Google Play Store
App Store

Hem medya ortamının demokratikleşmesi hem de bağımsız gazeteciliğin daha güçlü nefes alması için gerek Google’ın gerekse de X, Facebook türü aracıların rolünün minimuma indirilmesi ya da bu enstrümanların daha bilinçli/kontrollü bir şekilde kullanılması şart.

Google bu yazıyı sevmeyecek

Dijital çağ hayatımıza pek çok yeniliğin yanı sıra kolaylık da kattı. Bunlardan biri de hiç şüphesiz ki bilgiye erişim kolaylığı. Bugünün dünyasında bilgi, parmaklarımızın ucunda ve araştırdığımız konulara ilişkin sayısız içeriği tek tıkla görüntüleyebiliyoruz. Ancak sahip olduğumuz bu imkân, ondan mutlak suretle yarar sağlayacağımız anlamına gelmiyor. Zira internet aracılığıyla bilgiye erişim meselesi, beraberinde etraflıca tartışılmayı gerektiren birçok sorunu getirdi.

Geçen haftadan bu yana Türkiye’de, aralarında birgun.net’in de dahil olduğu bağımsız haber sitelerinin Google kaynaklı trafik kaybı gündemde. Google’ın yaptığı güncelleme sonrası, “Google Haberler” ve “Keşfet” zeminlerindeki görünürlüğümüz, neredeyse sıfıra indi. Bu sorunla ilgili Google Türkiye’den herhangi bir muhatap bulunamadığı gibi, şirket yapılan güncellemeye ilişkin şeffaf bir bilgilendirme de paylaşmıyor.

Esasında burada, sorunun semptomlarından ziyade kaynağına yoğunlaşmak gerekiyor. Başta da belirttiğimiz gibi, dijitalleşme bilgiye ve dolayısıyla habere erişimi oldukça zahmetsiz hale getirdi. Eskiden insanlar, bir ya da birkaç gazeteyi bayiden alır, sayfa sayfa merak ettikleri haberleri okuyarak bilgiye olan açlıklarını giderirlerdi. Fakat şimdi böyle olmuyor. Okurlar çok sayıda kaynağa internet üzerinden ulaşıyorlar. Ya kendilerini Google’ın tam olarak nasıl işlediği anlaşılmayan algoritmasına emanet ediyorlar ya da sosyal medya platformlarına yöneliyorlar. Bilhassa şimdilerde iki yöntemin de hayli problemli hale geldiğinin altını çizmekte yarar var.

GÜVEN VERMEYEN ALGORİTMA

Öncelikle şunu sormalıyız; ister aramalarda isterse de “Haberler” ya da “Keşfet” aracılığıyla olsun, Google’ın önümüze çıkardığı sonuçlara tereddütsüz güvenebilir miyiz? Üstelik elimizde Google’nın algoritmasının çok sağlıklı işlemediğini gösteren somut örnekler varken… Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) 2020’de kamuoyuyla paylaşılan Türkiye Dijital Medya Raporu, Google’ın internette haber araması yapan kullanıcıların yüzde 90’ından fazlasını iktidarın güdümündeki 3 medya organına yönlendirdiğini verilerle ortaya koymuştu. Geçen sene yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefet aleyhine hazırlanan montaj videoya yer veren içeriklerin, Google aramalarında üst sıralarda çıktığını da ülke gündemiyle ilgilenen herkes hatırlayacaktır.

Öte yandan Google odaklı habercilik nedeniyle, medyanın genelinde talebe yönelik arz mantığı egemen hale gelmeye başladı. İlk duyulduğunda kulağa hoş gelse de bu durum, aslında gazetecilik sorumluluğunu unutturan, mesleğin yaratıcı dinamiğini baskılayan ve özgünlüğünü geri plana iten bir unsura dönüştü. Google’ın esas alınması nedeniyle gazetecilik, gündem olması gerekeni (olmayabilir de) haberleştirme zahmetine girmek yerine, halihazırda kolay yoldan “tık” alabileceği başlıklara dikkat kesilen bir noktaya geldi. Yayına alınan içerikler de birbirinin kopyası olmaktan öteye gidemedi. Toplumun zihni, medyanın sunduklarıyla şekillenirken, şekillenen zihnin talebi yine o vasat üretimlerin gerekçesi sayıldı ve medyayı mevcuttaki kısır döngüye hapsetti.

Google’ın haber arayan kullanıcıların önüne çıkardığı sonuçların tamamen izahtan yoksun olduğunu da ekleyelim. Örneğin arama çubuğuna “haber” ya da “haberler” yazdığınızda bile karşınıza ağırlıkla iktidarın kontrolündeki yayın organları çıkıyor. Yandex’te de durum farklı sayılmaz. Gazetecilik penceresinden bakıldığında, neden o yayın organlarının öne çıkarıldığına dair bir kanaate varmak imkânsız. Ayrıca mantık da problemli ve okurları “sıcak”, “son dakika” ve “ani gelişme” koridoruna hapsediyor. Örneğin Yenidoğan çetesiyle ilgili haber arıyorsunuz ama gelen arama sonuçları anlık haberlerden, davadaki sanık ya da mağdur ifadelerinden ibaret. Her haber birbirinin aynısı. Özelleştirme politikalarına işaret eden, olayı yapısal yönden sorgulayan haberler yok sayılıyor ve ilk sonuç sayfasında gösterilmiyor. İkinci sayfa ve sonrasında çıkması ise bir anlam ifade etmiyor. Bu alemde şöyle meşhur bir klişe var: “Bir cesedi saklamak için en iyi yer Google arama sonuçlarının ikinci sayfasıdır!”

Tüm bunlarla birlikte Google, alanında tekel pozisyonuna gelmiş çok uluslu bir ABD şirketi. Sadece arama motoruna odaklanmıyor, yapay zekâ çalışmaları da yapıyor ve bu çalışmalar için gereken enerjiyi sağlamak amacıyla geçen ay Kairos Power tarafından geliştirilecek çok sayıda küçük reaktörden nükleer enerji satın almak için anlaşma yaptığını açıkladı. Google’ın çatı şirketi Alphabet de birçok alanda faaliyet yürütüyor. Alphabet’in tarımdan otonom sürüşe, ilaç keşfinden yaşlanmanın getirdiği hastalıkları önleme çalışmalarına kadar pek çok alanda yatırımı var. Yani hem haberleri listeleyip önümüze koyan hem de medya dışında birçok farklı sektörde oyuncu olan bir şirketten bahsediyoruz. Medya sahipliğinin de içinde olduğu bu tip sermaye yapılarında, yatırımlar arasındaki olası çıkar çatışmalarının istisnasız şekilde haberciliğin katliyle sonuçlandığını kendi yakın tarihimizden biliyoruz.

TEK SORUN GOOGLE DEĞİL

Elbette gazeteciliğin tek problemi Google değil. Yoğun haber paylaşımlarının yapıldığı X (eski adıyla Twitter) ve Facebook gibi sosyal medya platformları da benzer defolar barındırıyor. Algoritmanın ne tür politik ve ekonomik saiklerle hangi paylaşımları karşınıza çıkaracağının bir garantisi yok. Belirli hesapları takip etmeniz, düzenli olarak onların paylaşımlarını göreceğiniz anlamına gelmiyor. Bunların yarısını görebilmek bile mucize. Buna karşın hiç takip etmediğiniz, hatta özellikle takip etmemeyi seçtiğiniz hesapların paylaşımları ansızın ekranınızda belirebiliyor.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyayı ilgilendiren dikkat çekici bir gelişme yaşandı. İngiltere merkezli The Guardian, 13 Kasım’da 10.8 milyon takipçisinin olduğu X’te (Twitter) paylaşım yapmayı durdurdu. Gazetenin X hesabına girdiğinizde sizi “Guardian neden artık X’te paylaşım yapmıyor?” başlıklı bir makale karşılıyor. Bu makalede özetle, aşırı sağcı komplo teorilerinin, ırkçı paylaşımların öne çıkarılması nedeniyle X’ten ayrılma kararının zaten uzun süredir değerlendirildiği ve ABD başkanlık seçiminin de bunu doğruladığı belirtilerek çok net bir tespit yapılıyor: “X toksik bir medya platformu ve Elon Musk’ın siyasi söylemi için kullanılıyor.” Bu arada sadece Guardian değil, çok sayıda kurum ve kişi de X’ten çekilmeye başladı. Trump’ın ABD Başkanlığı görevini devralacağı 20 Ocak’ta, platformu toplu şekilde terk etmeye dönük çağrılar yüksek sesle dillendiriliyor. Merkeziyetsiz sosyal ağ Bluesky, burada Musk’ın X’ine bir alternatif olarak öne çıkartılıyor.

GERÇEK ÇÖZÜM NEREDE?

The Guardian’dan söz etmişken, tüm bunların sonunda neyin çözüm olabileceği konusunda yine buradan bir örnek verelim. Guardian’ın web sitesinde hiç reklam yok ve siteye girdiğinizde herhangi bir ödeme duvarıyla da karşılaşmıyorsunuz. Fakat Guardian, haberleri okuduğunuz sırada size gazeteciliğin bir maliyeti olduğunu hatırlatmayı ihmal etmiyor. Sitede beliren uyarıda, “Milyarder sahibimiz yok, okur tarafından finanse ediliyoruz. Eğer haber için para ödeyebilecek imkanınız varsa, lütfen yapın” mesajı veriliyor. Gayet makul ve örnek alınabilecek bir uygulama olduğu söylenebilir. 1,5 milyondan fazla insan da Guardian’a destek sunarak bağımsız gazetecilik iradesini ayakta tutuyor.

Meselenin bir tarafında okur diğer tarafında medya kuruluşları var. Her iki taraf da birbirine karşı sorumlu. Sürekli bilâbedel haber talep etmenin gazeteciliği iyi bir yere götürmediği ortada. Sonuçta Google’ın, medyanın bu kadar merkezinde olmasının nedeni ekonomik kaygılar. BirGün gibi bağımsız yayın organları, ayakta kalabilmek için Google’dan gelen reklam gelirine ihtiyaç duyuyor. Bugün yaşadığımız sorun belki de kısa vadede çözülecek. Fakat hem medya ortamının demokratikleşmesi hem de bağımsız gazeteciliğin daha güçlü nefes alması için gerek Google’ın gerekse de X, Facebook türü aracıların rolünün minimuma indirilmesi ya da bu enstrümanların daha bilinçli/kontrollü bir şekilde kullanılması şart.

Elbette bu ideal işleyişi bugünden yarına mümkün kılmak zor. Yine de bir patika açmak gerekli. BirGün, bu patikayı açmak ve okur desteğine dayalı bağımsız gazetecilik faaliyetini istikrarlı kılmak amacıyla yaklaşık 5 yıl önce dijital abonelik kampanyası başlatmıştı. Şimdi bu patika, maddi desteğin yanında okurun BirGün’e ve diğer bağımsız haber mecralarına, aracısız olarak, doğrudan eriştiği bir medya okuryazarlığı pratiğiyle daha da büyütülebilir. Tarayıcı anasayfanız Google değil de birgun.net olsun mesela… Ya da en azından haber aramalarınızı kaynağınızı belirterek  yapın. Patikanın işlek ve güvenli bir güzergaha dönüşmesi, gerçek gazeteciliğin ayaklarını daha sağlam bir şekilde yere basmasını sağlayacak ve Türkiye’nin can çekişen demokrasisini geliştirecektir.