Google Play Store
App Store

İyi ki Ali Durmuş gibi okurlar var. Tatil rehavetiyle hata yapmanıza izin vermiyorlar. Geçen yazıyı, medya tekellerinin hegemonyasına bir darbenin de Latin Amerika’dan geldiğini belirterek, “Chavez’in ABD’ye meydan okuması sonucu doğan Telesur’un (Tele-Güney) dünyaya bir başka gözle daha bakmamızı sağlayacağı kesin. Ancak, Venezüela İstihbarat Bakanı Andres Izarra’nın aynı zamanda Telesur’un yöneticisi olması iyi haber değil” diye bitirmiştim.

Ali Bey, Izarra’nın “İstihbarat” değil, “İletişim ve Enformasyon” bakanı olduğunu iletip “Galiba bir çeviri hatası yapmışsınız” diye kibarca uyardı. Aslında, bizimkisi çifte hata; Izarra'nın “İstihbarat” bakanı olduğu bilgisi Birgün’ün Telesur’la ilgili haberinde yer alıyordu. Çeviri hatasını orada yapmışız. Benim hatam, başka bir araştırma yapmadan o bilgiyi kullanmak. “İstihbarat” bakanı olmakla, basından sorumlu “İletişim ve Enformasyon” bakanı olmak arasında büyük fark var.

Üstelik, Izarra, Telesur’un başkanlığına gelirken bakanlıktan istifa etmiş. “Telesur'un hükümetten bağımsızlığını garanti etmek için bu istifa gerekliydi” diyor ve kanalın “antiemperyalist” çizgide, “sesi duyulmayanların sesi” olan bağımsız bir televiyon olacağını ilan ediyor.

Telesur, “Güney'in Televizyonu” demek. Yalnızca Amerika’nın güneyini değil, dünyanın yoksul güneyini de heyecanlandıran bir medya projesi. Kimileri onu El Cezire ile kıyaslasa da, Telesur, “alternatif medya” arayışındaki bağımsız gazeteciler için çok daha heyecan verici bir proje. Projenin düşünsel kökenlerinde Zapatistalar’dan da, bir basın toplantısında gazetecilere “Neden Latin Amerika'nın CNN’ini kurmuyorsunuz?” diye soran Fidel Castro’dan da izler var.

Alternatif yaratma çabalarını küçük küçük projelerle sürdüren Latin Amerikalı gazeteciler, Telesur’la birlikte, ilk kez parası olan “küresel bir alternatif sese” sahip olduklarını düşünüyorlar. Yarısını Venezüela’nın karşıladığı 5 milyon dolarlık kaynak, 24 Temmuz 2005'te Simon Bolivar’ın 222. doğum gününde yayına başlayan Telesur’un bir süre ticari reklamlara gereksinim duymadan ayakta kalmasını sağlayacak. Ticari reklama karşı olan kanal, sponsorlar aracılığıyla ve sürgit devlet finansmanına dayanmadan yayında kalmayı planlıyor.

Venezüela, Arjantin, Küba ve Uraguay’daki sol hükümetlerin desteği ile kurulan kanalın hedefi Latin Amerika’nın birliğini sağlamak ve diğer ülkelerin de katılımına açıklar. Izarra dışında, ki o da eski bir gazeteci, kanalın bütün yöneticileri gazeteciler. Aralarında Tarık Ali’nin, Nobel ödüllü Adolfo Perez Esquival’ı n, yazar Eduardo Galeano’nun ve Ignacio Ramonet'in de bulunduğu seçkin entelektüellerden oluşan bir danışmanlar kurulu var. Yayın Kurulu ise önemli Latin Amerikalı gazetecilerden oluşuyor. Uraguay’dan Aram Aharonian, Arjantin’den Ana de Escalom, Brezilya Gazeteciler Sendikası’ndan Beto Almeida, Küba Radyo Televizyonu’nun eski başkan yardımcısı Ovidio Cabrera ve Kolombiyalı gazeteciyazar Jorge Enrique Botero.

Gazeteciler, Telsur’u “Güney Amerika’nın ilk karşı-hegemonyacı telekomünikasyon projesi” diye tanımlıyorlar. Dünyaya kendi gözleriyle bakmayı hedeşiyorlar. Kanalın düzenli programlarından birinin adı “Nojolivud”. Sözcüğün esprisi İspanyolca okunuşundan geliyor: “No Hollywood!” Telesur bu programda Hollywood sitemi dışında üretilmiş filmler yayınlayacak.

Kısacası, Chavez’in finanse ettiği Telesur “kültür emperyalizmine” tam bir karşı saldırı. Yine de, bir meyda projesi olarak başarısı “Chavez’den bile” bağımsızlığına bağlı. Belki onunla doğrudan ilgili değil ama, Izerra’nın istifası Tarık Ali’nin “kanalın gerçekten etkili olması için bütünüyle bağımsız olması gerektiği” uyarısından sonra geldi. Eski Bakan’ı n istifasını açıklarken söyledikleri de anlamlı: “Yayına başladıktan sonra, Venezüela hükümetinin kanal üzerindeki olası doğrudan etkisini yok etmek, kanalın amaçları ve etik standartlar açısından zorunluydu.”

Ali Bey’in uyarısı iyi oldu; gelecek yazıda Telesur’a biraz daha yakından bakmakta yarar var.