Google Play Store
App Store

Muhalefetin beceriksizliği ve dağınıklığının kendi konumunu korumak için her şeyi göze alan iktidarı cesaretlendirdiğini de görmek gerekiyor. Siyasal partilerin merkez yönetimleri ve liderlikleri laf yarışı dışında bir politika ortaya koyamıyorlar. Bu durum kendi tabanlarını bile harekete geçirmekte zorlanan bir parti tablosu yaratıyor.

Gösteri siyasetinin sonu

Politika Kolektifi

AKP ve MHP boş bulduğu siyaset meydanında kirli iktidar oyununu dizginlerinden boşanırcasına sürdürüyor.

Akdeniz’den Beşiktaş belediyesine yeni kayyum ve operasyonlarla baskı politikasını sürdürürken, Erdoğan da “turpun büyüğü heybede” sözleriyle “kadife eldivenin içindeki demir yumruğu” muhalefetin kafasına vurmaya devam edeceğini ilan ediyordu!

Erdoğan Diyarbakır’da konuşmasında “demir yumruk” hatırlatmasını “barış” çağrısıyla aynı anda yinelerken, Urfa’da İbrahim Tatlıses’le birlikte “sonsuz başkanlık düeti” yapmaktan geri durmadı. Saray’ın başdanışmanlarından Mehmet Uçum bir kez daha “istisnai adaylık” uydurmasıyla Erdoğan’a başkanlık yolunun nasıl açılacağını anlattı. HDP’nin eski milletvekillerinden Altan Tan da Erdoğan’ın aday olmasının yeni sürecin “küçücük” bir noktası olduğunu söylemekten geri kalmadı. Kısacası iktidar cenahında her şey planlandığı gibi ilerliyordu.

Bütün bunlar olup biterken DEM heyeti ise görüşmelerin “samimiyet ve barış arzusu” içinde tamamlanarak İmralı ile yeni görüşme için başvuru yaptığını müjdeliyordu!

Siyaset, yoksullaştırılan milyonlar sürüklendikleri sefalet içinde bir çıkış kapısı ararken izlettirilen dört dörtlük bir gösteriye dönüştü. Gidişat bütün muhalefetin diskalifiye edildiği ilelebet “milli bir şef”in iktidarda kalacağı totaliter bir düzendir. İktidarın bu planına karşı normal bir parlamenter demokrasideymiş gibi mücadele edilemeyeceği çok açık.

Düzen muhalefeti iktidarın aldatmacaları ve baskıları karşısında tam anlamıyla paralize olmuş durumda. CHP bir çıkış kapısını bugüne kadar olduğu üzere bir kez daha kişilere dayalı bir kahramanlık-kurtarıcılık içinde aramaya devam ediyor. İktidarın kılıcının nasıl sallandığı hiç hesaba katılmadan bunca yaşananın ardından halen bir demokratik siyaset ve seçim ortamı varmışçasına yapılan kurgularla gidilecek bir yol olmadığı halen görülemiyor.

Bir kez daha ifade etmek gerekiyor ki CHP’nin marttan bu yana hızla etkinliğini kaybetmesinin arkasında da esas olarak bu anlayış var. Normalleşme-yumuşama adı altında tek adam rejimini ortadan kaldırmaya yönelik politikadan kopuş, giderek toplumsal taleplerin de dışına düşen bir “tekerleme siyasetine” dönüştü. Ardından gelen “Kırmızı Kart” müjdesi bu sürecin son noktası olurken, muhalefetin artık parlamenter sınırlar içine çekilmiş bir gösteri alanından kurgulanamayacağının en net fotoğrafı oldu.

Gelinen noktada mesele şimdiye kadar yapılanların ötesini yapabilmekte. Açık söylemek gerekirse bu karanlık rejimden gerçekten kurtulmak istiyorsak başka bir yol da yok…

SEÇENEKSİZLİĞİN SONUCU BIKKINLIK VE FAŞİST PARTİLER

Muhalefetin beceriksizliği ve dağınıklığının kendi konumunu korumak için her şeyi göze alan iktidarı cesaretlendirdiğini de görmek gerekiyor. Siyasal partilerin merkez yönetimleri ve liderlikleri laf yarışı dışında bir politika ortaya koyamıyorlar. Bu durum kendi tabanlarını bile harekete geçirmekte zorlanan bir parti tablosu yaratıyor.

Öte yandan son aylarda yaşananlar da gösterdi ki Türkiye’de mevcut muhalefet partilerin çok ötesinde direnme dinamiği var. 20 yılı aşkın zamandır siyasal İslamcı rejime karşı mücadelenin her aşamasında bu gerçeklik kendini gösterdi. Bugün de bu büyük muhalefet potansiyellerinin bir kısmı kendini toplumsal mücadeleler, grev ve direnişlerle, eylem ve mücadelelerle ortaya koymaya devam ediyor.

Ancak bu alandaki birikimlerin de parçalı ve kendi alanıyla sınırlı kalan bir hak mücadelesi anlayışında kalmasının sonucu olarak yeterince etkili bir muhalefet gücü yaratılamıyor. Düzen partilerinin de karamsarlığı büyüttüğü bu ortamda toplumun geniş kesimlerini de içine alan bir umutsuzluk eşiğine doğru gidiliyor. Anketlerde kendini “kararsızlar” olarak göstermeye devam eden muhalif milyonlar seçeneksizlik içinde içe doğru bükülüyor. Öfke ve kızgınlık yerini bıkkınlık ve yorgunluğa bırakıyor. Öfkesini muhafaza edenler –başta gençler olmak üzere– toplumun bir bölümü çareyi başka faşist partilere yönelmekte buluyor.

MUHALEFET DİNAMİKLERİNİ BİRLEŞTİREBİLME İMKÂNLARI

Bu ortamda yapılması gereken mevcut tek adam rejimine son verme iradesi etrafında toplumun en geniş muhalif dinamiklerinin birleştirilmesinden başka bir şey olamaz.

Böyle bir muhalefet gücü ülkenin her yanında kendi varlığını ortaya koymaya devam ediyor. Kuşkusuz bir başlangıç için bu durum elverişli bir zemin sunmakla birlikte yeterli değil. Bu hareketlerin kendi alanıyla sınırlı mikro talepler etrafındaki dar bir alana ya da yerel sınırlara hapsolmasını aşarak bütün bir ülkenin kaderine sahip çıkacak bir gücün parçası haline getirmeye çalışacak yeni biçimler bulmak temel bir görev olarak duruyor.

Önemli olan şimdi bu dinamikler içinde adım adım birleşik mücadele ve örgütlenmelerin geliştirilmesi için çalışmak olmalıdır. Bu tür inisiyatifleri çoğaltmaya çalışarak, muhalefetler arasındaki ilişki ve bağları güçlendirerek, eylem ve mücadele birliklerini örgütlemeye çalışarak bir yol açılabilir.

Bu konuda şimdiye kadar yapılanların dersleri bir yana, onları da ezbere dönüştürmeden yaratıcı ve halkın aşağıda sürüp giden mücadelesinin içinde yani gerçek hayatın içinde devrimci yanıtlar bulunabilecektir… Yoksa zaten sağdan sola herkesi saran popülist siyaset oyunlarının, kişisel kahraman arayışlarının ve gösteri siyasetinin içinde yapılabilecek hiçbir şey olmadığı ortada…