“Gerçek Türkiye fotoğrafı” ve Erdoğan’ın gizli itirafı
10 Ekim 2015’te barış ve kardeşlik için bir araya geldikleri Ankara Tren Garı önünde yaşamdan koparılan 103 yurttaşımızın anısına saygıyla…
Meclis açılışından yansıyan fotoğraflar günlerdir tartışılmaya devam ediyor. Çünkü o görüntüler, 1 Ekim’e dair sıradan hatıralar olarak kalmak yerine Türkiye siyasetindeki pozisyon alışlara dair bazı önemli soruların sorulmasına ve eleştirilerin yapılmasına vesile oldu. Ülke kritik bir virajdayken siyasetteki her karenin artık özel bir anlamı var.
İktidar sözcüleri, Erdoğan ile CHP dışında kalan muhalefeti yan yana, sıcak temas halinde gösteren fotoğraflardan memnun olduklarını daha önceden beyan etmişti. Önceki gün de fotoğrafın başrolünden açıklama geldi. Erdoğan, yurt dışı dönüşü uçakta yaptığı konuşmada, “O kare, gerçek Türkiye fotoğrafıdır. Birileri Türkiye’yi kamplara bölünmüş, paramparça gibi göstermeye çalışıyor, ancak hakikat oradaki birlik ve beraberlik tablosudur. O tablonun parçası olamayanlar, oturup kendilerini hesaba çekmelidir” dedi.
Erdoğan’ın sözleri gösteriyor ki Meclis açılışında çekilen fotoğraflar, gelişigüzel oluşan bir anı değil, iktidarın yeni dönem Türkiye siyasetine ilişkin planlarını yansıtıyor. CHP’nin açılışa katılmayacağı, diğer muhalefet partilerinin hazır bulunacağı biliniyordu. Muhtemelen o karelerin tümü, ilgili propaganda ekibi tarafından önceden tasarlanmış; Erdoğan’ın duruşuna, onun ve etrafındakilerin beden diline, açılara ve görüntülerin medyaya nasıl servis edileceğine varıncaya kadar tüm detaylara ince ince çalışılmıştı. Fotoğraflardan sonra iktidar ve onun görüşlerini yansıtan odakların yorumları bunu doğrular nitelikte.
İktidara yakın isimlerden A. Selvi de dün köşesinden açık açık yazdı; “Erdoğan, yeni dönemde CHP’yi yalnızlaştırmak için mücadele edecek. CHP ile diğer muhalefet partilerinin arasını açmaya özen gösterecek. CHP’yi muhalefette tek başına bırakmak için çalışacak.” Selvi’nin dediğine göre Özgür Özel gerilim siyaseti izliyormuş. “Gerilim siyaseti” dediği, partiyi adaletsizliğe teslim etmemek, seçilmişlerin ve seçmenlerin hukukunu korumak ve en önemlisi de değişim talep eden bir muhalefet çizgisinde ısrarcı olmak. Özel’e “gerilimci” diyen Selvi’nin gözünde “kucaklayıcı siyaset” yürüten ise en büyük rakibi (İmamoğlu) cezaevinde olan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan… Böyle kucaklayıcılık tarihte az bulunur sahiden. Selvi’nin, sahip olduğu bu gerçeklik algısıyla, çok daha iyi makamları hak ettiğini söylemeden geçmeyelim.
Özetle Meclis’ten taşan fotoğraflar, rejimin kendi varlığını sürdürme yolunda nasıl hareket edeceğinin işaretiydi. Anamuhalefetin, yani bugünün siyasal realitesiyle söylersek, iktidarı değiştirmeye aday muhalefetin dışlandığı, rejimle bir şekilde yol yürünebileceğini, onunla ilişkilenerek kazanım elde edilebileceğini düşünen muhalefet bileşenlerine yer ayrıldığı bir siyasi alanının provası yapıldı. Erdoğan’ın “başyüceliğini” sorun etmeyen ve onu iktidardan uzaklaştırma niyeti taşımayan muhalefet pratiği isteyen akıl, bunun sunumunu Meclis açılışında yaptı. “Böyle bir muhalefete sonuna kadar kapılar açık olacak” mesajı verildi. Demokrasinin bir gereği olarak iktidara talip olan ve bunu yapacak politik güce ulaşan muhalefetin yolu ise hep adliyelere ve cezaevlerine çıkarılacak tabii...
İktidarın oyun planı böyle. Elbette Meclis’teki o fotoğraflar tek başına olan biteni anlatmaz ya da muhalefetin tümüyle yelkenleri suya indirdiğini göstermez. Fakat “sorunsuz” ve “izahtan vareste” olarak da nitelendirilemezler. Dolayısıyla CHP dışında kalan muhalefet, eğer aksi bir istikametteyse ve bunu kamuoyuna doğru şekilde anlatmak istiyorsa, söylemiyle tutarlı politik tutum ve davranışların içinde olmalı. Çünkü muhalefetin önünde iki yol var; ya fotoğraflardaki kompozisyonun gerçeğe dönüştüğü bir siyasal denklemin içinde yer alacaklar ya da antidemokratik uygulamaların ve hukuksuzluğun sorumlusu olan iradenin karşısında konumlanacaklar.
Zira Erdoğan’ın son sözleri aslında gizli bir itiraf içeriyor. “Gerçek Türkiye fotoğrafı” dediği fotoğrafın içinde ne yok, bir düşünmek gerek; iktidarı değiştirme iddiasına sahip güçlü bir muhalefet! İşte onun gerçek Türkiye’si bu. Son seçimde ülkenin en fazla oy alan, güncel ölçümlerde ilk sırada görünen partisi Meclis açılışına gelmiyor ve bu Erdoğan’a göre “Gerçek Türkiye fotoğrafı” oluyor! Yani gerçek Türkiye, muhalefetin iktidara yürüyemediği bir Türkiye… Bundan daha net ifade edilemezdi.
İktidarı değiştirmeye namzet bir anamuhalefet partisinin makbul unsur olarak görülmediği, meşru siyaset alanının dışına itilerek şeytanlaştırılmaya çalışıldığı bir siyasi iklimde, demokrasi, barış ve özgürlük gibi önemli değerlerin ismi kullanılarak atılmaya çalışılan her adım, ülkedeki yoksullaştırıcı baskı düzenini kalıcı hale getirmekten başka bir sonuç üretmeyecek. İktidarla yürütülen tüm işbirlikleri de onun kalıcılığının kabul edildiği şartlarda mümkün olabilecek. Kim buradan demokratik ve özgürlükçü bir anayasa çıkabileceğine inanıyor? Hiçbir muhalefet aktörünün bu gerçekliğin dışında kalabilme şansı yok.


