Hatırlatmalar | İki portre
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Hatırlatmalar’ın bu sayısında iki portre okuyacaksınız. Bu portreler iki kişinin hikâyesi olmaktan öte, ülke tarihindeki iki çizginin, iyilikle kötülüğün, güzellikle çirkinliğin mücadelesinin de bir özeti… Bir yanda şimdi Nevşehir’de ismi bir meydana verilen ’70’lerin Ülkü Ocakları İkinci Başkanı, pek çok katliam ve cinayetle birlikte, uyuşturucu kaçakçılığına uzanan A. Çatlı… Bir yanda da halkın derdine derman olmak için ölümü göze alarak mücadele eden devrimcilerden birisi Sinan Cemgil…
1966’da Sinan Cemgil ve arkadaşları, Muş Varto depremi için ODTÜ’den toparlanıp yola çıkmıştı… Yıl 1976 Kasım’ı olduğunda bu kez Van depremi için ODTÜ’den yola çıkanlar yeni devrimci gençlerdi… Çatlı’lar aynı tarihlerde devrimcileri katletmek için türlü pusular kurma peşindeyken… Devrimcilerin iyiliği, sevgiyi, dayanışmayı ve kardeşliği çoğaltmak için girdiği bu yolda yıllar boyu nice güzellikler filizlenmeye devam etti… 6 Şubat 2023 Maraş depremi sonrasında, Hatay’da, Malatya’da ve deprem bölgelerindeki devrimcilerin dayanışmasında olduğu üzere…
∗∗∗
Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından oluşan tek kutuplu dünya düzeni kapitalizmin mutlak galibiyetini ilan ediyordu. Artık değişmeyecek ve verili olan kapitalizmdi ve bu kabul edilmeliydi. Dünyadaki adaletsizliklere sarsıcı ve temelden değiştirecek ve yeni bir düzen kuracak fikirler artık rafa kalktığına göre herkes mutlak galibiyeti kutlamalıydı. Başka bir çıkış ve kurtuluş olmadığı gibi burada var olabilmenin tek yolu da kendini kurtarma çabasıydı elbette adaletsizlikler yalnızca yine sistemin kendisince düzeltilebilecek birer hata, yoksulluk da bireysel bir başarısızlık, yeteneksizlik ya da tembellik kaynaklıydı ve hatta bazı toplumların bir bütün olarak başarısız olması kaderlerinde yazılıydı. Öyleyse “başarmak” için, Amerikan rüyasına erişmek için artık herkes kendiyle baş başaydı.
Onlarca yıllık savaşın, darbenin, katliamın ardından büyük Amerikan rüyasının; insanlığın tek kurtuluşu olarak anlatılan kapitalist rüyanın geride bıraktığı yıkım yanı başımızda Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Afganistan’da... Demokrasi, özgürlük ve adaleti temsil ettiğini anlatanlar bütün Ortadoğu’da yalnızca insanları değil insanlığı da yok ederek ilerleyerek bugün içinde sürüklendiğimiz karanlığı yarattı. Onlarca yıldır süren savaşlar sonunda geriye büyük yıkımlar, din ve mezhep savaşlarıyla parçalanmış toplumlar, insanlık tarihinin görmediği bir göç krizi, insanın insanı boğazladığı bir karanlık ve Taliban barbarlığıyla yönetilen Afganistan kaldı.
∗∗∗
Yıkım ve krizler içerisindeyken rüyalara inanmak gözlerinizi sımsıkı kapatmazsanız elbette mümkün değil ancak toplumları, düşmanlık, bireycilik ve bunun kaçınılmaz sonu olarak yalnızlıkla teslim almak ne yazık ki mümkün. Her koyunun kendi bacağından asıldığının salık verildiği, bireysel kurtuluş hikâyelerinin tek çıkış olarak sunulduğu, halkın uzakta ve çoğunlukla bir düşman topluluğunun sevilmeyen parçası haline getirildiği bu çağda toplumları ayakta tutan, bir arada yaşatan ve geleceğe taşıyan dayanışma ve karşılıksız halk sevgisi gibi devrimci değerlerin yalnızca ideal olarak değil hayatta kalmak için bile bir zorunluluk olarak hatırlatacağız. Hasat mevsiminin sıcağını iyiden iyiye hissettirdiği bugünlerde insanın insana ve insanlığa sahip çıkmasının serinliğini hatırlatacağız.
İnsan sorumluluktur diyordu Gülten Akın insanı anlatırken. İnsan olma sorumluluğunu taşıyanlara saygıyla...
∗∗∗
VARTO DEPREMİNDE SİNAN CEMGİL
Muş’un Varto ilçesinde 9 Ağustos 1966’da 6.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 2.500’ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği bu deprem Varto için büyük bir yıkım anlamına geliyordu. İletişim ve ulaşım imkânlarının alabildiğinde sınırlı olduğu, yokluğun ve yoksunluğun kol gezdiği zamanlarda Muş halkının yarasını sarmak için harekete geçenlerin başında elbette devrimci gençler geliyordu.
HALKIMIZA KARŞI BORÇLUYUZ
Varto için harekete geçenlerden birisi de ODTÜ’nün devrimci öğrencilerinden Sinan Cemgil’di. ODTÜ’de devrimciler yardım malzemeleri toplayarak Varto’ya yola çıktı. Halkın yaralarını sardılar. Sağlık hizmeti de verdiler, aşevi de kurdular, imece ile ev de yaptılar. Depremin sıcaklığı geçtikten sonra da Varto halkını ve güzelim çocuklarını yalnız bırakmadılar. Bir yıl sonra bir kez daha geldiler. Bu kez okul yapmak için Varto’daydılar. Mühendislik bilgilerini ve emeklerini halk sevgisiyle birleştirerek okul inşa ettiler.
Okul’un açılışını dönemin ODTÜ Rektörü Kemal Kurdaş yaparken Sinan Cemgil oradaydı ve şöyle diyecekti, “Halkımız onca yoksulluğuna rağmen vergi ödüyor. Bizler de bu vergilerle yapılan üniversitelerde bedava okuyoruz. O halde halkımızın bize verdiklerine karşılık biz de halkımıza karşı borçluyuz ve bu borcu ödememiz gerekir. Bu uğurda gerekirse ölürüz.”
YANKEE GO HOME!
Evet, bu uğurda ölenlerden, katledilenlerden birisi de Sinan’dı. Sinan Cemgil, 15 Kasım 1944’te İstanbul’da doğdu. Öğretmen olan anne ve babası Sinan’ın lise yıllarında Türkiye İşçi Partisi’nin aktif üyeleri arasında yer almıştı. Sinan Cemgil ise 1964’te ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ne girdi. Sosyalist Fikir Kulübü’nün bir süre de başkanlığını yapan Sinan Cemgil, 1968’de ODTÜ boykotunu örgütleyenler arasındaydı. 1969’da ise Vietnam Kasabı olarak bilinen Ankara Büyükelçisi Robert Commer’in arabasını yakanlar arasındaydı.
Amerikan rüyası olarak kurulan ODTÜ yükselen anti-emperyalist mücadelenin merkezlerinden birisine dönüşmüştü. Sinan Cemgil, bir sınav esnasında ABD’li bir öğretim üyesinin “İngilizce bilmiyorum” diyen bir öğrenciye “Yıllardır beri ODTÜ’de İngilizce öğreniyorsunuz, nasıl bilmezsiniz?” tepkisi üzerine Sinan Cemgil, “Biz, ODTÜ’de üç kelime öğrendik: Yankee Go Home” yanıtı dönemin devrimci gençliğin düşüncelerinin bir özeti gibidir.
SİZİN İYİLİĞİNİZ İÇİN ÖLDÜ
Sinan Cemgil, 12 Mart muhtırası sonrasında Deniz Gezmiş’lerle birlikte, Ankara’yı terk edenler arasındadır. Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’ın Gemerek’te yakalanmaları üzerine Nurhak dağına çıkar. Hedeflerinde Kürecik’teki ABD Radar Üssü’ne baskın yapmak vardır. Ancak baskın öncesinde, ihbar üzerine askerlerce kuşatılırlar. 31 Mayıs 1971’de arkadaşları Alparslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte öldürülür Sinan Cemgil.
Babası Adnan Cemgil, Sinan’ın katledilmesinin ardından cenazesini alması sırasında onu ihbar eden köylülere yönelik şu sözleri söylemiştir:
“Ben varlıklı bir aileden geliyorum. Öğretmenim. Ekonomik durumum oldukça iyi. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. En iyi okullarda okuttum. Ülkenin en güzide üniversitesi ODTÜ’de okuyordu. Hiçbir şeye ihtiyacı yoktu. Ölmese yüksek mühendis çıkacak ve o da varlıklı bir hayat yaşayacaktı. Fakat o sizin iyiliğiniz için öldü. Bunu bilesiniz diye söylüyorum.”
∗∗∗
ÜLKÜCÜLERİN TARİHİNDEN BİR PORTRE: ABDULLAH ÇATLI
Mart 2024 yerel seçimlerinde Nevşehir belediyesini İYİ Parti kazandı. Belediye Meclisi haziran ayı başında aldığı kararla “Borsa Kavşağı”nın adını, “Abdullah Çatlı Meydanı” olarak değiştirdi. Belediye Başkanı Rasim Arı karar sonrasında, “Nevşehir evladına sahip çıktı” açıklaması yaparken, yanında da Abdullah Çatlı’nın ağabeyi Zeki Çatlı bulunuyordu.
∗∗∗
Abdullah Çatlı’nın portresi ülkücü hareketin tarihinin bir özeti olarak da okunabilir. ABD eliyle örgütlendirilmiş kontr-gerillanın sola karşı mücadelesinin parçası olarak, kanlı katliamlara imza atanlardan birisiydi A. Çatlı.
Ülkü Ocakları ikinci başkanı olduğu dönemde 7 TİP’li gencin katledilmesini organize etmişti. 9 Ekim 1978’de, Ankara Bahçelievler 15. Sokak’ta bir apartman dairesinin bodrum katında, dört genç ölü bir genç de ağır yaralı bulundu. Aynı gün Ankara’nın dışında iki gencin daha ölüsü bulundu. A. Çatlı’nın bizatihi emrini verip, aracıyla kapısında beklediği bu cinayeti işleyen Haluk Kırcı’nın itiraflarında da ortaya konuluyor. 7 gencin ellerini bağlayıp, kurşuna dizerek ve telle boğarak katlinden sorumlu A. Çatlı, bu cinayetler nedeniyle aranır duruma düşer.
∗∗∗
Ortadan kaybolan A. Çatlı, 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta kaza yapan bir otomobilin içinde çıkar. Çatlı bulunduğunda üzerinde Mehmet Özbay adına düzenlenmiş bir sahte kimlik, ayrıca “Emniyet Uzmanı” kimliği ile tanımlanmış 2 silah taşıma ruhsatı ile bir miktar kokain bulunur.
Aynı Mercedes içinde hayatını kaybedenlerden birisi de emniyet amiri Hüseyin Kocadağ’dır. Türkiye’de işlediği cinayetlerle birlikte, kayıp (!) olduğu dönemde uyuşturucu kaçakçılığı suçundan Fransa ve İsviçre’de hapis yatıp, hapisten kaçtığı için aranır durumda olan bir suçlunun yanında emniyet amiri vardır. Arabanın içindeki bir diğer kişi de dönemin iktidar ortaklarından Doğru Yol Partisi (DYP) Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak’tır.
Susurluk’ta ortaya çıkan bu tablo tam da bir kont-gerillanın sivil ve resmî çetelerinin içinde yer aldığı devletin faşist yapısının en açık biçimde ortalığa dökülmesiydi.
O dönemde toplumun “sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemlerinde büyüyen çığlığı, bu karanlığı ortadan kaldırmaya yetmedi. Susurluk’un üzerinden geçen 28 yıl sonra şimdi türlü çete ve mafyaların yargıdan emniyete kadar her alanda etkin olduğu bir dönemde, A. Çatlı’nın ismi de bir meydana verilebiliyor.
∗∗∗
Elbette, sonunda bu kararı verenlerin de bu ülkeyi bu karanlığa hapsedenlerin bugün isimleri meydanlara, okullara verilse de biliyoruz ki onların sonu da paşalarının, Amerikan kuklası faşist diktatör Kenan Evren’in sonundan farksız olacak… Kimsenin arkasından tek bir iyi söz dahi etmediği, kimsenin savunamadığı bir zavallı olarak anılmaktan asla kurtulamayacaklar…
ÖLDÜRÜLEN İL BAŞKANINIZI UNUTTUNUZ MU?
A. Çatlı’nın içinde yer aldığı cinayetlerden birisi de CHP Nevşehir İl Başkanı A. Mehmet Zeki Tekiner’in katledilmesi olayıdır.
Mehmet Zeki Tekiner, 1951 yılında üye olduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nde, il başkanlığı, kurucu meclis üyeliği ve milletvekilliği gibi önemli görevlerde bulunur. Avukat olan Mehmet Zeki Tekiner aynı zamanda TÖB-DER’den tüm devrimci çevrelere kadar Nevşehir’deki ilerici güçlerle dayanışma içinde olan bir aydındır. Zaman zaman aldığı ölüm tehditlerine rağmen CHP il başkanlığı görevini sürdürür, 17 Haziran 1980’de bir suikasta kurban gidene kadar. Yavuz Yükselbaba da bu suikastta, Mehmet Zeki Tekiner’i korumaya çalışırken hayatını kaybeder.
Tekiner cinayetinin tetikçileri Mehmet Onur Miman ve Uğur Çoşkun, azmettiren ise Abdullah Çatlı’nın 2. Başkanı olduğu Ülkü Yolu Derneği sorumlularından Ömer Ay’dır. Ömer Ay ismi yıllar sonra karşımıza İYİP Nevşehir İl Başkanı olarak çıkacaktır.
AÇIK MEKTUP
Tüm bu yaşananlar karşısında Mehmet Zeki Tekiner’in kızı, Aylin Tekiner haklı bir isyanını ortaya koyuyor. Bu isyanın bir parçası da babasının partisi CHP’ye. Aylin Tekiner’in CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e açık mektubundan bir bölüm paylaşıyoruz.
“Günlerden 17 Haziran. Her yıl olduğu gibi iki aile bir araya gelip babamı ve Yavuz Yükselbaba’yı yâd edeceğiz. Bu yıl da ne yazık ki 44 yıl önce işlenmiş bir siyasi cinayeti bugüne bağlamada zorlanmıyoruz. Geçtiğimiz günlerde (…) bir haberle karşı karşıya kaldık: “İYİP’li Nevşehir Belediyesi, kent meydanına Abdullah Çatlı'nın ismini verdi! (…)12 Eylül’e giden süreçte öldürülen il başkanınızı gerçekten unutmadıysanız ve unutturmayacaksanız Nevşehir’deki o meydana konan ismi söktürmek üzere bir irade koymaya ne dersiniz?”