Güç boşluğunu kim dolduracak?
Dünya siyasetinin kalbi Münih’te atıyor. Yarım yüzyıldan fazla bir süredir Almanya’nın güneyindeki Münih kentindeki Bayresicher Hof otelinde düzenlenen Güvenlik Konferansı dün başladı. Geleneksel olarak Bayresicher Hof otelinde düzenlenen 55’inci Münih Güvenlik Konferansı’nın son yılların en gerilimli zirvelerinden birisi olması dikkat çekti. Dünya dengelerinin hızla değişmekte olduğu, ticaret savaşları, yeni bir Soğuk Savaş tartışmalarının yapıldığı dönemde […]

Dünya siyasetinin kalbi Münih’te atıyor. Yarım yüzyıldan fazla bir süredir Almanya’nın güneyindeki Münih kentindeki Bayresicher Hof otelinde düzenlenen Güvenlik Konferansı dün başladı. Geleneksel olarak Bayresicher Hof otelinde düzenlenen 55’inci Münih Güvenlik Konferansı’nın son yılların en gerilimli zirvelerinden birisi olması dikkat çekti.
Dünya dengelerinin hızla değişmekte olduğu, ticaret savaşları, yeni bir Soğuk Savaş tartışmalarının yapıldığı dönemde gerçekleştirilecek konferansta katılımcılar, yeni tehditler, büyük güçlerin rekabeti, liberal uluslararası düzenin geleceği gibi konuları tartışacak.
Dünyanın dört bir yanından devlet ve hükümet başkanlarıyla, liderler, üst düzey siyasetçiler, siyaset, ekonomi ve güvenlik uzmanlarını bir araya getirecek konferansa 40’tan fazla hükümet ve devlet başkanının yanı sıra, 50’den fazla ülkenin dışişleri bakanı, 60’dan fazla savunma bakanı, çok sayıda silah tekeli ve savaş stratejisti de katılacak.
İki gün sürecek konferans aralarında Almanya Başbakanı Angela Merkel, ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Çin Komünist Partisi Politbüro üyesi Yang Jiechi’nin de bulunduğu uluslararası siyasete yön veren önemli isimleri ağırlayacak.
HEGEMONYA KAVGASI
Bu yılki konferansın gündeminde ABD’de Başkan Donald Trump’ın göreve gelmesi sonrasında dünyada değişen dengeler, büyük güçler arasındaki rekabetin yeni döneme etkileri, Avrupa Birliği’nin ve transatlantik ilişkilerin durumu öne çıkacak.
ABD, Rusya ve Çin arasında artan güç mücadelesinin damgasını vurması beklenen zirve, Brexit, Suriye iç savaşı, İran nükleer krizi, Venezuela meselesi gibi güncel dış politika konularda önemli ikili görüşmelere ve toplantılara sahne olacak.
Brexit sonrasında AB’nin geleceği, Almanya ile Fransa arasında işbirliğinin güçlendirilmesi, otoriter ve popülist eğilimlere karşı demokrasi ve liberal değerlerin korunması konuları da bir diğer önemli gündem maddesi.
STRATEJİ Mİ, TRAJEDİ Mİ?
Münih Güvenlik Konferansı’nda bu yıl ele alınacak birçok konu Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor. Katılımcılar özellikle Suriye’deki gelişmeler, Türkiye’nin ABD ve Rusya ile son günlerde yürüttüğü görüşmeler, Ankara’nın atacağı adımlar hakkında görüş alış verişinde bulunacaklar.
Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın konferansın üçüncü gününde, Suriye konusunda yapılacak “Strateji mi, trajedi mi?” başlıklı oturuma katılması ve konuşma yapması öngörülüyor.
RAPORDAN ÇARPICI DETAYLAR
Konferans öncesi açıklanan “Büyük Puzzle: Parçaları Kim Toplayacak?” başlıklı güvenlik raporunda dünyanın Sovyetlerin dağılmasından bu yana hiç bu kadar küresel güvenliğin tehlikeli bir hal almadığınına vurgu yapılarak, bir dönemin kapandığı ve bugüne kadarki dünya politikasında kırılmanın yeniden nasıl şekilleneceğinin belirleneceği bir sürecin yaşanıldığı belirtildi. Raporda ‘liberal dünya düzeninde yönetim boşluğu’ vurgusuna yer verilirken bu boşluğu kimin dolduracağı sorgulanıyor. Bazı devletlerin oluşan güç boşluğunda liberal dünya düzeninin korunmasını üstlenmek istediğini ancak bunu koruyacak rollerini oynayıp oynamayacaklarının sorunlu olduğu kaydedildi.
Raporda, değişen dünya düzeni ve dengelerde büyük güçler arası rekabet ve bölgesel güçlerin rolü mercek altına alındı. MGK Başkanı eski Alman diplomat Wolfgang Ischinger, raporun önsözünde, “Mevcut uluslararası duruma baktığımızda dünyanın bir dizi irili ufaklı kriz yaşamaktansa, temel bir sorunla yüz yüze olduğu hissinden kurtulamıyorsunuz. Gerçekten de uluslararası düzende temel taşlarının yeniden düzenlenişine tanık oluyoruz gibi görünüyor. ABD, Çin ve Rusya arasında büyük güçler rekabetine dayalı yeni bir dönem ortaya çıkıyor ve aynı zamanda ‘liberal dünya düzeni’nde belirli bir yönetim boşluğu yaşanıyor” ifadelerini kullandı. Raporda Türkiye’nin Suriye’deki rolüne de değinilirken, Ortadoğu’daki krizlerin bölgesel etkilerine de değinildi.