Google Play Store
App Store

Son bir haftada yaşadıklarımız ülke siyasetinin yarın ve sonrasında yeni bir düzlemde yürüyeceğini gösteriyor.

Bu noktaya gelinmesinde, CHP’nin çok doğru bir tutumla erken seçimi gündeme getirmesi ve bunu gerçekleştirmek için cumhurbaşkanı adayını bütün üyelerinin oyları ile saptama girişimi belirleyici oldu. Geçen haftaki yazımda da vurgulandığı gibi önseçim, ülke demokrasisi için niteliksel bir değişimin ilk adımıydı.

Halkın sesi olan demokrasinin bu topraklarda da yeniden yeşermesinin yolunu açabilecek CHP’nin bu girişimi, iktidar ve destekçilerini harekete geçirdi.

CHP, önemli iki işi birlikte yapmalıdır.

İlk olarak, toplumun cumhurbaşkanı adayına sahip çıkmasını “toplumsallaştırarak” daha da güçlendirmek gerekiyor.

İkincisi, yine halkla birlikte, iktidara gelindiğinde “neler yapılacağını içeriğiyle ve zamanlamasıyla” oluşturmaktır.

“BENİM ADAYIM”

CHP’nin cumhurbaşkanı adayı bellidir. Bunu yazmam, izninizle belirteyim,  benim için bir kazanılmış haktır. Çünkü bu köşede, 14 Mayıs 2023 seçimlerinden çok önce, 14 Kasım 2019 tarihli yazının başlığı “Benim Adayım Neden Ekrem İmamoğlu” idi.

Gelecek seçimlerde İmamoğlu’nun engellenmesi durumunda yeni aday çıkarılması o zaman ayrıca ele alınır.

Bugün için yapılması gereken iktidarın geçen hafta İmamoğlu’nun adaylığını engelleme bağlamında yaptıkları karşısında yaşanmakta olan büyük toplumsal uyanışı, canlı tutmak ve yaygınlaştırmaktır.

Ancak bu hiç yetmez. CHP,  üniversiteyi de “saran” bu büyük kitleselleşmeyi  hiç zaman yitirmeden somut  bir “İktidara Yürüyüş” sürecine yerleştirmeli ve bir “İktidar Programını”, bir an önce hazırlamalıdır.

CHP, hukuk, kurumlaşma, ekonomik ve sosyal haklar, eğitim, bilim ve teknoloji, giderek Diyanet’in kamu yönetimindeki yeri ve Kürt sorunu dâhil barış konularında yurt içinden ve dışından uzmanların ve dahası toplumun ilgili kesimlerinin etkin katılımıyla yarının Türkiye’si çalışması yapmalıdır.

Unutulmamalıdır ki, iktidar asıl kendilerine “seçenek” olacak düşünceden korkar.

Bu iktidar programının hazırlanmasına katkı yapacak olanlar, bellidir. Bunlar, en temel haklarını kullanamayan emekçi kesimidir, sendikalardır;  bilimsiz bırakılan bilim insanlarıdır; özerkliği elinden alınmış olan üniversite, özellikle de üniversite gençliğidir; “mülakatlarda” hakkı yenen gençlerdir; devlet ihalelerine eşit koşullarda katılamayan sermaye kesimidir; üretemeyen ve ürettiğinin karşılığını alamayan çiftçidir, yurtdışında yaşamak zorunda bırakılanlardır; yıllardır düşünceleri nedeniyle hapishanelerde tutulanlardır.

Burada bir uyarının tam zamanıdır. Program hazırlığı sürecine katılımı sağlanması gerekenler, meslek oda ve birliklerinin iktidarın yaptıklarına şimdiye kadar göz yuman üst yönetimleri değildir. Örgütlü katılımı ve seçeceği temsilcileri eliyle halkın kendisi olmalıdır.

Bu günlerde çok sağlam bir duruş sergileyen CHP il ve ilçe örgütleri ve belediyeleri; diğer muhalefet kesimlerini de olabildiğince sürece katarak, halkla birlikte bir çözümün öncüsü olmalıdır. Bu bağlamda, il örgütlerinin katılımcı bir yaklaşımla çalışma yapmaları, kendi illeri ya da ülke sorunlarıyla ilgili bildiriler hazırlamaları sağlanmalıdır. Bu konuda CHP’nin geçmişinde, SHP dönemimde  1986-1987’de “Anadolu Konuşuyor” ve  1999 -2000 CHP’sinin “Halkla Birlikte Çözüm” deneyimlerinden yararlanılabilir.

Ayrıca, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, kurumlaşma, erkler ayrılığı, temel hak ve özgürlükler, siyasal katılım, enflasyon, işsizlik ve gelir paylaşımı konularında, bunların büyük önemi göz önünde bulundurularak, her biri için ayrı, bilimsel katılımlı toplantılar yapılmalı ve çözüm önerileri somutlaştırılmalıdır.

Demokrasinin yasal,  kurumsal, ekonomik ve toplumsal temelleriyle yaşama geçirilmesinin gizilgücü halktır. Emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı, üstelik egemenliği gökten yere indirerek içselleştirmiş olan halk, Büyük Şairi Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “gayri yeter” diyor.

Günümüzün CHP yönetimi, toplumun tüm özgürlük ve demokrasi güçleri ile birlikte bu toplumsal çağrının gereğini mutlaka yapmalı; iktidar programını oluşturmalıdır. Partinin yine doğru bir tutumla 6 Nisan’da Olağanüstü Kurultay kararı almış olması, hazırlanacak “iktidar programının” daha güçlü bir kurumsal temele yerleştirilmesini de sağlar.

CHP hızla bir iktidar çalışması yapmazsa sonucun ne olacağı biliniyor!