“Özgürlüğümü bir tek ölüm alır. AKP’ye ve destekleyenlerine hakkımı helal etmiyorum. 20 yaşındayım elimde hiçbir şey yok. Ne bir birikim ne de kültürel anlamda.”

Bu cümleler dün Yenikapı Marmaray hattında intihar eden gencin ardında bıraktığı mektupta yer aldı… Bu ülkenin en büyük metropolünde yaşayan bir genç kız, Erdoğan iktidarında kendisine yaşam alanı tanınmayacağını hissettiği için intihar etti!

Kuşkunuz olmasın ki bu bir cinayet! Nefret diline sarılanların, kadın düşmanlığına, dinciliğe ve milliyetçiliğe bel bağlayanların, yalanın kara propagandasıyla memleketin yarısından fazlasına “terörist” diyenlerin, ötekileştirenlerin işlediği bir cinayet! En esaslı fail ana akım medya, azmettiricileri ise şu anda meclis kürsüsünden aynı propagandayı sürdürmeye hazırlanan yobaz sürüsü ve sırf yekpare iktidarını devam ettirmek için onlara yol veren, bu denli bir kutuplaştırma siyasetini yaşadığımız dönemin dokusuna işleyen Erdoğan… Katiller belli! Katiller iktidara hazırlanıyor! Katiller daha fazlasını istiyor! Peki, yapabilirler mi?

***

Umutsuzluk, bilhassa gençler için katlanılmaz olan şey. Şu anda milyonlarca gencin aynı umutsuzlukla boğuştuğunu biliyoruz. Ataması yapılmayan öğretmen adaylarından diğer diplomalı işsizlere kadar, “torpilli” olmadığı için aç bırakılan yahut da tek derdi “özgürce yaşamak” olduğu halde yasaklarla terbiye edilmeye çalışılan gençler artık kendilerini “ülkelerinde” bile hissetmiyor. Tam anlamıyla yalnız, evsiz barksız hissediyorlar ve “dindar gençlik” projeleri çoktan çökmüş olan iktidar onları bile isteye “intihara” sürüklüyor.

Buna karşın umutsuzluğa kapılan gençlerin de kavramaları gereken bir şey var: İnanın iktidar kudretinin doruklarına varsa dahi bu ülkenin kültürel dokusunu değiştiremiyor, kapsayamıyor ve hatta karşıt temayülü zapt edemiyor bile! Bu ülke iktidar ve yandaşlarından ibaret olmadığı gibi, iktidar mümessillerinin “muhafazakâr taban” olarak asli temsiline soyundukları nüfusun dahi varamayacağı bir yobazlığı denetim amaçlı olarak sürekli teşvik etme çabasında olması onları da yoruyor. Ana akım medyada anlatılan hikâyelerden sosyal medya trollerine, yaşamın dört bir yanını sarmış iktidar aparatlarından Erdoğan tapıncını huy edinmiş “dayılara” kadar hepsi bir ağızdan aynı “ezberlere” sarılıp kimseye başka söz ettirmemeye çalışsalar da başaramıyorlar. Türkiye toplumunun kültürel gerçekliği karşısında her zaman komik duruma düşüyor, hatta çok kere kamuoyunda infial yarattıkları için geri çekilmek zorunda kalıyorlar.

***

Gençler anlamalılar ki umut sandıktaki rey oranlarıyla söndürülebilecek bir ateş değil. İnanın son yirmi yıldır bize de pek çok kez “tarih bitti” diyenler oldu, bu memlekette hiçbir şansımız kalmadığını, asla ekmek bulamayacağımızı, en ufak özgürlük kırıntısına dahi hasret kalacağımızı hissettirdiler bize de. Üstelik bunu yapmak için çok fazla çabaladılar da! Muhalif öğrenciler üniversitelerden atıldı, hatta hapsedildiler. Öğretim üyeleri tasfiye edildi. Eğitimi, bilhassa da yükseköğretimi karartmak için bu iktidar tarafından yıllardır özel bir çaba sarf edildi. En şoven nutuklarla, en yobaz naralarla bizi de korkutmaya, sindirmeye çalıştılar. Buna karşın haklarını korumak için örgütlenen, kolektif bir şekilde kazanımlarını savunan kimseyi durduramadılar. İktidar, hiçbir zaman “herkesi” sindiremedi. Direnenler bir şekilde birbirlerini korumayı ve geliştirmeyi başardı, buranın “bizi öldürmek isteyenlerin” değil “bizim ülkemiz” olduğunu defaten ispat ettiler. Öyle ki “muhafazakâr” dedikleri kimi gençler bile onların kofluğundan bezdi, üniversiteden atılan hocaların alternatif öğretim platformlarında daha çok şey öğrendiklerini söyleyerek iktidarı tenkit etmeye başladılar.

Şu anda kendini yalnız hisseden, umutları çalınmış, yaklaşan karanlığın kasvetiyle gözü korkutulmaya çalışılan tüm gençlerin evvela yalnız olmadıklarını anlaması, ötesinde de yalnız olmamak için örgütlenmesi gerekiyor. Henüz üniversitede asistanken KHK ile işinden atılmış, özel sektörde dahi çalışması engellenmiş, yurtdışına çıkışı yasaklanmış biri olarak yazıyorum bunu: İnanın ki hiçbir “kariyer” özgürlüğünüzden feragat edip yobazlığa teslim olmanıza değmeyecek! Örgütlü bir şekilde mücadele ederek birbirinizi kolladığınız sürece karanlık sizi teslim alamayacak, bu ülkedeki yaşamınıza ve yaşamak istediklerinize mâni olamayacak, hatta keyfinizi bile kaçıramayacak. Bu yüzden örgütlenin! Örgütlenin ki umudunuzu kaybetmeyin. Örgütlenin ki dün Marmaray’da işlenen cinayet bir kere daha tekrarlanmasın. Örgütlenin ki iktidarı ele alan hiçbir hizip bu ülkede istediği gibi at oynatamayacağını (milyonuncu kere) bir daha görsün.