Attila Aşut
yazievi@yahoo.comGündemdeki “Ötanazi”
AKP iktidarının sokak köpeklerini ortadan kaldırma planıyla ülkemizde güncellik kazanan ama doğru dürüst yazıp söyleyemediğiniz yabancı bir sözcük şu aralar herkesin ağzında: “Ötanazi”… İlk bakışta “Naziler”le ilintili bir şeymiş gibi görünse de dilbilim anlamında öyle değil! Belki “topluöldürüm” açısından aralarında eylemsel bir ortaklık sözkonusu olabilir…
Sokak hayvanlarına ilişkin yasa değişikliği önerisi konuşulmaya başladığında, iktidar medyası “ötanazi” yerine daha yumuşak bir sözcük olan “uyutma”yı yeğliyordu. Tıpkı operasyonlarda “öldürülenler” için “etkisiz duruma getirildiler” denmesi gibi. Çoğu insan, yasa önerisinde geçen “uyutma”nın “öldürmek” anlamına geldiğini bilmiyordu bile! O kadar ki Devlet Bahçeli bile “Yahu niye uyutuyorsunuz köpekleri? Onlar zaten öğlen sıcağında uyumuyorlar mı?” diye sormaktan alamamıştı kendini!
Sokak köpekleriyle ilgili tartışmalar sırasında “ötanazi” kavramı toplumda öylesine büyük tepki gördü ki, sonunda iktidar kanadı, yasa değişikliği önerisinin beşinci maddesinde yer alan bu sözcüğü çıkartmak zorunda kaldı. Ama TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndaki sözcük değişikliği hayvanseverleri mutlu etmeye yetmedi. Çünkü “Ölüm Yasası” olarak niteledikleri bu metinde topluöldürümlere kapı aralayan başka ifadeler vardı.
Kamuoyunun ve muhalefetin artan tepkilerinden bunalan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Meclis’teki son Grup toplantısında, milletvekillerine “Bu işi hemen bitirin!” talimatı verdi. Yandaş basın da “gereğini yapmak” için kolları sıvadı. Örneğin Yeni Şafak gazetesi, tartışmalı taslağı “Sahipsiz Köpek Yasası” diye sunarak sıradanlaştırmaya çalışırken “ceviz kabuğu” kadar değer taşımayan kimi siyasetçiler de işin içine Atatürk’ü katarak tarihi çarpıtma çabasına girişti…
∗∗∗
Sözlüklerde “ötanazi”nin (euthanasie) Fransızca olduğu yazılsa da eski Yunancadan geldiği biliniyor. Kavramın Yunanca anlamı “iyi ölüm”müş!
“İyi ölüm” sözü, bana 2010 yılında Zonguldak’taki bir maden cinayetinde yaşamlarını yitiren 30 işçinin ardından söylenenleri anımsattı. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na ait Karadon Maden Ocağı’nda 17 Mayıs’ta meydana gelen grizu faciasında ölen emekçiler için dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, “güzel öldüler” demişti!
“Ötanazi”nin anlamı, bir kimseyi acı çekmemesi için öldürmek olduğuna göre, Dinçer’in bu sözünden yola çıkarak Zonguldak’taki 30 madenciye de o tarihte bir tür “toplu ötanazi” uygulandığını söylemek herhalde yanlış olmaz! Yazık ki ne yazık!
∗∗∗
Konunun bir de dilbilgisi boyutu var. Bütün bu tartışmalar boyunca “ötanazi” sözcüğünün medyadaki yazılış ve söyleniş biçimi çeşitlilik taşıyordu. Gazete ve televizyonlarda “ötenazi” ya da “otonazi” biçiminde yazıp seslendirenler oldu sözcüğü. Örneğin 24 Mayıs 2024 günlü cumhuriyet.com.tr’nin jeneriğindeki başlıklardan biri şöyleydi:
“Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nden ‘sokak hayvanları’ kararı: Yasa çıksa da ötenazi yapmayacağız”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin kendi uzmanlık alanıyla ilgili bir kavramı yanlış kullanması düşünülemeyeceğine göre, bu yazım yanlışının sorumlusu gazete editörü idi.
∗∗∗
Yazımızı, değerli meslektaşımız Saim Tokaçoğlu’nun aynı konudaki iletisiyle bağlayalım:
“Attila Abi merhaba,
AKP Grup Başkanı Abdullah Güler, Meclis’te görüşülmekte olan sokak hayvanlarıyla ilgili yasa önerisi hakkında açıklamalarda bulundu. Ancak konuşurken ısrarla ‘ötenaaazi’ diye uzattı sözcüğü. Ardından Halk TV’de ana haber sunucusu Seda Selek, “ötenaaazi değil, ötanazi” diyerek düzeltti AKP sözcüsünü. Ama ertesi gün öğlen haberlerinde ve daha sonraki günlerde kanala Meclis’ten bağlanan Sibel Mazrek, defalarca ‘ötenaaaazi’ diye kullandı bu sözcüğü. Kanal olarak başkasını düzelteceksin ama kendi muhabirin aynı yanlışı sürdürecek! Olmaması gereken bir şey! Bu arkadaşlar çalıştıkları kanalları da mı izlemiyorlar acaba?”
OKURDAN
Sokak adları üstüne
“Hocam günaydın,
20 Temmuz 2024 tarihli BirGün’deki yazınız, bana durak adlarının rakamlaşmasını anımsattı.
Durak adları beni hep heyecanlandırırdı. Şimdi onlar da numaralı oldu.
Küçük bir araştırma sonunda, numaralandırmanın Bilgi-İşlem için zorunlu olduğu bilgisine ulaştım. Umarsızlıkların harman olduğu böylesi bir süreçte yazdıklarınızla umut devşiriyorsunuz.
Sevgilerimle, esenlikler Hocam.”
Nuray AKSAKAL
∗∗∗
“Sayın Aşut,
Adana’da sokak adlarının durumu rezalet! Örneğin ben size 81161. Sokak’tan yazıyorum! Böyle sokak adı mı olur? Akılda bile tutamaz insan bu sayıyı!
Bizim kentimizde her mahallenin sokakları kendi içinde zaten numaralıydı. Sonra birileri çıktı, tüm Adana sokaklarını zincirleme numaralayıp sayısal olarak birbirine bağladı. Kepazelik canım!!
Saygılarımla selamlıyorum.”
Haldun COŞKUN