Depremin üzerinden 8 ay geçti ama temel ihtiyaçları giderilmemiş depremzedelere göre zaman bu şekilde ilerlemiyor. Yıkım, hayatı durdurmuş. Depremin 100. gününde “İnsanca yaşamak istiyoruz” diyerek yürümeye başlayan Hataylılar, 8’inci ayın sonunda yine aynı taleple Meclis’e geldi. Enkazlardan hâlâ cenazelerin çıktığını, asbestli toz altında nefes alamadıklarını, çadır ve konteynerların su aldığını, hasarlı binaların kendiliğinden yıkıldığını söylüyorlar. Yüzbinlerce insan evsiz. Kış kapıda. Çaresizlikten ağır hasarlı binaları onarıp içine girenler var. Düşünün ki, içmek için temiz suya erişemiyorsunuz. Yol yok. Yol olsa toplu taşıma yok. Yeterli okul yok. Okul olsa, öğrencinin önüne konacak bir kap yemek yok. Yeterli hastane yok. Hastane olsa, sağlık çalışanlarının sağlıklı yaşam koşulları yok. Böylesi bir felaketten sonra, yurttaşına maddi manevi destek sunmayan, asgari yaşam şartlarını sağlamayan, sorunların tespit ve çözümü için sunulan araştırma önergelerini reddeden iktidarın mesajı ‘gidin buradan’ değilse nedir?  

***

Akbelen ormanında, Limak, IC-İçtaş ortaklığı ile kurulan YK Enerji’nin termik santrala kömür temin etmek için açmak istediği maden ocağına karşı direniş sürüyor. Ağaçların kesilmesine engel olmak için nöbet tutmaya başlayan yöre halkı jandarmayla karşı karşıya bırakıldı. İtildi, tartaklandı, gözaltına alındı, çadırlarına ve içecekleri bir yudum suya el kondu. Ağaçlarla köylüler arasına asayiş kulübesi konduruldu. Şirket, bölgedeki maden sahasını adım adım genişletiyor. Yıkıcı sonuçlarının dünyanın her yerinde görüldüğü iklim krizinin önemli sebeplerinden biri de ormanlık alanların tahrip edilmesi. Yeryüzünün ağaç varlığındaki azalma kuraklığı beraberinde getiriyor. Bir çember gibi, su olmayınca ormanlar da büyüyüp genişleyemiyor. Tek başına oldukça ciddi sonuçları olan ve devlet-şirket ortaklığıyla yürütülen bu tahribat ormanların kıyımıyla da sınırlı değil üstelik. Maden çalışmaları ekilip biçilen toprağı, teneffüs edilen havayı, yerüstü ve yeraltı sularını zehirliyor. Yaşam alanları göz göre göre yok edilen insanlara iktidarın mesajı ‘gidin buradan’ değilse nedir? 

***

İzmir’de Ege ve Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri yemekhane ücretlerine yapılan fahiş zamları protesto etti. Her hak arayışında yaşandığı gibi karga tulumba gözaltına alındılar. Sonrasında ortaya çıkan ayrıntı mühim. İki üniversitenin de yemekhaneleri 21/B, yani ‘doğal afet ve acil’ durumlarda yapılan ve kamuoyunda ‘adrese teslim’ olarak tabir edilen ihale yöntemiyle taşeron şirketlere verilmiş. Türkiye’de anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin her seviyesinde çocukların aç kalması, bir felakete benzetilebilir ve acil çözüm bulunması gereken bir sorundur. Ancak özellikle İzmir, İstanbul ve Ankara gibi yaşam maliyetlerinin mantık sınırlarını aşan şekilde arttığı büyük şehirlerde; 1.250 liralık bursları ne barınmaya ne okul araç gereçlerine, ancak ve ucu ucuna okul yemekhanesindeki yemeğe yeten öğrenciler için bir öğün ücretinin 6, 7 liradan 19, 20 liraya çıkartılması ile iktidarın gençlere mesajı ‘gidin buradan’ değilse nedir? 

***

Geçen hafta Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde görevli bir doktor hasta yakınları tarafından darp edildi, omzu kırıldı. Önceki gün Kocaeli’nde aile sağlığı merkezinde çalışan üç doktor, hasta ve hasta yakınları tarafından saldırıya uğradı. Bir doktor boğazı sıkılıp nefessiz bırakıldığı için bayıldı. Doktorların üçünün de vücudunda darp, yara ve morluklar tespit edildi. Sokakta, artık doktor dövebildikleri için memnuniyetini dile getiren insanlar türedi. CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, sağlık çalışanlarının şiddete maruz kaldıklarında yaptıkları başvuru verilerinin Sağlık Bakanlığı tarafından, hukuki olarak açıklama yükümlülüğü olduğu halde, kamuoyu ile paylaşılmadığını ve bunun da şiddet sorununun nedenleri, gidişatı ve alınan önlemlerin etkisini tartışmayı zorlaştırdığını söylüyor. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek için herhangi bir eylem planı açıklamayan iktidarın sağlıkçılara mesajı ‘gidin buradan’ değilse nedir? 

***

Birlik ve Dayanışma Sendikası, işlerini yapamaz hale geldikleri için sağlık çalışanları olarak 9, 10, 11, 12, ve 13 Ekim tarihlerinde ülke genelinde iş bırakma kararı aldı. TİP, Gezi Davası’nda aldığı hapis cezası Yargıtay tarafından onanan Hatay Vekili Can Atalay için Hatay’dan başlattığı yürüyüşün kapsamını depremzedelerin, sağlık ve eğitim emekçilerinin, okula aç giden öğrencilerin ve işçilerin hak taleplerini de heybesine katarak sürdürüyor. Akbelen ormanındaki maden talanını yargıya taşıyan köylüler, 11 Ekim’de Muğla İdare Mahkemesi’nde görülecek davaya katılmak için ormandaki nöbet alanlarından başlayacak bir yürüyüşe hazırlanıyor. Barınma, beslenme, sağlıklı bir çevrede yaşama ve güvenli şekilde mesleklerini icra etme hakları ellerinden alınan insanların çözüme yanaşmayarak adeta kendilerini yok sayan iktidara karşı en gürültülü ve en görünür şekilde ‘buradayız’ diyerek ülkenin her köşesini birer eylem noktasına dönüştürmesi tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta haktır.