Google Play Store
App Store

Duygusal öngörü kavramı, gelecekteki mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu tahmin etme biçimimizin çoğu kez hatalı olduğunu gösteriyor. Daha az etki edeceği fark edilince, daha bilinçli ve dengeli kararlar alınabilir.

Gelecekte nasıl hissedeceğiz?
Fotoğraf: Unsplash

Yunan mitolojisine göre, Apollo, Truva Kralı'nın kızı Cassandra'ya geleceği görme yeteneğini bahşetti. Ancak onu baştan çıkarma girişimi başarısız olunca, Cassandra'nın kehanetlerine kimsenin inanmayacağı bir lanet yerleştirdi. Kassandra, Truva'nın yıkılışını, babasının ölümünü, kendi ölüm saatini ve katilinin adını önceden gördü. Gelecekteki felaketlerin yaklaştığını çaresizce izlemek, onun için sonsuz acı, ıstırap ve korkunç, yalnız bilgisine duyduğu pişmanlık kaynağı oldu.

Cassandra'nın aksine, felsefe ve psikolojinin büyük bir kısmı, geleceği bilme ve tahmin etme gücüne kategorik olarak olumlu bir değer atfetmiştir.

Hayatımız boyunca birçok karar alırken, gelecekte nasıl hissedeceğimizi tahmin etmeye çalışırız. Yeni bir işe girerken, bir şehre taşınırken ya da büyük bir yatırım yaparken hep şu soruyu sorarız: "Bu karar beni mutlu edecek mi?" İşte bu tür tahminlere psikolojide duygusal öngörü (affective forecasting) adı verilir.

TARİHÇESİ

Duygusal öngörü kavramı, 1990’lı yıllarda Harvard Üniversitesi’nden psikolog Daniel Gilbert ve meslektaşları tarafından sistematik olarak incelenmeye başlandı. Gilbert ve Timothy Wilson gibi araştırmacılar, insanların gelecekte nasıl hissedeceklerini tahmin etmekte çoğunlukla hatalı olduklarını ortaya koydu. Bu hata, genellikle duyguların süresini ve şiddetini yanlış hesaplamaktan kaynaklanıyordu. Örneğin, bir terfi aldığımızda sonsuza kadar mutlu olacağımızı düşünürken, bir başarısızlık yaşadığımızda ise uzun süre mutsuz kalacağımızı varsayarız. Oysa bilimsel çalışmalar, olumlu ya da olumsuz duyguların sandığımızdan çok daha kısa sürede söndüğünü gösteriyor.

MEKANİZMASI

Duygusal öngörü, dört temel bileşenden oluşur:

Tahmin edilen duygu türü: Bir olayın bizi mutlu, üzgün, endişeli veya rahatlatıcı hissettireceğini düşünürüz.Duygunun yoğunluğu: Beklenen duygunun ne kadar güçlü olacağını öngörmeye çalışırız.Duygunun süresi: O duygunun ne kadar devam edeceğini tahmin ederiz.Duygunun neden olacağı sonuçlar: O duygunun kararlarımızı ve hayatımızı nasıl şekillendireceğini hesaba katmaya çalışırız.

Ancak insanlar genellikle hedonik adaptasyon adı verilen bir süreç nedeniyle bu tahminlerde hata yaparlar. Bu süreç, insanların iyi ya da kötü olaylara zamanla alışmasını ifade eder. Örneğin, piyangoyu kazanan bir kişi ilk başta büyük bir mutluluk yaşasa da birkaç ay içinde eski mutluluk seviyesine geri döner. Benzer şekilde, büyük bir hayal kırıklığı yaşayan bir kişi, zamanla bu duruma uyum sağlayarak eski ruh haline döner.

HATALARI

Araştırmalar, duygusal öngörüde en yaygın üç hata türünü ortaya koymuştur:

Dayanıklılık yanılgısı (impact bias): İnsanlar, olayların duygusal etkisinin daha uzun süreceğini düşünme eğilimindedir. Örneğin, işten kovulmanın hayatlarını mahvedeceğini düşünürler ama bir süre sonra yeni bir fırsat bulup eski mutluluk seviyelerine dönebilirler.Odaklanma yanılgısı (focusing illusion): İnsanlar, bir olayın tüm hayatlarını etkileyeceğini sanır, ancak genellikle düşündüklerinden daha az etkilenirler. Örneğin, büyük bir şehirde yaşamanın kendilerini sürekli mutlu edeceğini düşünen biri, gündelik streslerin mutluluk seviyesini düşündüğünden fazla etkilediğini fark eder.Göz ardı edilen bağlam (miswanting): İnsanlar, gelecekteki duygularını tahmin ederken içinde bulunacakları koşulları dikkate almazlar. Örneğin, "Emekli olunca çok mutlu olacağım" diye düşünen bir kişi, boş zamanın sandığı kadar tatmin edici olmadığını fark edebilir.

UYGULAMA ALANLARI

Duygusal öngörü, psikolojiden ekonomiye, sağlık alanından tüketici davranışlarına kadar pek çok alanda kullanılmaktadır:

Kişisel Kararlar: İnsanlar, büyük kararlar alırken gelecekte nasıl hissedeceklerini öngörmeye çalışır. Ancak bilimsel araştırmalar, birçok durumda yanlış tahminler yaptığımızı göstermektedir. Bu yüzden karar alırken sadece duygularımıza değil, veriye ve geçmiş deneyimlere de bakmalıyız.Tüketici Davranışları: Pazarlama stratejileri, insanların belirli ürünleri satın aldıktan sonra ne kadar mutlu olacaklarını düşünerek şekillendirilir. Örneğin, lüks bir araba almak insanlara uzun süreli mutluluk sağlayacağını düşündürse de bu mutluluk genellikle kısa ömürlüdür.Sağlık ve İyileşme Süreci: Hastalar, gelecekteki sağlık durumlarının nasıl hissettireceğini tahmin ederken genellikle yanılırlar. Örneğin, bir uzvunu kaybeden kişiler başlangıçta büyük bir mutsuzluk yaşayacaklarını düşünse de zamanla yeni durumlarına uyum sağlayıp eski mutluluk seviyelerine dönebilirler.Ekonomi ve Finans: İnsanlar, gelecekteki mali durumlarının mutluluk seviyelerini nasıl etkileyeceğini tahmin etmeye çalışır. Ancak bir araştırmaya göre, gelir arttıkça mutluluk da artar, fakat belli bir noktadan sonra bu artış durur. Bu durum, ekonomik kararların psikolojik etkilerini anlamak için önemlidir.

GELECEKTEKİ MUTLULUĞUMUZU GERÇEKTEN TAHMİN EDEBİLİR MİYİZ?

Duygusal öngörü kavramı, gelecekteki mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu tahmin etme biçimimizin çoğu zaman hatalı olduğunu gösteriyor. İnsanlar, büyük olayların kendilerini düşündüklerinden daha az etkileyeceğini fark ettiklerinde, daha bilinçli ve dengeli kararlar alabilirler. Gelecekte nasıl hissedeceğimizi kesin olarak bilemesek de geçmiş deneyimlerimizden ders çıkararak daha sağlıklı tahminler yapabiliriz.

Bir dahaki sefere önemli bir karar alırken, sadece o anki duygularınıza güvenmek yerine, bilimsel araştırmaların gösterdiği yanılgıları da göz önünde bulundurmayı unutmamakta fayda var! İyi haftalar.