar arasında, Sinematek’in kuruluşunu ve binasının yapımını gerçekleştiren Kadıköy Belediyesi’nin eski başkanı Aykurt Nuhoğlu, Jak Şalom ile birlikte söyleşiye katılan, Türk Sinematek Derneği’nin kuruluş sürecinin tanığı, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Adnan Özyalçıner, kültür ve sanat alanında müthiş bir birikim sahibi, 70’li yılların ikinci yarısında Bakanlıkta birlikte çalıştığım Ahmet Taner Kışlalı döneminin Kültür Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Murat Katoğlu, Yeşilçam’ın en önemli yapımevlerinden Erman Film’in sahibi Fuat Erman, 1977 yılında sinemada sansüre karşı yapılan İstanbul-Ankara yürüyüşünün filmi “Yollara Düştük”ü yapan belgeselci dostumuz Deniz Yeşil ve tabi Sinematek/Sinema Evi’nin Genel Koordinatörü Elif Ergezen vardı.

Jak Şalom’u Onat Kutlar’ın Şakir Eczacıbaşı ile birlikte kurduğu (1965) efsanevi ‘Sinematek’in (kurumsal adı: Türk Sinematek Derneği) üyeleri çok iyi tanır. Nasıl tanımasınlar; derneğin 1 numaralı üyesiydi. Kurucular olarak Kutlar’la Eczacıbaşı’nın adını andım ama derneğin kurucu üyelerini de anımsatmak isterim: Muhsin Ertuğrul, Aziz Albek, Macit Gökberk, Cevat Çapan, Sabahattin Eyüboğlu, Semih Tuğrul, Tunç Yalman, Tuncan Okan, Hüseyin Baş ve Nijat Özön. Derneğin hamisi ise, Fransız Sinemateki’nin kurucusu İzmirli Henri Langlois idi. İlk yıllarda sayısız film göndermişti Sinematek’e. Jak, Onat’ın en yakın yardımcılarından biri oldu. Derneğin aylık dergisi ‘Yeni Sinema’ ve program dergisi ‘Film’e büyük katkıları oldu. Ben, o yıllarda Ankara’daydım. 1974 yılında Ankaralı aydınlarla birlikte Ankara Sinematek Derneği’ni kurduk. Sık sık İstanbul’a gidiyor, bazı filmleri Sinematek’ten temin ediyorduk. Sinematek, 10'uncu yılına geldiğinde Onat, İstanbul’a gelip yönetmenliği devralmamı istedi. Kabul etmemek mümkün mü? 1978 yılında Ankara’ya dönüp, Prof. Ahmet Taner Kışlalı ve Prof. Oğuz Onaran’la birlikte Kültür Bakanlığı Sinema Dairesi’ni kurana kadar. İstanbul’a gittiğimde Jak’la tanışamamıştım, çünkü Fransa’ya gitmiş, Langlois ile Fransız Sinematek’inde çalışmaya başlamıştı.

SİNEMA TUTKUSU

Jak’ın sinema tutkusuna daha çok yazıları aracılığı ile tanık oldum. Gerek İstanbul’da Sinematek’te, gerekse Paris Sinemateki’nde kazandığı deneyim Jak’a bu alanda zengin bir birikim sağlamıştı. İstanbul’a dönüşünde, Hülya Uçansu, Mete Akalın gibi Sinematekçi dostlarla bir araya gelip, Onat’ın mirasını gelecek kuşaklara nasıl aktarırız diye kafa yorduk. Jak yeni bir Sinematek kurma düşüncesini zamanın Kadıköy Belediye Başkanına açmış ve ondan olumlu yanıt almıştı. Çocuklar gibi mutluydu. Hemen, sinema eğitimi almış gençlerden bir ekip oluşturdu. Belediyenin Sinematek’e tahsis etmek istediği yapının Sinematek amaçlarına hizmet edecek bir mekâna dönüşmesi için Belediye memurlarını ikna etmeye çalıştı; başardı da. Şimdi Kadıköy’deki Sinematek, eskisini aratmayan bir programla İstanbullu sinemaseverlere hizmet veriyor. Ne var ki, işin başında artık Jak yok. Siyasetin cilveleri işte. Yeni gelen başkan (şimdiki değil) onu görevden alıverdi. Bu bağlamda Kadıköy Sinematek/Sinema Evi’nde gerçekleşen tanıtım toplantısı Jak’a bir saygı sunuşu niteliğindeydi. Keşke yeni başkan da katılabilseydi bu toplantıya.

Jak Şalom, Kırmızı Kedi’den çıkan “Bir Sinematek’ten Ötekine” kitabında, eşsiz deneyiminden geriye kalan izleri okuru ile paylaşıyor. Sinemanın büyük perdede izlenmesi gerektiğine inancını genç kuşaklara aktarmaya çalışıyor; kendisi ile yapılmış söyleşiler, sinema yazıları aracılığı ile. Sinematek yıllarında, ortaya çıkan ‘Genç Sinema’ hareketine, Fransız Sinemateki ve Henri Langlois’ya, Onat Kutlar’a ve yeniden bir Sinematek kurma çabasına ilişkin yazılar ve belgeler içeren kitap, sinemaseverler için önemli bir kaynak kitap. Okumanızı öneririm. Jak’dan önce Hakkı Başgüney bir kitap yazmıştı. Libra Kitapçılıktan çıkan “Türk Sinematek Derneği - Türkiye’de Sinema ve Politik Tartışma”başlığı altında. Bir de, Çizgi Yayınevi'nden çıkan Atifet Keleşoğlu’nun “Türkiye’de Film Küratörlüğü ve Sanat Sineması Seyirciliği” adlı kitap var, Sinematek’e bir bölümün ayrıldığı. Ama, bu kitap daha çok Pera Müzesi ve İstanbul Modern’deki film gösterimlerine odaklanmış. İstanbul’da sinema kültürünü yaygınlaştırmak amacıyla çalışan başka kurumlar da var artık. En başta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi’nin çalıştırdığı Beyoğlu Sineması… Özetle, İstanbul seyircisinin sinema kültürü ile buluşması için pek çok seçenek var. Ankara’da ise ticari bir işletme olan, fakat nitelikli programları ile öne çıkan Büyülü Fener’den başka bir şey yok. İzmir ise, ülkemizde ilk film gösteriminin yapıldığı kent olmasına karşın bu alanda çok fakir. İzmir Büyükşehir’in İzmir Sanat adlı mekânında ‘Yeniden Sinematek’ adı altında haftada tek bir film gösterilmesi iyi niyetli bir girişim ama yetersizliği ortada. Elhamra’nın gerçek bir Sinematek’e dönüşmesi, Yıldız Sineması’nın restorasyonunun yapılıp, kente kazandırılması geleceğe ilişkin umutlarımız arasında…

Sinema mirasının korunmasından söz açmışken, Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki arşivden, sinema tarihimiz adına önemli bir kazanım olan belgesellerden ve yeni sinema kitaplarından da söz etmek isterdim, ama gene yazımın sınırlarına dayandım. Bari kitapla kapatalım: Atilla Dorsay dostumun sonsuz enerjisinin ürünü iki yeni yayın: Remzi Kitabevi'nden: “50 Unutulmaz Film, Bir Daha” ve “Bir Kraliçeyle Dostluk ve Ayrılık Hikâyem”. Dorsay’ın sinema tutkusunu paylaşanların ilgisiz kalamayacağı iki kitap…