Gençlerin sabrını sınamayın

Yine tatsız günlerden geçiyoruz. Kayyumlar, savcılar, polisler, mahkemeler, gözaltılar. Bu sefer de Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan olaylar toplumsal bir direnişe dönüştü. Yine Gezi’de olduğu gibi olayların merkezinde ne bir siyasi parti ne de bir lider var. Tamam, olaylar İmamoğlu’nun görevden alınması, arkasından da hapse girmesiyle başladı ama bunların çok daha ötesine taşındı. İnsanlar kendilerini güvende hissetmiyorlar. Anne babalar çocuklarının geleceğinden tedirginler, çocuklar yıllarca emek verdikleri diplomalarının birdenbire sadece boş bir kağıt parçasına dönüşmesinden kaygılılar. İktidar daha gezinin travmasını üstünden atamamış, nasıl rövanş alabileceğinin hesabını yaparken şimdi de Saraçhane’den tüm Türkiye’ye yayılan çok büyük bir protestoyla karşılaştı. Bu olayların kahramanı ne Ekrem İmamoğlu, ne Özgür Özel ne de CHP. Bu olayların kahramanı başını öğrencilerin çektiği yurttaşlar. Dikkat ettiyseniz bu kitlenin içinde bozkurt işareti yapan ülkücüler de var, namazını Saraçhane’de kılan öğrenciler de, hiçbir politikayı desteklemeyen Z kuşağı gençleri de. Olayı bu kesim üzerinden anlatmaya, anlamaya çalışırsak kısaca gençler öfkeli.
Bir defa kendilerinin sürekli görmezden gelinmesinden rahatsızlar. Okullarındaki eğitimin kalitesizliğinden, kampüs diye binalar arasına sıkışmış, özel dershanelerden bozma okullarından, kantin fiyatlarından, ekonomik şartlardan, gönüllerince gezip tozamamaktan, sinemaya, tiyatroya, konsere bilet alamamaktan, tatile çıkamamaktan mutsuzlar. En önemlisi de başkalarının kendileri yerine karar verme hakkına sahip olduklarını sanmalarından rahatsızlar. Gençlik bir yerde kanın deli deli akmasından dolayı delikanlılıktır. Bu yüzden de kendilerine karışılması, başkalarının işlerine burunlarını sokması onların en nefret ettiği davranışların başında gelir. Kendi ailelerine, annelerine, babalarına karşı bile kendi alanları, kendi özgürlükleri için karşı koyarken iktidarın ve onun empatiden yoksun yöneticilerinin kendi adlarına -kendileri yokmuş gibi- kararlar alması da öyle. Benim anlamadığım bu yasakçı zihniyete sahip siyasiler hiç mi genç olmadılar?
Hiç mi bir eyleme katılmadılar, protesto gösterisinde bulunmadılar? Siz iktidara karşı en ufak bir toplumsal harekette onların internetini kısıtlayacaksınız, yolları kapatacaksınız, yürüyüşlerini engelleyeceksiniz, üniversitelerini polisle dolduracaksınız, bir de üstüne ters kelepçeyle gözaltına alacaksınız. Ondan sonra da bu gençlerin ne vandallığı kalacak ne vatan hainliği. Peki soruyorum sizlere bu gençler tepkilerini nasıl gösterecek? Yürüyüş yasak, eylem yasak, pankart yasak, slogan yasak. Artık insanlar nefes alamamaya başladı, görmüyor musunuz? Siz ne derseniz deyin Türkiye’nin dört bir yanında eylemlere katılıp, sesini yükselten, kırıp dökmeyen, hakaret etmeyen, şiddete başvurmayan bu protestocu gençler başımızın tacıdır. Bu olaylardan ders çıkaracak olan bizler değil sizlersiniz. 23 yıllık iktidarınızda bu yasakların kime; daha doğrusu Türkiye’ye ne faydası oldu söyler misiniz? Bir yanda uzaya çıkmayı hedeflerken, bir yanda internet erişimini kısıtlayarak gerçeğin önüne geçemezsiniz. Sadece komik olursunuz. Benden söylemesi… Hadi kalın sağlıcakla…