Google Play Store
App Store

Gazetecilik garip iştir…

İki muhabir ama gerçekten gazeteciliği yüreğinde hisseden iki muhabir bir araya gelir.

Ne dünya görüşlerinin farklılığı ne de geçmişin dedikoduları girebilir aralarına.

Aşkla haber konuşurlar.

Gözleriniz aynı parlar.

İncelediğiniz, araştırdığını, yıllar öncesinden aklınızda kalmış gizemleri aynı heyecanla konuşursunuz.

Ülke unutmuştur…

Olayın aktörü siyasiler, hiçbir şey olmamış gibi
hayatlarına devam etmiştir.

Bürokratlar yükselmiştir.

Mağdurlar bile yalnızlıklarında boğulmuş, bir gün birinin gerçeği söylemesi umuduyla hayatın akışına teslim olmuştur.

Devletin gücünü arkasına alanların yalanlarıyla gerçek baskılanmıştır.

İki muhabir için fark etmez. Gerçeği paçalarından yakalamış, bırakmazlar.

Aynı şevkle birbirlerine anlatırlar. Kitap yapmak ister, yetmez tüm yurttaşların kulağına yaklaşıp hakikati söylemek isterler.

Ben Fatih Altaylı ile tanıştığım gün bunların hepsini yaşadım.

Hakkında onlarca hikaye, efsane duymuştum.

Sonunda gözleri dolmuş iki muhabir olduk.

Aynı gerçeğin peşinde tuğlalarla hakikati örmeye çalıştığımızı anladım.

Hrant Dink’in, Hrant Abi’nin katledilmesiyle ilgili haberleri, kitabı Demet Bilge Erkasap ile yazmıştık.

Fatih Altaylı, cinayetin en önemli aktörü Erhan Tuncel’in polis istihbarat haber elemanı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Demet ile ben;
Erhan Tuncel’in polis istihbarat polisi Muhittin Abi ile görüşmelerini haberlerimizde, kitabımızda anlatmıştık.

Sonra ‘Baronlar Savaşı’ kitabını yazdım. İranlı uyuşturucu baronu Zindaştı’yi 6 ay içinde tahliye ettiren kişinin Cumhurbaşkanı Danışmanı Burhan Kuzu olduğunu Fatih Altaylı’nın makalesinden öğrenmiştim. Ülke tarihinin en büyük skandallarından biridir. Fatih Altaylı ortaya çıkardı. Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek, Zindaşti ile Burhan Kuzu’nun fotoğrafını yayınladı.

Yani…

Gazeteci meslektaşlarım gerçeğin tuğlalarını bir bir ekledi.

Keşke bir gün buluşsak hakikat mücadelesinde başımıza gelenleri, haber şevki içimize sığmazken dolu dolu konuşsak…

Bu hayal hiç gerçek olmasa bile hakikat kayda geçti. Birlikte yaptık.

Şimdi bir soru:

Bundan daha kıymetlisi var mı?

Haberci olmayan da bilir cevabı.

‘Yok arkadaş.’

Bu satırları okuyan insan gerçekten vazgeçmediyse biliyor hakikati.

Bir iktidar var:

Halk gerçeği öğrenmesin diye halkın alın teriyle yarattığı kaynaklardan servetler yağdırarak satılık kalemşörlar ordusu yarattı.

Fatih Altaylı, sadece yalan ordularından daha fazla insana ulaştığı, gazetecilik yaptığı için hapiste.

Üstelik deli saçması niyet okumayla cezaevinde atıldı.

Hukukun, adaletin kalmadığı bu ülkede ‘aslında bunu kastetti’ diyerek hapsediliyor gazeteciler.

Furkan Karabay, Ercüment Akdeniz, Ahmet Saymadi ve diğer pek çok meslektaşımız gibi.

Ama biliyorum; Fatih Altaylı ile yine bir gün buluşacağız. Gözleri ışıldayarak haberlerden bahsedecek, deneyimlerini anlatacak, her haberi, verdiği her bilgi yeni haberlerin kapısını açacak. Bu ülkede gazetecilerin hakikat mücadelesi hiç bitmeyecek.