Göçmenler ve Avrupa’da faşizm
Bugün Avrupa ülkeleri gelişen ırkçı faşist hareketler ile gündem oluyor. Bilgiye ulaşma konusunda daha rahat olanaklara sahip olan bu coğrafyadaki insanlar neden ve nasıl faşizmin kitle tabanını oluşturuyorlar?
Ali ÖZTÜRK / Stockholm
Sovyet sosyalizminin bir alternatifi olarak gösterilen ve uzunca yıllar kapitalizmin ‘sevimli yüzü’ olarak lanse edilen Avrupa burjuva demokrasileri bugün hızlı adımlarla Marx’ın gece bekçisi devletine dönüşüyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan düzen bütün alanlarda çözülmeye uğruyor. Burjuva siyasetinin artık bir gelecek tahayyülü yok.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında çalışanlar için belli bir ekonomik refah sağlayabilmiş, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, mültecilere kapısını açan, çevre kirliliğine karşı duyarlı bir model olarak sunulan Avrupa devletleri Sovyetler Birliği’nin tarih sahnesinden çekildikten sonra asıllarına rücu etmeye başladılar. Bugün Avrupa ülkeleri artık bu model ile değil gelişen ırkçı faşist hareketleri ile gündem oluyorlar. Peki eğitimli bir nüfusa sahip olan ve bilgiye ulaşma konusunda görece daha rahat olanaklara sahip olan bu coğrafyadaki insanlar neden ve nasıl faşizmin kitle tabanını oluşturuyorlar. Bu sorunun yanıtı aslında ne yapmamız ve nasıl yapmamız gerektiğinin ipuçlarını verecektir bize. Ancak bu başka bir tartışmanın konusu.
Avrupa Birliği ülkelerinin ortak ‘mülteci ve göçmen’ politikası oluşturmasının tarihi aslında Avrupa’ya dışarıdan mülteci gelmesini önlemek için sürekli zorlaştırılan şartlar tarihidir aynı zamanda. Avrupa Birliği engelleyemediği göçmen ve mülteci hareketinin Avrupa’ya varmadan durdurulmasına yönelik bir hukuksal ve siyasal bir hattı örmeye çalışmaktadır. Örülen bu duvarlar nedeni ile Akdeniz on binlerce mülteci için mezar haline geldi. Türkiye ise göçmenleri gerektiğinde kullanabileceği hem Avrupa’yı tehdit ederek para koparabileceği hem de iç siyasette gerektiği zaman kullanabileceği bir kitle olarak görüyor.
Durum Avrupa’ya ulaşmaya çalışan mülteci ve göçmenler için böyle iken Avrupa’da uzun oturum (süresiz) hakkına sahip olan ve uzun yıllar orada yaşayan insanların ‘yük olarak’ görülmesinin bir sonucu olarak bu grupların entegre olmasına yönelik çabalardan vazgeçildi ve başka çözüm önerilerinin geliştirildiği bir sürece evrildi. Bu konuda ilk derli toplu çalışma Danimarka’dan geldi. Danimarka’nın sosyal demokrat hükümeti ve destek veren üç liberal parti (Venstre, Radikale Venstre ve Liberal Alliance) işsiz ve sosyal yardımlardan yararlanan’ insanların geldikleri ülkelere geri gönderilebilmesine yönelik bir tasarı ortaya koydular. Tasarıya göre son beş yıldır Danimarka’da ikamet eden ve bu sürenin en az bir buçuk yılında sosyal yardımlarla yaşamını idame etmiş göçmenlerin bir özel eve geri dönüş kapsamına alınacağı söyleniyordu. Yine işsiz göçmenler oturdukları belediyeler tarafından görüşmeye çağrılarak kendilerine ülkelerine geri dönüş için ekonomik destek hakkında bilgi verileceği de vurgulanıyordu. Konuyla ilgili olarak konuşan Danimarka’nın sosyal demokrat Yabancılar ve Entegrasyon Bakanı Mattias Tesfaye ‘Dürüst olmalı ve gerçekleri kabul etmeliyiz ki bazı göçmenler çok uzun zamandır yaşamını sadece sosyal yardımlarla sürdürmekte ve Danimarka toplumuna entegre olmak için hiçbir çaba göstermemektedir. Bu nedenle bu durumdaki insanların kendi ülkelerine dönmeleri herkes için en iyisi olabilir’ diyerek bu politikalara meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır.
ELVEDA LİBERAL İNSAN HAKLARI
İsveç’in ırkçı partinin dışarıdan desteği ile kurulan sağcı koalisyon hükümeti de entegrasyon alanında bir paradigma değişimi için kolları sıvamıştı. Devlet tarafından oluşturulan ve göçmenlerin kendi ülkelerine dönmeleri için neler yapılabilir başlıklı çalışmanın sonuçları ağustos ayı içerisinde sonuçlarını açıkladı. Araştırmayı yapan Joakim Ruist geri dönüşü özendirmek için atılacak adımlar ve vereceği sinyallerin ortaya çıkartacağı olumsuzluklara dikkat çekerek ‘bu grupların’ diğer insanlar tarafından istenmeyenler olarak görülmesine neden olabileceğini ve bunun da entegre olma isteğine darbe vuracağını belirtiyordu. Ancak sağcı hükümet bu uyarılara kulak asmak yerine özendirici adımlar için harekete geçilmesine karar verdi
İsveç’te kendi ülkesine kesin dönüş yapmaya karar veren ve İsveç’te süresiz oturma ve çalışma iznine sahip olan göçmenlere her bir yetişkin için on bin kron yaklaşık otuz beş bin lira (toplamda kırk bin kronu geçmemek kaydı ile) ve çocuklar için ise beş bin kron (yaklaşık on yedi bin beş yüz lira yardım başvurusu yapılabiliyordu. İşte sağcı hükümet geri dönüşü özendirmek için bu miktarı kişi başına üç yüz elli bin krona (yaklaşık bir milyon yüz elli bin lira) çıkartıyordu. Hükümet bu yöndeki adımlara eleştirel bakanlara ‘hiçbir şey yapmamak’ daha kötü sonuçlar doğurabilir derken yılda toplam bin üç yüz kişinin geri dönmesini ve bunun için bütçeden toplam da üç yıl için iki buçuk milyar kron ayrıldığını açıkladı.
Ana muhalefet partisi Sosyal Demokrat İşçi Partisi hükümetin bu yöndeki adımlarının ülkede yaşayan göçmenlerin kendilerini istenmeyen gruplar olarak görmesinin ortaya çıkaracağı sonuçlarına dikkat çekiyor ve bunun bedeli çok ağır olabilir diyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Sosyal Demokrat Milletvekili Anders Ygeman bu yönde adımlar atmanın insanlara çok yanlış sinyaller vereceğini söylüyor ve risklere dikkat çekiyor Bu adımın toplumsal maliyeti hükümetin planladıklarından çok daha büyük olabilir diyor.
İsveç meclisinde temsil edilen sol parti ve merkez parti de hükümetin bu yöndeki adımlarını eleştiriyor ve ‘hükümetin insanlardan ümidini kesmesinin kabul edilmez olduğunu belirterek yapılması gereken şey genel olarak eğitime özel olarak göçmenler için dil eğitimine ve iş olanakları yaratılmasına yönelik adımların atılması olduğunu söylüyorlar.
Sol parti milletvekili ve entegrasyon politikaları sözcüsü Tony Haddou yaptığı açıklamada yapılan bu harcamaların çok da fazla bir karşılığı olmadığını görecekler diyor ve ekliyor ‘sağlık hizmetlerinde yaşanan kriz derinleşir ve kemer sıkma politikaları bütün ülke genelinde hızla devam ederken hükümet parayı buralara değil entegrasyona darbe vurması muhtemel bir şeye kullanmayı tercih ediyor’ diyor.