Mahalleler, köyler arası sağlanmayan ulaşım, sıcakların artışı ile çadırlarda yaşanan yılan, akrep tehlikesi, salgın riski, temiz suya erişim sorunu, ihale yoluyla enkazların, eşyaların dahi çalınması var. Mahallelerinden, evlerinden ayrılmayı reddedenler için susuz, elektriksiz kalma sorunu var. Depremin ilk gecesindeki karanlığı yaşıyor hâlâ yüzlerce insan.

“Hatay’ı yeniden kuracağız”

Dayanışma gönüllülerinin yıkılan kentlerde yarattığı hikâye bir yolculuk hikâyesi.
Devrimciliğin, insanın insanlığa sahip çıkmasının hikâyesi. 98 gündür süren olağanüstü emek. Yıkılan kentlerin, mahallelerin ara sokaklarında, çadırkentlerinde süren mütevazı yürüyüşümüz.

Memleketin tarihi seçimine sayılı günlerin kaldığı zamanlarda meclis aritmetiği, milletvekili hesap kitaplarının dayanışma noktalarımıza hiç uğramadığı kesintisiz süren emeğimiz, memleketi çıkarsız ve karşılıksız sevenlerin tükenmeyen çabası.

Gezi direnişinin görülmeyen kahramanlarının hikâyesi.

AFAD çadırlarının Orhanlı’da bir sabah baskını ile boşaltılmaya çalışıldığı gün Seval’in kurduğu cümle Hatay’da, depremin yaşandığı illerde yaşanan duygunun özeti. Biz depremi her gün yaşıyoruz.

Depremi her gün yaşamaya devam eden bir şehrin ilk günlerdeki terk edildik duygusunun unutulduk duygusuna dönüştüğü günlerde dayanışmayı kararlılıkla sürdürmek bu topraklar için o kadar değerli ki. Tomruksuyu’ndaki Ceylan’ın söylediği “Depremin ilk günlerinde gelen dayanışma çok değerliydi, asla unutmayacağız. Ama bizim kalıcı ve sürekli bir dayanışmaya ihtiyacımız var. Ayağa kalkacağımız, Hatay’ı yeniden kuracağımız güne kadar.”

Depremin ilk saatlerinden bugüne dayanışmamız battaniye, soba, gıda, hijyen malzemeleri oldu, ilaç oldu, sağlık taramaları oldu. Yağmur altında sabahladığımız gecelerde çadır oldu, mont oldu, ayakkabı oldu. Yıkılan evler arasında bin bir emekle inşa ettiğimiz tuvaletler, duşlar oldu. Üretici buluşmalarında yem, gübre, fide oldu. Çocuklar için çocuk etkinlikleri, oyuncak, kitap, gençler için kütüphane, derslikler, kültürevleri oldu. 98 gündür süren aşevleri, çay ocakları oldu. Hukuk buluşmaları, psiko-sosyal destek buluşmaları, eğitim buluşmaları, kadın, gençlik buluşmaları oldu. Ortak çamaşırhaneler, oyun alanları oldu. Asbeste karşı mücadelenin eylemleri oldu. Riskli alan, kamulaştırma kararlarına karşı Hatay halkının fiili sürgününe ve bu kadim toprakların rantsal dönüşüme, bir avuç patrona teslim edilmesine karşı yüzlerce Antakyalı ile açtığımız davalar oldu.

22 Nisan’da “Hatay’ı Yeniden Kuracağız” halk yürüyüşümüz oldu. Kaybettiklerimizi, yaşadığımız yıkımı asla unutmayacağımızın haykırışı, Asi Nehri’ne bıraktığımız karanfillerimiz, defne dallarımız, akan gözyaşlarımız oldu.

On binlerce acı var bu topraklarda. O yaraları sarmak için çırpınan burada olan yüzlerce dayanışma gönüllüsü arkadaşımız ile haftalardır buradayız.

Yokluğun ‘var’lığına karşı mücadele inadımızla…

Şimdi deprem bölgesinde kayıplar, kimsesizler mezarlıkları, kaldırılmayan enkazlar, en ufak artçıda yıkılmak üzere olan binalar var. Her gün beklenen ve üç aydan fazla zaman geçmesine rağmen gelmeyen konteynerlar, açılmayan okullar, açıldığı ilan edilip ağır hasarlı okullara çağrılan öğrenciler, öğretmenler, her adımda karşımıza çıkan asbestli enkaz tepeleri, ihaleler eliyle rantsal dönüşümler, yıkılan hastaneler sonrası ulaşılamayan sağlık var. Mahalleler, köyler arası sağlanmayan ulaşım, sıcakların artışı ile çadırlarda yaşanan yılan, akrep tehlikesi, salgın riski, temiz suya erişim sorunu, ihale yoluyla enkazların, eşyaların dahi çalınması var. Mahallelerinden, evlerinden ayrılmayı reddedenler için susuz, elektriksiz kalma sorunu var. Depremin ilk gecesindeki karanlığı yaşıyor hâlâ yüzlerce insan.
15 Mayıs sabahı nasıl ki memleket için bir başlangıç olacaksa dayanışma gönüllüleri olarak başladığımız bu yürüyüş de bir başlangıç yalnızca.

Uzun bir yürüyüş olacak buradaki yolculuğumuz. Hatay’ı yeniden kurmayı başardığımızda ise yeniden kuracağımız bir memleket için umut olacak.