Hakikatle karşılaştınız mı hiç?
Çok şükür, zalimden yana hiç sıkıntı çekmedik. Sistem, zalim ve mazlum üretmek üzere tasarlanmış. Bir zamanların mazlumları, kariyer basamaklarında hızla yükseldikçe şimdiki zamanın zalimlerine dönüşebiliyor. Zalimlerin biri gidiyor, diğerleri geliyor. Fakat ne zaman zalimlerden şikâyet etseler mazlumların insandan değil de hayvanlardan söz ettiklerini fark etmişsinizdir. Ne zaman insan insana zulmetse zulmedenlere yakıştıracağımız adlandırmaları her nedense hayvanlar âleminden seçiyoruz: “Bunlar,/ Engerek ve çıyanlardır,/ Bunlar,/ Aşımıza, ekmeğimize/ Göz koyanlardır,/ Tanı bunları,/ Tanı da büyü.” (Ahmet Arif). Şair hakikatin efendisiydi. Bizler hakikatin peşindeydik, elbette şairin sözünü dinleyecektik. Zalimler insan kılığında olabilirlerdi, fakat hakikatin efendilerinden görünüşlerin aldatıcı olduğunu öğrenmiştik. Her zalimin içinde mutlaka bir hayvan vardı, dolayısıyla insanı değil de engereği ve çıyanı zalim olarak belledik. Bir insanın bir başka insana zulmedeceğini asla kabullenemedik, bunu yapan insan olamazdı. Biz bize benzeyenleri seviyorduk ya da istemediğimiz özellikleri ötekilere yükledikçe bizleştik. “Biz”in ötekisi doğadır; insana yakıştıramadığımız tüm özellikleri doğaya yükledik; biz insandık, onlar hayvandı. Birinci doğa çok gerilerde kalmıştı, biz artık ikinci doğanın içindeydik ve kültürel evrimin ürünleriydik. Formları evrimsel gelişmişliklerine göre yargılamaya devam ediyoruz. Ve biliyoruz ki görünüşler aldatıcıdır, formlar evrimleşmiş olabilir, fakat onları ele veren davranışlarıdır. Zalimlik insan toplumuna değil, hayvanlar alemine ait. Zulmedenler aramızdaki hayvanlardır.
Doğayı biz TV belgesellerinden öğrendik. Hayvanlar, “Öldürmeye Programlananlar”dı, “Ölümcül İçgüdüleri” vardı. Biz ise kültürel evrim geçirmiş ve birlikte yaşamaya programlanmıştık. Hayvanlardaki öldürme içgüdüsü yerini insanlardaki birlikte yaşama ve yaşatma içgüdüsüne bırakmıştı. Ve zalimliği sistemdeki bir program hatası olarak belledik. Mazlumların bakış açısından zalimler yazılımdaki “bug”lardır, programa sızan böcekler, engerekler ve çıyanlar. Oysa insanın insan üzerindeki tahakkümüne dayalı, dolayısıyla sürekli zalim ve mazlum üreten bir sistemde mazlumlar ve zalimler sürekli yer değiştirecektir. Zamanı geldiğinde mazlumlar zalimleşebilir, zalimler de mazlumlaşabilir. Mazlum kendini insan, zalimleri hayvan olarak tanımlarken, zalim de aynı şekilde kendisini insan, mazlumları ise sürü hayvanı olarak görecektir. Tamamen bakış açısı meselesi. Bir kurtarıcıyı, kendilerini refaha çıkaracak bir yol göstericiyi bekledikleri sürece mazlumların sürü özelliği gösterdikleri bilinmektedir. Bir sürü çobansız yapamaz. Bir çobanın dediğine göre, “Çobanlığın felsefesini anlamayan, onun psikolojisini yaşamayan insan yönetemez.” Mazlumlar açısından bir çoban zalim olabilirdi. Fakat o çoban söz dinlemeyen, dik başlı koyunları ıslah etmeyip de ne yapsın? Etrafta kurt sürüleri dolaşıyor ve sürüden ayrılanları kurt kapıyor. Çobanlık felsefesi şöyle özetlenebilir: “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Mazlumların da işi zor. Yük taşımaktan belleri bükülmüş. Yaşadıklarına bir anlam verebilmek için anlamları sırtlanıp sürekli bir yerden başka bir yere taşıyorlar. Başımız ne zaman sıkışsa doğaya yüklediğimiz anlamları yeniden topluma taşıyor ve zalimlere kendi adlarıyla değil, hayvan adlarıyla sesleniyoruz. Zalimler de mazlumlara kurbanlık koyun gözüyle bakıyor. Anlaşılan insanlar arasında değil, hayvanlar âleminde yaşıyoruz. Yunanca “meta” (öte) ve “phrein” (taşımak) sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş metafor, farklı iki şeyi birbirine benzetmeye, birinin anlamını diğerine taşımaya yarayan bir nakil aracı. Atina’daki toplu taşıma araçlarına “metaphorai” deniyor (Certau, Gündelik Hayatın Keşfi, Dost). İnsan da anlam taşıyıcısıdır; anlamını başka şeylerin anlamına borçlu olan bir metafor. Taşıma anlamlarla hayata tutunmaya çalışıyoruz. Çok şükür, metaforlar sayesinde hakikatle hiç karşılaşmıyoruz. Oysa zalimler de senin benim gibi insan; tek farkımız, başkalarının aşına, ekmeğine göz koymaları. Lütfen hayvanları kendi iç meselelerinize karıştırmayın. Onlar kendi ekmeklerinin peşindedir. Onları tanıyın da büyüyün!