Halkın parasıyla yap-işlet okullar
Yenidoğan çetesi ile sağlığın paralılaştırılmasının en acı sonucuna tanıklık ettik. En temel kamusal haklarımız olan eğitim ve sağlık hak olmaktan çıkarıldı. Alınıp satılabilir bir meta haline getirildi. Şu anda sağlık sorunu yaşayan, doğacak bebeğini bekleyen herkes aynı “sağlığımız, yaşamlarımız parayla satılabilir” kaygısını taşıyor.
Şehir hastaneleri sağlığın piyasalaştırılmasının temel adımlarından oldu. Hastaneler şirketlere dönüştürüldü. Eğitimde de şehir hastanelerine benzer bir model yaşama geçiriliyor. Eğitimde de kamu özel ortaklığı/işbirliği (KÖİ) uygulanıyor. Bu “işbirliği” sadece inşaat aşamasında değil, işletme aşamasında da devam ediyor. Kamu hizmetleri yap-işlet-devret, yap-işlet, yap-kirala, işletme hakkı devri modelleri ile özek sektöre devrediliyor. Kampus okullarının özeti; halka ait araziye, halkın parasıyla okul yap, sonra da kamu hizmetlerini öğrenciye, velilere sat, okulların içindeki alanları da bir ticarethane gibi işlet. Eğitim kampusları yönergesi de KÖİ işleyişini içererek hazırlanmış. Yönergede temizlik, güvenlik, yemek, ulaşım gibi tüm kamu hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülebileceği ayrıca kampus okullar içinde yer alan alanların da işletme gibi çalıştırılabileceği yer alıyor.
KÖİ projesi 1994’te 3996 Sayılı Kanun ile otoyollardan, havaalanlarına, yat limanlarından, gümrük kapılarına uygulanarak başlatıldı. 3359 Sayılı “Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu” kapsamında sağlık kampusları, şehir hastaneleri denilerek sağlık kurumları ticarethaneye dönüştürüldü. 652 Sayılı “Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile de eğitim-öğretim tesislerinin, 351 sayılı kanunla yurt ve benzeri konaklama tesisleri yapımında da KÖİ projelerinin yolu açıldı.
∗∗∗
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yatırımlar ve kamu özel işbirliği daire başkanlığı bulunuyor. 26 Mart 2020’de yayınlanan görevleri duyurusunda “eğitim öğretim tesislerinin kamu özel işbirliği modeli ile yaptırılması, yenilenmesi” açık bir şekilde yer alıyor.
4 Ekim’de Milli Eğitim Bakanı’nın inşaatını ziyaret ettiği ülkenin en büyük lise eğitim kampusu denilerek duyurulan Esenyurt Eğitim Kampusu’nun kasım ayı içerisinde inşaatının tamamlanacağı, kademeli olarak diğer okulların bu kampus okula taşınacağı açıklandı. Kampus yaklaşık 68 bin metrekarelik alana inşa ediliyor. Kampus okulun sekiz liseden oluşacağı, 12 bin 648 öğrenci kapasiteli olduğu ve 473 öğretmenin görev yapacağı açıklanıyor. Kız ve erkek öğrenci yurdu, kapalı spor salonu, konferans salonunun yanı sıra kütüphane, idari hizmet binası ve anasınıfın da içinde olduğu kampusa 600 kişilik bir cami de yapılıyor.
Sermaye için devasa bir ticaret merkezi inşa ediliyor. Okullar bir işletmeye, ticarethaneye dönüştürülüyor.
∗∗∗
Deprem bölgesi de dahil olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde toplam 35 kampus okulun inşasının amaçlandığı, projenin yapımında tasarruf mevduatı sigorta fonunun da kullanıldığı açıklanıyor. Yapılan açıklamalar kampus okul meselesinin 35 okulla da sınırlı kalmayacağını gösteriyor. Tüm okulları şehir dışına taşıyan, kent merkezlerindeki okulları boşaltan, yalnızca liselerle de sınırlı olmayan okulları işletme haline getiren bir proje.
Bu projeyi, çıkarılan yasal düzenlemeler, yönergelerle ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yapılan değişiklikle “Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile ihtiyaç duyulmayan okulların satışının sağlanabileceği” hükmüyle birlikte düşündüğümüzde boşaltılan okulların satılıp satılmayacağı da ayrıca büyük bir soru işareti.
Okulların temizliği, okul yemeği, yeterli öğretmen ataması, köy çocuklarının okula ulaşımı için tasarruf gerekçeleri açıklayan, bütçe yok diyen bakanlık, iktidar söz konusu sermaye olduğunda, söz konusu eğitimin, sağlığın paralılaştırılması olduğunda halkın kaynaklarını oluk oluk akıtıyor.
Ülkenin her yerinden özel hastaneler, özel okullar kamulaştırılsın sesinin yükseldiği günlerde MEB kamu okullarını özel okullara, işletmelere dönüştürüyor.