Hareket halindeki değer*
Üstel büyümenin kökünde yatan kâr hevesi her alandan sökülmeli. İnsan yaşam akışının devamlılığı sermayenin sonsuz birikim akışının devamlılığından daha önemli.

David HARVEY
Yatırımların anlık kısa vadeli tüketim yaratan kanallara akışıyla, sermayenin üstel genişlemesi gündelik yaşamın niteliğini yeniden şekillendiriyor. Guy Debord’un öngörülü “gösteri toplumu”, meselenin ne kadar hızlı şekilde nereye varabileceğini kısmen tahmin edebilmişti. Bir anlık tüketim biçimi olarak uluslararası turizm, geçtiğimiz on yılda altyapı, yolcu gemileri ve hava seyahatindeki gelişmelerin beraberinde 800 milyon dolardan 1,4 milyar dolara, yaklaşık iki katına çıktı. Netflix ekonomisi, kültür endüstrileri ve sosyal medya anlık kitlesel tüketimin kolektif biçimlerini artırırken, gündelik haberlerin ve güncel siyasetin kendisi bitmek bilmeyen bir gösteriye dönüştü. Tüketiciliğin “deneysel” biçimleri dev yatırımlar çekti. Eğer sermaye yalnızca bir şeyler üretmeye dönerse batar. Gezi ve eğlence sektörlerinin Covid 19 ile bozulması dolayısıyla küresel sermaye birikiminin güncel krizini ciddi biçimde ağırlaştırdı. 2008 sonrası büyüme sendromuna ve artıdeğer emilimine yönelimin başını çeken sektörler durma noktasına geldi. Amerika’nın restoran sektöründe 15 milyon çalışan işsiz kaldı. Barcelona, Venedik ve hatta New York, Paris ve Londra gibi şehirlerin ekonomileri çöktü. Buna tek çözüm küresel turizmin ve düşük maaşlı sandviç zincirlerinin canlandırılması mı? Uluslararası finans kapital ve siyasetçilerinin büyük ihtimalle arayışı buna yönelik.
DEĞER VE FİYAT
Marx’ın değer teorisi, büyük oranda yanlış anlaşıldı. Marksist olanları dahil birçok ekonomist, bunu metaların nispi fiyatlar teorisini temellendirme çabası olarak gördü. Marx bu fikri yer yer kurcaladı, ancak bizzat kendisi değerin nispi fiyatları açıklamakta kullanılabileceği fikrini reddetti. Diğerleri onun değer teorisini Ricardo’nun değerin emek teorisinin bir devamı olarak gördü. Bu her ne kadar Marx’ın başlangıç noktası olsa da esasında klasik ekonomi politiğin ve onun değer teorisinin eleştirisinin ilk adımıydı, nihai sonucu değil. Marx’ın değer teorisi, değerin emek teorisi değildir. Aksine, sermayenin işçi sınıfının yaşam ve emek koşulları üzerinde egemen olduğu süreçlerin teorisidir.
DENGE VE KRİZ
Verili bir nüfusta bireylere emek verecekleri işlerin eşitlikçi bir temelde, yeteneklerine ve kapasitelerine göre paylaştırılırken, üretilen kullanım değerlerinin belli bir ihtiyaç skalasına göre dağıtıldığı farklı bir değer yasasına göre düzenlenmiş alternatif bir dolaşım süreci hayal edelim. Bu sürecin amacı herkes için gerekli temel eğitim, sağlık, barınma, beslenme ve ulaşımının satın alınacak metalar değil, serbestçe faydalanılabilecek mallar olarak sağlanabilmesi için gerekli kulanım değerinin üretilmesi olacaktır. Bu alternatif değer yasasını geliştirirken, insanlığın uzun kültürel evrim tarihi ve çeşitliliğinden, doğanın alternatif ve yabancılaşmamış metabolik ilişkilerine dair çalışmalardan ve kimi feministlerin hedeflediği yabancılaşmamış toplumsal yeniden üretim biçimlerinden öğrenilebilecek çok şey var.
SU-DÖNGÜ ANALOJİSİ
Süregelen bir süreç olarak Marx’ın sermaye dolaşımı ve dünyanın hidrolojik döngüsünün bilimsel temsili arasında ciddi ortaklıklar kurulabilir. Marx’ın görece az bilinen yöntemi, suyun dolaşımına dair herkesçe kabul edilen bilimsel açıklama ile daha iyi anlaşılabilir. Örneğin, “su nedir?” sorusuna yanıt vermenin, “değer nedir?” sorusuna yanıt vermek kadar zor olduğu ortaya çıktı. Su döngüsünde H2O’nun çeşitli metamorfozlara bağlı olarak likit, gaz, görünmez, görünür, vs farklı maddesel biçimler alması, sermayenin para, üretim, meta gibi farklı biçimler içerisindeki dolaşımına son derece benzerdir. Su döngüsünde, sel ya da kasırga olarak ortaya çıkan periyodik aşırılıklar ya da süregelen çalkantılar, ekonomik sistemimizin durumunu yansıtır. Analoji açıklayıcı olduğu kadar görkemli de. Su örneğinde, su döngüsüne insan inisiyatif ve müdahalelerinin sebep olduğu şok ve etkileri gözlemleyebiliyoruz: baraj inşası, sulama ya da insan tüketimi için suyun yönlendirilmesi, iklim değişimine bağlı olarak yeraltı su tabakalarının tükenişi, kar yığınlarının azalışı, toprak kullanım yönetimi sebepli buharlaşmalar, madencilik, tarım ve çöp depolamadan kaynaklı su kirliliği ve atmosfer kirliliğine bağlı olarak suyun niteliksel gerileyişi.
Sermaye dolaşımının Marx’ın yaşadığı dönemdeki ufak özelikleri güncel birikimin devasa ve canavarca yönlerine dönüştü. Bugün sermaye üretim süreçlerine dahil olmadan da dolaşabiliyor ve değere el konabiliyor.
Dolayısıyla bundan sonraki adım, tüm bu ilişkilerin nasıl çalıştığına dair hem tarihsel hem coğrafi somut özellikleri içerebilmek olmalı. Bunu yaparken, sermaye dolaşımı ve birikimi arasındaki kesişimlerin yanı sıra, su döngüsü ya da sera gazı emisyonu dahil diğer önemi dolaşım süreçlerini de daha fazla incelemeliyiz. Yeteri küresel su tedariğini sağlayabilmenin giderek zorlaşması, sonsuz birikimin sonuçlarının yarattığı sorunlarla kesişiyor. Sermayenin bütünü bir sistem olarak şekillenirken hem teoride hem de pratikte, mevcut ekonomik modele bağlı kalmanın tüm sonuçlarını araştırmalıyız. Bu uygulanabilir alternatifler sorusunu ortaya çıkaracaktır. Ancak bu tamamen yeni bir teorik çerçeve gerektirir.
Eğer dünya çapında kitlesel huzursuzluklar egemen ekonomik modelin insanlığın neredeyse tamamı açısından işe yaramadığını işaretiyse ve büyümenin sarmal biçimi gezegeni yok ediyorsa, olası alternatifleri tespit etmek ve bunların inşasına yönelik uygulanabilir yöntemleri belirlemek acil bir ihtiyaç. Burjuvazi, detaylara boğulmanın çözülecek sorunu gözden kaybettireceğini umuyor. Sermayenin değer teorisinin yerini, dünyanın her yerinde insanca yaşamı destekleyebilecek uygulanabilir kullanım değeri düzenlemelerine odaklı teorik yapılar almalı. Üstel büyümenin kökünde yatan kâr hevesi her alandan sökülmeli. İnsan yaşam akışının devamlılığı sermayenin sonsuz birikim akışının devamlılığından daha önemli.
*2 Nisan Boykotu ile birlikte kapitalizmin sabit değil harekete bağlı bir sistem olduğu tartışmasının yeniden gündeme gelmesi üzerine David Harvey’in New Left Review dergisinin 126. sayısı için kaleme aldığı Value in Motion (2020) başlıklı yazısından ilgili bölümleri kısaltarak okurlarımıza sunuyoruz.
Çeviren: Yusuf Tuna KOÇ