Geri adım öfkeyi dindirmez
Kenya’da devlet borçlarını halka yükleyen vergi tasarısının geri çekilmesi, öfkeli protestocuları tatmin etmesi mümkün değil. Halkın kronik hale gelen yolsuzluklara ve eşitsizliklere tahammülü neredeyse kalmadı.
Kathleen KLAUS
Başta gıda ve yakıt olmak üzere temel geçim maddelerindeki keskin artışlar genellikle protesto ve toplumsal huzursuzlukların tetikleyicisi olur. Bu durum birçok akademik çalışmada belgelendi.
Arap Baharı’nı ateşleyen Tunus’taki protestolardan Şili, Güney Afrika ve Fransa’daki ayaklanmalara kadar çok sayıda yakın tarihli örnek bulunuyor.
Ancak başka yerlerde olduğu gibi Kenya’da da artan fiyatlar -ve masrafların daha da yükseleceği öngörüsü- hikâyenin sadece bir parçası. Böylesine yaygın bir öfke ve kolektif eylemi motive etmiş gibi görünen dört temel mesele söz konusu.
Birincisi, vergilendirilen şey hem maddi hem de sembolik olarak önemlidir. Önerilen vergiler toplumun her kesimini etkileyecekti. Ancak en çok yoksullar ve işçi sınıfı tarafından hissedilecekti. Tasarı, gelir ve yakıttan yumurta, hijyenik ped ve tek kullanımlık çocuk bezi gibi temel ürünlere kadar her şeyin vergilendirilmesini öneriyordu. Ancak yapılan değişikliklerle hijyenik ped ve tek kullanımlık çocuk bezi üzerindeki vergiler kaldırıldı. Önerilen vergi artışları aynı zamanda sağlık hizmetleri maliyetlerini de artıracaktı. Dijital içerik yaratıcıları da bu durumdan etkilenecekti. Bu en mahrem ve temel ürünlere getirilen vergi artışı, hükümetin Kenyalıların onurlu bir yaşam sürmelerine yönelik kayıtsızlığını gösteriyor.
HALKTAN KOPUKLAR
İkinci olarak, hükümet vergiyi şu anda GSYH’nin yüzde 68’ine ulaşan ulusal borcu ödemenin bir yolu olarak gerekçelendirdi. Ancak pek çok Kenyalıya göre bütçe açığının kapatılması vergilendirmeden ziyade hükümetin her kademesindeki yaygın yolsuzluğun, mali kötü yönetimin ve siyasi elitler arasındaki savurgan tüketimin ele alınmasına bağlı. Ruto’nun küresel geziler için özel jetler kiralaması, Kral III. Charles için sekiz çeşit akşam yemeği, pahalı saat ve diğer tasarım ürünlere olan aşkı gibi harcama alışkanlıklarına karşı derinleşen bir öfke duygusu da buna dâhil.
Üçüncü olarak, pek çok Kenyalı 25 Haziran’da 304 milletvekilinden 195’inin desteğiyle kabul edilen mali yasa tasarısının kendilerinin insanca yaşam haklarını tamamen göz ardı ettiğini düşünüyor. Onlara göre bu tasarı; aynı zamanda siyasi elitlerin, pek çok kişinin yaşadığı ekonomik güvencesizliği, ezici yoksulluğu ve gündelik yaşam mücadelesini anlama konusundaki yetersizliğini ya da bu durumu reddettiklerini de gösteriyordu.
New York Times’ta alıntılanan bir kadın şöyle açıklıyor: "Sanki (siyasetçiler) bizim acımızı hiç hissetmiyorlar gibi."
Buna ek olarak, mali yasa tasarısı, 2022 seçimlerinde Ruto’ya yoksullara yönelik çağrılarına ve aşamalı vergilendirme vaatlerine dayanarak oy veren seçmenleri için ihanet hissi yarattı.
Dördüncüsü, hükümetin ayaklanmayı acımasızca bastırmaya çalışması da protestocuları motive etti. Polis ve asker daha da şiddetlendikçe pek çok protestocunun kararlılığı daha da derinleşti - kalabalıklara gerçek mermi ve göz yaşartıcı gaz sıkıldığı haber edildi. En az 13 kişinin öldürüldüğü bildiriliyor.
Eylem sürecine dair anlatı ve mesajlar devletin uyguladığı şiddete karşılık olarak değişti. Çağrı, özgürlük yürüyüşü ve polis tarafından öldürülen Kenyalıları onurlandırma eylemine dönüştü.
KRONİK SORUNLAR
Vergi karşıtı protestoların gücünü ve boyutunu açıklamaya yardımcı olan birkaç temel ve çözülmemiş mesele var.
Bunlardan ilki, daha önce de belirtildiği üzere, hükümetin uzun süredir Kenya’daki yaşam hakkını hiçe sayıyor olması. Çok sayıda toplumsal hareket, özellikle sosyal medya üzerinden bu duyguyu yansıttı. Bu hareketler çok çeşitli:
• Polis şiddetinin cezasız kalmasına duyulan öfke
• Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin ele alınmaması
• Nisan ayında 291’den fazla kişinin ölümüne neden olan yıkıcı sel felaketi gibi ulusal acil durumlarda hazırlıksızlık ve yavaş müdahale
• Politikacıların kendi siyasi çıkarları için etnik bölünmeleri körükleme ve şiddeti teşvik etme isteği.
İkinci ve bağlantılı bir sorun ise, on yıllardır kontrol altına alınamayan ve aynı zamanda ulusal borcu daha da kötüleştirerek Kenyalıları vaat edilen kritik altyapı iyileştirmelerinden ve gelişmiş hizmetlerden mahrum bırakan skandallar da dâhil siyasi elitlerin yolsuzlukları. Bu sorun, kamu fonlarının (yanlış) yönetimine ilişkin uzun süredir devam eden hayal kırıklığı ve Kenyalıların liderlerini bu durumdan sorumlu tutma konusundaki yetersizliği ile birleşiyor. Bu hayal kırıklıkları, kökleri yerleşimci sömürge yönetimine dayanan ve nüfusun büyük bir kısmını topraksız bırakan kalıcı ve derin ekonomik eşitsizliklerle birleşiyor. Bugüne kadar sadece birkaç Kenyalı aile ülkenin ekilebilir arazilerinin büyük bir kısmına sahip olmuştur. 2022 yılında Kenyalıların en zengin yüzde 10’luk kesimi ülke servetinin yüzde 48,5’ine sahipti.
2020-21 yılları arasında hafif bir artış gösteren kalıcı eşitsizlik, yoksulluğun azaltılması oranlarını da yavaşlattı ve yoksulluk oranı 2015 ile 2021 yılları arasında yaklaşık yüzde 7 arttı.
EKONOMİK SONUÇLAR
Protestolar, hem hükümete hem de uluslararası kredi çevrelerine, yüksek gelirlilerden ziyade düşük gelirlilere daha fazla yük getiren regresif vergiler yoluyla kamu geliri elde edilmesine yönelik halkın çok az tahammülü ve siyasi kabulü olduğu sinyalini verdi.
Aynı şekilde bu, halkın yolsuzluğa karşı artan hoşgörüsüzlüğüne de işaret ediyor.
Son olarak, protestoların Ruto’yu Mali Yasa Tasarısı’nı geri çekmeye ikna etmesi, liderlerinden daha fazla mali şeffaflık ve hesap verebilirlik talep etmeye devam edebilecek güçlenmiş ve cesaretlenmiş bir sivil topluma işaret ediyor. Dramatik bir değişim pek olası olmasa da, yaygın huzursuzluk beklentisi siyasi liderleri kamu yararına daha uyumlu olmaya zorlayabilir ve bu da nihayetinde daha kapsayıcı ekonomi politikalarına yol açabilir.
BirGün Çeviri Kolektifi tarafından the Conversation sitesinden çevrilmiştir.