Google Play Store
App Store

Geceleri biber gazı, TOMA suyu ile noktalıyor; güne ev baskınlarıyla uyanıyoruz. Şiddet daha da artacak, otoriterizmin karakteri bu. Milyonlar sokağa çıktı, 15 milyon cezaevine tıkılan İmamoğlu’na oy verdi diye yumuşamaz.

Ancak, madalyonun diğer yüzünde işler değişti. Gezi kadar büyük kitleler, Gezi’den farklarla sokaklardalar. Bu kadarı bile toplumsal muhalefetin kazanımıdır.

Muhalefet, öyle masa kurmaya, bin sayfalık programlara falan gerek duymadan sokakta birleşiyor. Türkiye tekrar “toplum olma” fırsatı yakalıyor.

Cezaevine konulmuş bir “aday” için kendiliğinden sandığa giden 15 milyon; sokakların ustası sosyalistler ve TOMA’nın suyuna bozkurt işareti yapanlar; CHP’li ve DEM Partililerle İYİ Partili, Zaferli, Devalı, Gelecekli, Saadetli, Yeniden Refahlı vatandaşlar; Kürt Türk; saçını rengarenk boyamış üniversiteliyle başörtülü arkadaşı, Mustafa Kemalin Askerleriyiz diye haykıranlar; meydanda orucunu açana su ikram eden oruç tutmayan; oy vermeye bastonla giden 100 yaşındaki dede ile karnındaki bebeği ile anne adayı…

Aynı tasayı paylaşan ve otokratik rejimin yerini parlamenter demokrasinin almasıyla aynı sevinci yaşayacak insanlar… Kederde ve tasada olduğu gibi kıvançta ve sevinçte de ortaklaşarak “toplum” olacaklar...

Gezi’den bir farkı, basit ve net bir hedef olması; muhalefetin çimentosu olarak erken seçim, parlamenter rejim.

Bir diğer fark; barikatları aşan öğrencilerin cesaretiyle gelişip coşan hareketin, ana muhalefet partisini de elinden tutup önüne katması. Bir kolektif önderliğin ortaya çıkmaya başlaması.

Özgür Özel’in hakkı da teslim edilmeli, genel başkanlıktan liderliğe gidiyor!

Genel Başkan olarak çok eleştirildi. Uzlaşma, normalleşme, kırmızı kart ve en son cumhurbaşkanı adayı belirleme hamlesiyle… Şimdi bunlara dönmek anlamsız.

Aday ilanı konusunda kuşkululardan biriydim ve “Bir adayın muhalefeti toplayıp daha aktif kılacağını, toplumsal muhalefet dinamizminin böyle sağlanacağını mı düşündüler? En güçlü erken seçim baskısı bir adayla olur mu dediler? Bölme olasılığını gerçekçi görmeyerek?” diye sormuştum.

Öyle oldu. Özel, ince ve doğru hamlelerle bölünme olasılığını boşa çıkardı. Halk muhalefeti CHP’yi yanına çekip önüne kattı, Özel de “ben” demeden, muhalefetin tüm bileşenlerini gözeterek yürüyor.

Liderlik genel başkanlıktan farklı, asıl fırtınalı sularda kaptanlık becerisi gerektiriyor. Partisinin ve muhalefetin farklı eğilimlerini “gökkuşağı” olarak tanımlayabilmeyi, Kürtler kırıldığında özür dileyip toparlayabilmeyi gerektiriyor.

Bazen aynı kişi olabilir ama lider genel başkandan fazlasıdır. Çok farklı kesimlerden insanlarla duygusal bağlar kurarak onları etkileyebilen, onları net bir hedefe kilitleyebilendir. En zor anlarda sakin kalabilen, kararlar alabilendir. Cesurdur; risk almaktan ve statükoya meydan olmaktan çekinmez. Panik yapmaz, en olumsuz anda moral verir. Top çevirip idare etmeyen ne zaman gerekse öne çıkandır. Medya “dev”lerine hoş görünmeye çalışan değil, onlara kafa tutabilendir. Halkın içinden yükselen sembolleri keşfedip onu toplumsal hareketin birleştirici sembollerine, sloganlarına dönüştürürler. Gökten zembille inmez, biriktirdikleri deneyimler üzerinde yükselirler.

Oda başkanlığı yapıp mesleki mücadeleden, milletvekilliği yapıp parlamenter mücadeleden, cezaevi ve üniversiteler komisyonlarında insan hakları ve gençlik mücadelelerinden beslenmiş, şimdi de elinden tutup çeken toplumsal hareket içinde sokaktan beslenerek lider oluyor.

Evet, baskı artacak. Ancak, toplumsal muhalefet geri adım atmadığı sürece kazanamayacak.

Şimdi önemli olan, milyonların gökkuşağını örselemeden, insanların demokrasi özlemini, her gün somut hedeflerle canlı tutarak sonuca götürmek.