Gülerek  kazanılan gün

ENVER KARAHAN

Charlie Chaplin, “Hayatta en çok kaybedilen gün gülmediğimiz gündür” demiş. Doğru ama içinden geçtiğimiz süreçte gülmek kolay mı? Bu zor günlerde gülmeyi kolaylaştıran bir kitap var. Mizah yazarı Ahmet Zeki Yeşil, ”Korona Müfettişi” adlı kitabında yer alan 21 öyküsüyle bizi hem güldürüyor hem de kendi gerçeğimizle yüzleştiriyor.


Ahmet Zeki Yeşil, her konuya el atmış. Mizahın gücünü bu eserde görüyor olmamızın yanında, bunu kimseyi incitmeden ve aşağılamadan yaptığına şahit oluyoruz. Hayatın içinde ne varsa, öykülerinde de o var. Öykü kahramanları, ülkemizin insanları. Okura 70’li, 80’li yılların mizah öykülerindeki tadı hissettiriyor. Çünkü Ahmet Zeki Yeşil, mizahımızın üç atlısı olarak anılan Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü’nün öykülerini okuyarak büyümüş. Her ortamda, onların ekolünü sürdürmeye çalıştığını ifade ediyor. Varlık Dergisi’nin Mayıs-2021 sayısında yer alan bir söyleşisinde “Amaç düşündürmek, araç güldürmektir. Anlaşılacağı üzere mizah, bir derdi olup farkında olma durumudur. Ekonomik, sosyal ve politik sorunları ele alır. Haklının ve güçsüzün yanındadır. Mizahın partisi yoktur, daima muhaliftir” diyor.

“Korona Müfettişi”ndeki öyküler çok uzun değil. Bu nedenle yazar, okurun sıkılmasına izin vermiyor. Belden aşağı esprilere kesinlikle karşı. Kitaplarını çocuklar da okuduğu için kullandığı dile özen gösteriyor. Her öyküde yeterince mesaj var. Mesaj var ama anlayana var. Mesajı alan alıyor, alamayan sadece yazılanı görüyor. Ve satır satır okuyoruz, ustanın hem güldüren hem de düşündüren öykülerini:

“Dünyanın telaşı olmasa zaman geçmez. Zaman su gibi akıp gidiyor. Zaman da kıymetli su da. Şansım yaver gitti, arkandan su dökmedim. Oysa aramızdan su sızmazdı. İzolasyon o kadar iyiydi yani… Meğer yaşadıklarımız, komple komplike komploymuş. Tüketme nefesini, dağıtmayacağım kederimi. İyilik yaptım, denize attım, ”Denizi kirlettin” diyerek kızdılar. Şimdi vesikalıktan bozma fotoğrafın karşımda, seni düşünüyorum da düşündüğüme pişman oluyorum.” (Aysel Git Başımdan adlı öyküden.)

“Aysel Git Başımdan” başlıklı öyküdeki kelime oyunlarının bıraktığı tat, öykü hiç bitmesin dedirten türden. Absürtlüğü dozunda, abartısız. İstanbul’da yer kalmadığını söyleyip, cennetten arsa alan Cafer’in depremle imtihanı; maske ve muskanın, toplumumuzun durumunu en iyi özetleyen terimler olarak ”Korono Müfettişi” adlı öyküsüne nasıl usulca yerleştirildiğini okuyoruz. Yazar, söylem farklılıklarının topluma nasıl yön verdiğini bize aktarırken, tebessüm ettirmeyi de her satırda ustalıkla işliyor.

Durumsal gerçekliğin ve trajik durumun mizahı işleniyor Yeşil’in öykülerinde. Durumsal gerçekliği aktarırken mizahı kullanmak ustalık işidir. Bu ustalığını kalemiyle konuşturuyor yazar. Tokat atanın da, tokat yiyenin de memnun olduğu bir yerde iyiler kazanmıyordu ve bu işi paraya döken fırsatçıların türemesini ”Şeref Bey’e Noldu?” başlıklı öyküsünde ustalıkla işliyor. Seyahat eden türbe sloganıyla “Oflu Baba” şehir şehir gezerken, sandukanın üzerinde, yıkılan evlerin tozları çoktan saçılmış oluyordu etrafa. Bir adamın minibüste başından geçenleri okuduğunuzda, kandırılmanın ve alaya alınmanın trajikomik durumuna şahit olurken; günümüzde insanlarla olan diyalog ve paylaşımlarımızda, zihnimizde beliren ‘acaba’ sorusunun nasıl oluştuğunu anlıyoruz.

”Her Eve Bir Kayyum” öyküsüyle, devlet kuşunun hangi amaçla konacağının merakına kapılırken; bir salatalık üzerinden günümüz medya ve bürokrasinin olağan durumuna tanıklık ediyoruz.

Anlaşılacağı üzere Ahmet Zeki Yeşil, insanı uyandırmayı ve düşündürmeyi amaçlayan bir mizah yazarı. Olayların, gülünç ve çelişkili yönlerini yansıtarak okurlarına çok renkli ve nüktesi bol bir mizah öyküleri kitabı bırakıyor. Kitabın kitlesi, ilkokul 4. sınıflardan itibaren her yaş. Mizahın gücünü ustalıkla kullanan Ahmet Zeki Yeşil’e daha nice keyifle okunacak eserler yaratmasını diliyoruz.