Hatırlatmalar | Güçlü bir alternatif için direnişler ve ötesi
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Türkiye’nin Mayıs 2023 seçimlerinin ardından gelişen farklı direnişleri hatırlatıyoruz bu hafta. İşçilerin hak mücadeleleri sürüp gidiyor, köylüler traktörleriyle yol keserek ürettiklerini yakarak bir uçtan bir uca tepkilerini ortaya koyuyor. Hopa’dan Arhavi’ye doğa ve yaşam savunucuları her saldırı noktasında ayağa kalkmaya devam ediyor. Hayvan hakları için mücadele enerjisini kaybetmeden devam ettirilmeye çalışılıyor. Emekliler uzun zamandır sokakları terk etmiyor, öğretmenlerden avukatlara toplumun hemen her kesimi hakları için mücadele etmeye çalışıyor.
Bu devrimci direniş potansiyelleri, halkın teslim olmayacağının ve her tür eşitsiz ve adaletsizlikler içinde halka her tür kötülüğü yapan bu çürümüş tek adam rejiminin yenilmeye mahkûm olduğunun en büyük kanıtı olarak parlamaya devam ediyor.
***
Ancak kazanmak için bu kendiliğinden ve parçalı direnişlerin tek başına yetmeyeceği de açık. Mayıs 23 seçimleri de bunun dersleriyle dolu bir kanıtı olarak yaşandı.
Bugün de toplumsal mücadele alanındaki birikimler birleşik bir güce dönüşemediği oranda siyasal alanda etkili ve dönüştürücü olabilmesi de mümkün olamıyor. Bu koşullarda da tıpkı Mayıs 23’te olduğu üzere ülkenin geleceği düzen muhalefetin burjuva parlamenter siyasetleri içine sıkışarak, her fırsatta Erdoğan’a yol açmaya devam ederek yarattıkları çıkmaza hapsolmaya devam edecek.
Bu çıkmaz sokaklarda yaratılan çaresizlikler, “bir çıkış yolu yok mu?” sorusunu, Türkiye’nin kilit sorusu haline getiriyor. Ülkenin her yerinde bunca direniş varken, sendikalardan meslek örgütlerine, partilerden inisiyatiflere onca direnme gücü varken bir çıkış yolunun bulunamamış olması kuşkusuz ki çelişik bir görünüm arz ediyor. Evet, bütün bu güçlere rağmen bugün yine de farklı ve güçlü bir alternatiften söz etmek mümkün değil. Tek adam rejiminin ayakta durabiliyor olmasının bugünkü en önemli nedeni de bu!
Bu, tüm muhalefet güçlerinin üzerinde durması, düşünmesi, tartışması gereken bir nokta diye düşünüyoruz. Evet, bu yaşadıklarımız da bugünkü durumda bize şimdi hayatın içinde çoğalan küçük küçük mücadelelerin, her kesimin kendi hak talebi etrafında ortaya koyduğu direnişlerin tek adam rejimini ortadan kaldırmaya yetmediği ve yetmeyeceği gerçeğini gösteriyor.
Asıl yapılması gereken tam da bu tüm parçalı mücadeleleri de ülkenin büyük ilerici ve devrimci birikimlerini de birleştirebilecek, ülke çapında çıkış oluşturabilecek bir siyasal alternatifin ortaya konulmasıdır. Bu olmadan direnişlerin ötesine geçebilmek de bütün bu yaygın ve farklı tepkileri birleşik bir güce dönüştürerek, bu dinci karanlığın ve yağmacıların karşısına dikebilmek de mümkün değil.
İşte bu direniş haritası halkın teslim olmayacağının ifadesi olarak bir büyük umut kaynağı olduğu kadar; ötesi için de bir sorumluluk çağrısıdır!
***
DOĞA VE YAŞAM SAVUNU EKOLOJİ MÜCADELELERİ
Metin Lokumcu’dan sonra, Hopa sokakları Reşit Kibar için ayağa kalktı. Doğa ve yaşam mücadelesinde kaybedilen bu iki isim, Karadeniz’den Ege’ye bütün bir halkın toprağına ve yaşamına sahip çıkma mücadelesinin birer simgesi olduğu gibi; tek adam rejiminin en önemli kolanlarından birisi olan yağmacı şirketlerin nasıl bir gözü dönmüşlük içinde olduklarının da göstergesi.
Tek adam rejimi, koplumsal ve kamusal kaynaklara çökme üzerinden serpilen sermayenin ihtiyaçlarına yanıt vermek üzere kuruldu. Bu da tek adam yetkisi marifetiyle doğal kaynaklarının talan ederek mülksüzleştirme politikalarının uygulanmasında kendini gösterdi.
Emperyalist tekellerin de maden başta olmak üzere yeraltı yerüstü kaynaklarını ve doğayı yağmaladığını bu saldırı karşısında büyük direnişler ortaya çıkmaya devam ediyor. Cerattepe’den Kaz Dağları’na uzanan mücadele kesintisiz biçimde saldırının olduğu her noktada sürüyor. Ancak, bu lokal direnişler kimi zaman kısmı başarılar getirse de, rejimin topyekûn saldırısı karşısında yeterli olamıyor.
***
ÜRETİCİ DİRENİŞLERİ
2023 Mayıs Seçimleri AKP’nin iktidarını sürdürürken ülkeyi daha da derin ekonomik ve toplumsal krizlerin içerisine soktuğu bir süreç oldu. AKP iktidarının yarattığı yıkımdan etkilenen kesimlerin başında da tarım alanındaki küçük köylüler, çiftçiler, üreticiler gelmektedir. Mayıs 2023’ten sonra ve özellikle de 2024’te daha da yoğunlaşacak şekilde üretici, çiftçi, köylü protestolarına ülkenin dört bir yanında denk geldik. Burada bu üretici, çiftçi, köylü protestolarının bir dökümünü sunuyoruz. Bu döküm tek bir köylünün gerçekleştirdiği eylemi de dahil edecek şekilde irili ufaklı ve çeşitli biçimlerdeki eylemlerden oluşuyor. Bu eylemler çiftçinin kendiliğinden ve bireysel tepkisiyle ortaya çıktığı gibi kolektif ve nadir durumlarda da çeşitli örgütler aracılığıyla da gerçekleşmektedir. Köylünün AKP’nin yarattığı neoliberal yıkıma tepkisi bazen sendikalar ve siyasi partilerin desteğiyle de şekillenmiştir.
Mayıs 2023’ten bu yana gerçekleşen eylemlerin, neoliberal saldırının çok yönlü olması gibi, amaç ve hedefleri bakımından da çok farklı ve geniş bir yelpazeyi oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu eylemler genel olarak AKP’nin neoliberal düzenine, şirket hâkimiyetindeki tarım sistemine, tarımdan ve kırsal-alanlardan devletin şirketler lehine çekilmesine ilişkin öfkeyi içermektedir.
Eylemler, traktörlerle konvoy yapmak ve trafiği yavaşlatma ya da durdurmak, ürünleri yollara dökmek, yol kapatmak gibi biçimleri içerdiği gibi Ziraat Odaları, Ziraat Bankası, Meclis gibi kurumlar önündeki basın açıklamaları ve protestoları da içermektedir. Bununla birlikte üreticilerin ürünlerini değerinden almayan fabrikalar ve şirketler önünde de bu dönemde çeşitli protestolar gerçekleştirdiğini görüyoruz.
Aslında çiftçi eylemleri Mayıs 2023 öncesinde de mevcuttu. Bununla birlikte AKP, ürün taban ve tavsiye fiyatlarını düşük tutarak, Orta Vadeli Programa da uygun şekilde, krizin faturasını çiftçilere keserek gıda enflasyonunu önleyebileceğini düşündü. Dolayısıyla üretici özellikle 2024 yılında hangi ürünü yetiştirirse yetiştirsin devlet ve şirketlerin elbirliğiyle ya zarar ettirildi ya da maliyetine satmak zorunda bırakıldı. Bu da özellikle geçtiğimiz yaz döneminde artan ve hâlâ devam eden irili ufaklı çiftçi protestolarını görmemize sebep verdi. Bu kendiliğinden gelişen ve sönümlenen yerel çiftçi eylemleri de birleşik mücadeleye entegre edilip örgütlü ve sürekli bir nitelik kazandığı ölçüde neoliberal saldırıya son verme potansiyeli taşıyacaktır.
***
EĞİTİM EMEKÇİLERİNİN MÜCADELESİ
Mayıs seçimlerinden sonra en önemli saldırı eğitim alanında gerçekleştirilmeye devam etti. Eğitimi dindar ve kindar nesil yetiştirme hedefiyle İslamlaştırma politikasının bir ayağı olarak ÇEDES projesi adı altında tarikatlar okullara sokuldu. Müfredatın dinci bir içerikle değiştirilmesi bu saldırının ikinci ayağı olurken, Eğitim-Sen başta eğitim sendikaları, veli örgütleri bunu karşı mücadele başlattı.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı altındaki yeni müfredat düzenlemesi getirildi. Düzenlemeye karşı Eğitim-Sen ve 24 kurum ortak eylemler organize etti. 11 Haziran 2024 tarihinde birçok ilde bir günlük eğitim boykotu yapıldı. Ankara’da Eğitim-Sen, sosyalist parti ve kurumlar Meclis parkından Milli Eğitim Bakanlığına bir yürüyüş gerçekleştirdi.
2024 Temmuz ayında ise Eğitim Emekçileri Meclise getirilen Öğretmenlik Meslek Kanunu’na (ÖMK)karşı direnişe geçti. Eğitim-Sen ile birlikte Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası da aynı günlerde kendi özlük haklarının tanınması için Meclis önünde nöbetteydi.
Eğitim alanındaki tüm dinamiklerin ortak bir zeminde buluştuğu bir mücadele olarak örgütlenmesi kuşkusuz ki önemli bir deneyim oldu. Günlerce Meclis Parkında nöbet tutan öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığına yürümeye çalıştıklarında polis baskı ve şiddetiyle, gözaltılarla karşı karşıya kaldılar. Buna rağmen direniş nöbeti yasa tartışmaları boyunca sürdü. 6 Maddesi meclisten geçen kanunun Milli Eğitim Akademisinin kurulmasını içeren madde dahil diğer maddeleri direnişin yarattığı kamuoyuyla birlikte iktidar tarafından ertelenmek zorunda kaldı.