Hatırlatmalar | ÖSYM şifre skandalı: İslamcı faşizmin şifreleri
YGS şifre skandalından bize kalan asıl önemli gerçek ise devlet içi tarikat kadrolaşmasının hangi yöntemleri kullandığının ortaya çıkması oldu. Memleketin İslamcı faşist bir tek adam rejimine sürüklenmesi yalnızca seçimlerde birinci parti olmakla sağlanamazdı elbet.
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Nisan 2011’de, Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nda (YGS) “şifreleme” olduğu ortaya çıkarılmıştı. 1,7 milyon öğrencinin katıldığı sınav için ilk kez o yıl herkese özel kitapçık hazırlanmış, sınav salonlarına kameralar yerleştirilmişti. Ama öte yandan da sorular şifrelenerek, bu basit şifreler sonradan daha net şekilde ortaya çıkacağı üzere cemaat eliyle dağıtılmıştı.
YGS şifresi AKP’nin devlet içi kadrolaşma sürecini nasıl gerçekleştirdiğine dair kamuoyuna yansıyan ilk skandal olmuştu. Çeşitli operasyonlarla tasfiye edilen devlet kadrolarının hangi hilelerle tarikat ve cemaatlere teslim edildiği memleketi içine sürükleyen islamcı faşizmin nasıl adım adım örgütlendiği de bu şekilde ortaya çıkmıştı.
Emperyalizme teslim olmuş bir devletin ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında AKP ile yeniden şekillendirilmesi süreci işte bu şekilde şifreleniyor, Türkiye bu çıkarlar ışığında islamcı bir faşizme teslim ediliyordu.
ŞİFREYLE GELENLER HÂLÂ KOLTUKLARINDA
Dönemin iktidar ortakları F. Gülen cemaati ve AKP, şifrelemenin ortaya çıkışının ardından, hızla süreci manipüle etmeye çalışmıştı. Dönemin ÖSYM Başkanı ve 15 Temmuz sonrasında FETÖ operasyonu kapsamında cezaevine girecek olan Ali Demir, şifre iddiasını önce reddetmiş, bunun basına verilen kitapçıkla sınırlı olduğunu söylemişti. Ancak, daha sonra tüm kitapçıkların da ÖSYM sitesinde yayınlanmasının ardından bir değil birkaç şifre yöntemi olduğu ortaya çıkarıldığında ise “tesadüf” diyerek geçiştirmeye çalışmıştı.
Dönemin Cumhurbaşkanı A. Gül, ÖSYM Başkanı ile yaptığı görüşme sonrasında tatmin olduğunu, sınavın son derece güvenli olduğunu ifade ederek öğrencileri “ikinci sınava hazırlanmaya davet ederken”, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise şifreye itiraz ederek haklarını arayan lise öğrencilerini provokatör ilan etmekle kalmayıp, “Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek, iki bin genci yürütmek problem değil. Biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız” tehdidinde bulunmuştu. 15 Temmuz sonrasında Ali Demir hakkında açılan davada, kendisinin başkan olduğu 2010-15 yılları arasında ÖSYM’de soruların hazırladığı birime alınan kişilerin tamamının FETÖ üyesi olduğu, ÖSYM’de hazırlanan soruların kopyalandığı ortaya konulmuştu.
O yıllar boyunca şifre ve hilelerle üniversitelere ve türlü kurumlara yerleştirilmiş olan yüz binlerce insan bugün hâlâ bulundukları yerlerde bu haksız hayatı yaşamaya devam ediyorlar. Öte yandan emeği çalınan, haksızlığa uğrayan gençler ise bugün de mülakat ve türlü hilelerle adaletsizliğe uğramaya devam ediyor.
Şifreciler de onları korumak için o dönemde haklarını arayan gençleri tehdit eden A. Gül’ler, Erdoğan’lar elbette haksızlıkla hayatlarını çaldıkları gençlere bir gün hesap vermekten kaçamayacaklar.
DEVLETİ ELE GEÇİRME KAVGASI
YGS, öncesinde KPSS üzerindeki iddialar devletin nasıl ele geçirildiğinin en net şifrelerinden birisi olsa gerek. Askerî okullar başta olmak üzere ÖSYM kontrolündeki tüm sınavlar aslında bir cemaatin kontrolüne verilerek, devlet içindeki kadrolaşma adım adım gerçekleştirildi. 15 Temmuz sonrasında da tasfiye edilen FETÖ’nün yerini başka tarikat ve cemaatlerin aldığı; mülakatlarla gençlerin şifrelenmeye devam ettiği bir süreç yaşanmaya devam ediyor.
Farklı cemaat ve tarikatlar devlet içinde kadrolaşmasını sürdürürken yargıdan emniyete her alanda karşımıza çıkan hizipler ve iktidar kavgaları bunu göstermeye devam ediyor. Bunları gördükçe yarını bilmek için düne bakmak, şifrelenen devletin iç hesaplaşmalarının ülkemizi 15 Temmuz’da nasıl kanlı bir darbe girişimine sürüklediğini bilmek yeterli.
MUHALEFET RIZA GÖSTERDİ
YGS şifre skandalından bize kalan asıl önemli gerçek ise devlet içi tarikat kadrolaşmasının hangi yöntemleri kullandığının ortaya çıkması oldu. Memleketin islamcı faşist bir tek adam rejimine sürüklenmesi yalnızca seçimlerde birinci parti olmakla sağlanamazdı elbet. Üstümüze çöken karanlığın her adımında kusursuz bir suç ortaklığına giden yol şifrelerle, mülakatlarla, yandaş atamalarla döşenmeliydi ve öyle yapılıyordu.
Peki 100 yıllık Cumhuriyet’in kurucu partisi ve Cumhuriyet’in yılmaz bekçisi meclisimizin değerli partileri belli ki AKP’nin iktidara gelişinden beri süren ve 2011 yılında açığa çıkan bu skandalın ardından bu gidişe izin verirler miydi? Tarihin bize gösterdiği kadarıyla evet verdiler. Bir yandan tasfiyeler sürerken bir yandan da şifrelerle, mülakatlarla devlet kadroları bütünüyle çeşit çeşit tarikat ve cemaate teslim ediliyor. Tek adam rejiminin dikensiz gül bahçesi oluşturuluyordu.
O gün yalnızca emekleri çalınan liseliler yalnız bırakılmıyor, koca bir memleketin islamcı faşizme sürüklenmesine sessiz kalınıyordu.
Yarınımıza giden yolu bulabilmek için bu dönüşüm ve işgal sürecini hatırlamakla başlayabiliriz.
***
Nasıl Şifrelediler?
Şifreleme için birkaç yöntem ortaya çıktı. Bunlardan birisine göre, matematik testinde şıklar arasında en yüksek sayının sağındaki şık her zaman doğru yanıt oluyor. Kural uygulandığında 40 matematik sorusunun 30’un üzerinde doğru yanıt çıkabiliyor.
Örnek – x. (10!) çarpımı bir pozitif tam sayının karesi olduğuna göre, x’in alabileceğe en küçük değer kaçtır?
a)21 b)7 c)5 d)10 e)14
***
NASIL ÇALIYORLARDI?
ÖSYM Başkanı Ali Demir, 18,5 yıl ceza istendiği davadan beraat ettirildi. Bu beraat ortak bir suçun silinmesine dönük bir iktidar operasyonundan başka anlama gelmiyor. Zira, Ali Demir davasında yargılanan ÖSYM Bilişim Uzmanı, bu kurumda 3,5 yıl görev yaptığını belirterek, sınav sorularının bağlı bulundukları F. Gülen cemaatini verilmek üzere sanal sunucu kurulmasının istendiğini söyleyecekti. Bilişim uzmanı, “Ben de bunun üzerine WSUS isminde bir sanal sunucu kurdum. Bu sistem, sınav sorularının sır cihazına yüklendiği sırada dosyaların ProNMS aracılığıyla bir kopyasının da WSUS isimli sanal sunucuya atılmasını sağlıyordu. Bu programların yazılımlarını K.K. adlı kişi yapıyordu. Bu kişinin güncelleme sırasında soruların kopyasının alınmasını sağlamak için de güncellemeler yaptığını biliyorum. Kopyası alınan soruları S.S. bir CD’ye yükleyerek dışarı çıkartıyordu. Ben bu tür işlemleri bildiğim halde korkumdan ses çıkaramıyordum. Hangi sınavların soruları bu yöntemle çalındı bilmiyorum ancak tüm sınavlarda çalındığını tahmin ediyorum."
***
TARAF İŞBAŞINDA!
Şifre’nin deşifre olmasının ardından başlayan manipülasyonlarda Taraf gazetesi önemli bir rol oynuyordu. Türkiye’nin AKP ve Gülen cemaati eliyle siyasal İslamcı bir rejime dönüşümünde, kritik bir operasyon rolü üstlenen Taraf, şifrenin ortaya çıkmasının ardından ilk olarak 3 Nisan 2011’de ÖSYM Başkanı Ali Demir’in açıklamasına manşete taşıyarak, “Dalgı mı geçiyorsun hocam” dese de hızla çark ederek, 5 Nisan’da “Şifre Palavra, ÖSYM Haklı” manşetiyle çıkacaktı. Sonrasında da “Bu şifre uymadı, yenisini verelim” manşetiyle devam eden Taraf, mızrak çuvala sığmadığında da “Aptallığın Daniskası” demek zorunda kalacaktı.
***
İMAMIN ORDUSUNA KARŞI GEZİ GENÇLİĞİ
“Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız. Ya siz?” 2011 yılında üniversiteye giriş sınavlarının ilki olan YGS’de cemaat bağlantılı şifre skandalının ardından sokaklara dökülen lise öğrencileri, protestolarını engellemek isteyen polislere karşı bu sloganı atıyorlardı. Daha iyi bir gelecek, insanca bir yaşam umuduyla yıllarca çalışan öğrenciler, çocuklarının eğitimleri için seferber olan 1,7 milyon aile tüm emeklerinin çalınmasına sessiz kalamazdı, kalmadı. Şifrelenmiş Yandaş Giriş Sınavı’nın iptal edilmesi ve adil bir üniversite giriş sistemi talepleriyle sokakları dolduran liseliler şifre skandalında adı geçen cemaat dershanelerini, soruları hazırlayan ve çalınmasında eli olan ÖSYM’yi ve devlet kadrolarını kendiyle bağlantılı tarikat üyeleriyle doldurmaya çalışan AKP’yi sorumlu tutan liseliler hemen her şehirde protestolar düzenledi.
Sayıları binleri bulan lise öğrencileri memleketin dört bir yanında karşılarındaki polis barikatlarına “imamın ordusu” diyordu ve ilerleyen yıllar da gösterdi ki haklılardı. Fetullah Gülen Cemaati’yle başlayan kavganın yarattığı çatlaktan ayakkabı kutularına doldurulan dolarları, gizli dinlemeleri, şantajları ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimiyle devlet içi cemaat yapılanması sızacak; o gün görev başındaki pek çok güvenlik mensubu terör örgütü üyeliğiyle yargılanacaktı.
Daha sonra Gezi’ye uzanacak gençlik eylemlerinin ilki olarak sayılabilecek YGS şifre protestoları, hakkı cemaate tarikata yedirilmiş ve yedirilecek bir neslin haksızlığa karşı ilk başkaldırısıydı. Ardından tüm hile hurdaya rağmen üniversiteli olanlar yeniden buluştuğunda ODTÜ ayakta, üniversite ayaktaydı. Erdoğan’ın dindar nesil, Ensar nesli, TÜRGEV ve sayısız tarikatla giriştiği tüm çabalar nafile kalacak, gençliğin özgürlük mücadelesi peşini bırakmayacaktı. Ne hakkını ne memleketini hiçbir tarikata, cemaate ve gerici karanlığa bırakmayacağını her fırsatta hatırlatan Gezi direnişiyle bugün hâlâ muktedire korku salan memleketin aydınlık yüzü gençlik için “bizim Haziran”ımıza giden yolda ilk adım cemaate hakkını yedirmemesiyle atılmış olacaktı.