Google Play Store
App Store

“Aynı mahallede yaşayan iki oğlan çocuğu vardı. Ergenliğe girince bunlardan biri uzadı, öteki uzamadı, cılız kaldı. O yaşlarda akran zorbalığı acımasız olur. Diğer ergen hiç zorbalık görmedi ama fiziksel olarak geride kalan arkadaşı kendini korumak için hırçınlaştı, bir şekilde üstünlük sağlayabilmek için markalara filan sığındı. Böyle iki yıl geçti. Sonra bir yaz mucizevi bir şekilde öteki oğlanın da boyu uzadı, pazuları kalınlaştı... Artık ona da kimse zorbalık yapamazdı ama ergenliğe geç girdiğinden hala hırçındı, hala hiç ihtiyacı olmayan markalarla filan üstünlük sağlamaya çalışıyordu. Fiziksel olarak değişse bile, o örselenmiş ruh hali değişmiyordu. Kendi değişiminin farkında değildi.

“Niye anlattın şimdi bu hikayeyi dayı?”

Türkiye’den bahsediyorum. Büyümek, küresel bir güç olmak filan. Tüm bunlar ışıltılı palavralar olabilir ve o büyük vücudun içine yakından baktığında bu kampanyayla çelişen milyonlarca yoksulluk ve yoksunluk hikayesi çıkartabilirsin. Avanak biri gibi konuşmuyorum. Bunu iyice bil diye de altını çiziyorum.”

“Tamam anladık, harika bir insansın. Sadede gel lütfen... Z kuşağıyım ben, bütün gün vaaz dinleyecek vaktim yok.”

“Türkiye eğer gerçekten söylediği gibi büyük bir ülkeyse, büyük bir ülke gibi davranmalı. Güçlüyse güçlü gibi davranmalı.”

“Dayı ne diyorsun, örnek ver. Edebiyat yapma.”

“2025 yılında komşu ülkelere “Ben yeni Osmanlıyım” havalarında konuşamazsın. Eziksen, güçsüzsen, kendini geride hissediyorsan bu markadan güç alabilirsin. Ama değilsin. Olmadığını iddia ediyorsun ve bu iddianı kanıtlayabilecek bir şans var elinde. Yapma. Gerçekten güçlü olan biri hırçın değildir aksine sakindir. Gerçekten güçlü olan biri her dakika gücünü ispat derdinde olmaz. Gerçekten güçlü olan bir ülke maaşlı bir trol gibi hareket etmez, etmemeli...

∗∗

Türkiye Suriye gibi olabilir mi, diye korkanlar var. Olabilir. Bu kibre, bu trol diline, pompalanan ruh haline devam edersek, her şey bir anda yıkılıverir. Orada patlayan mezhep savaşı burada yankı bulur. Bir anda koca ülke savaş alanına döner. Dış güç dediklerin bunu istiyor zaten, o nedenle şimdi veriyorlar gazı. Eğer büyük bir ülkeysen, büyük bir ülke gibi davranırsın. Bu oyunlara kapılmazsın. O zaman Türkiye Suriye olmaz, Suriye Türkiye olur...

Yani tüm eksikliklerine, aksaklıklarına rağmen... Biz... Biz bir mucizeyiz genç dostum. Türkiye bir mucize... Var ya şarkı, Mor ve Ötesi’nin: Yüzümü gördüğünde gül artık, Biz bir kabusu yendik... Bunu başardık. Farkında değiliz. Birileri bahşettiği için değil, mecbur kaldığı için, ki bıraksan ve bıraktığın oranda yine gelirler üstüne. Ama bizim de bırakmaya niyetimiz yok değil mi? Bırakmayacağız değil mi ülkemizi? Herkes biliyor bunu değil mi? O halde bu değer hepimizin değeri, bu mucize hepimizin mucizesi. Erdoğan’ı beğenen Araplar, Türkiye’nin otoyolunu, gökdelenini filan değil, onlara çok özgür gelen bir ülkenin lideri olmasını önemsiyorlar. “Neden biz de Türkiye olmayalım?” diyorlar. Yani paradoksal olarak Erdoğan’ın esas gücü, modern ve laik Türkiye... Suriyeli enayi mi? Beş milyon Suriyeli on yıldır Türkiye’de yaşıyor. Suriyeli bir anne baba çocuğu için ne ister? Suriyeli bir genç ülkesi için ne ister, hangi ülkeyi model alır? Bu aslında AKP’li, CHP’li hepimiz için bir fırsat.

İsrail, Amerika ve İngiltere’de plan yapan vampirler var. Tek istedikleri komple destabilize bir Orta Doğu. Çocuk bile biliyor bunu. Türkiye ile İran savaşsa, Irak ve Suriye katliam alanı olsa bu mikroplar bayram eder. Bunu körüklemek için her şeyi yaparlar, yapacaklar. Onların planı savaşsa, bizim planımız barış olmalı, onlar ayrımları körüklerken biz benzerlikleri yeşertmeliyiz. Madem büyük ülkeyiz öncü olmalıyız. Bu ifriti ancak böyle yener, bu planları ancak böyle bozarız.

Yani diyeceksin ki, bunu kimden istiyorsun? Kim yapacak bunu? Haklısın, belki deliyim, nafim... Ama Twitter’da iki yavşak alay edecek diye susacak kadar korkak da değilim. Bu nedenle, ya tutarsa diye göle maya çalıyorum. Ya tutarsa diye şu an iktidarda olanlara yalvarıyorum: Türkiye’nin kıymetini bilin. Bu mucizeyi bölgeye yayın. Bu farklılıkları, bu bir arada yaşama kültürünü, bu gençlik enerjisini.

∗∗

Bırakın insanlık onuru kazansın. Gerekiyorsa Avrupa Birliği gibi bir birlik içinde Türkiye, Suriye, Irak birleşsin... Laik, demokratik, denetlenebilir bir birlik olarak birleşsin. Bu normlara uyan diğer ülkeler de gelsin. Uyarsa Ermenistan da gelsin, Filistin ve İsrail de gelsin. Neyi bölüşemiyoruz? Kürtlerin bölücü değil, birleştirici güç olduğunu belleyelim artık. Herkesin farklılıklarıyla var olup, benzerlikleriyle bir olabilme hayali... Hiç kan dökülmeden, dayak yemeden, bir tek insanın ayağına taş değmeden, yüz berbat yıl sonra değil, hemen şimdi... Kıymetini anlamadığımız Türkiye’mizin mucizesinin farkına vararak.”

“Dayı ne içtin sen? Her şeyi unutalım mı yani?”

Japonlar “ Ne kin tut, ne de unut” der. Lordlar kamarası değil, Beatles söylesin: “barışa bir şans verelim”... Birilerinin çıkıp bir başka yolu konuşması gerekmez mi? Bir başka yol var ve bu yoldan gitmek de elimizde. Varsın müteahhitler coşsun, varsın TOKİ’ler bassın Orta Doğu’yu, ekmek kavgasını, kardeş kavgasına tercih ederim. Sen de bir düşün ne olur. Senden yirmi yaş büyüğüm diye üstten konuşmuş gibi olmayayım. Belki sen de bir söz eklersin bu düşüncelere. Belki birine daha fısıldarsın, ikiyken üç oluruz. Bugün 2024, yarın 2025... Ne dersin dost? Denemeye değer mi?”