Google Play Store
App Store
Hatırlatmalar | Toprak işgalleri, direnişler, komiteler ve komünlerle 1960-80 arası köylü mücadeleleri

Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi

Bugün artan ekonomik-sosyal bunalıma karşı köylüler de geçtiğimiz haftalar boyunca ülkenin dört bir yanında hakları için ayağa kalktı. Maliyetlerin artışı nedeniyle üretemez hale gelen yoksul köylüler emperyalist tekeller altında eziliyor.

Açığa çıkan bu tepkilerin henüz ürün fiyatlarıyla sınırlı olduğunu ve çoğunluklu bir tür “mevsimsel bir geçiciliğe” sahip olduğunu söylemek mümkün. Bunun en önemli nedeni ise ileri toplumsal mücadele örgütlenmelerinin köylüler ve üreticiler içerisindeki varlığının zayıflığı ile birlikte birlik, kooperatif, sendika örgütlenmelerinin son derece zayıf olmasıdır.

***

Bu hafta, 1960-80 aralığında toprak işgallerinden ülkenin en ücra köşelerine yayılan mitinglere köylü mücadelesini hatırlatıyoruz.

1950’li yıllar toprak ağaları ve tefeci-tüccarların istedikleri her şeyi yapabildikleri, köylü ve küçük çiftçileri boyunduruk altına alıp sömürdükleri yıllar oldu.

Bu sömürü politikalarına karşı öğrencilerden işçilere, köylülere kadar tüm toplumda yaygın tepkiler ortaya çıkmaya başladı. Köylülerin tepkilerinin örgütlü bir inisiyatife dönüşümünde devrimci hareketin rolüne özellikle dikkat etmek gerekir. 1960’ların ikinci yarısında Dev-Genç’le başlayan bu izlerin, 1970’lerin ortalarından itibaren köy komünlerine kadar varacak bir halk örgütlülüğüne nasıl dönüştüğü üzerine kuşkusuz bugün de düşünmek gerekir.

O dönemde her yerdeki tefeci-tüccar sömürüsüne karşı dişe diş bir mücadele içinde, köylünün hak taleplerinden gündelik hayatındaki sorunlara, birlikte üretime uzanan bir direniş ve dayanışma mücadelesi olmasaydı kuşkusuz ki o tepkilerin de bugüne benzer biçimde örgütsüz dolasıyla da mevsimlik olmasının ötesine geçilemezdi.

***

Anadolu’nun yıllardır tarikatı, cemaati her tür gerici sağ örgütlerle kuşatılmasına karşın, devrimcilerin ayak izleri halen taze. Bugün de Fatsa’dan Uşak’a meydanları doldurmaya devam eden üreticilerden, şimdi karpuzlarını, domateslerini sağa sola dökerek çayını, fındığını ateşe vererek yükselen tepkiler yeni bir dönemin işaret fişekleri olarak yükseliyor.

Dünü hatırlamak şimdi, bu tepkilerin yeniden örgütlü bir halk mücadelesinin parçası haline getirilmesi için, yeni bir yolun yürünmesi için bir çağrı olarak görüldüğü oranda anlamlı olacaktır.

***

DEV-GENÇ KÖYLÜ ÇALIŞMA RAPORU: 1960’LARDA KÖYLÜ MÜCADELE DENEYİMLERİ

Türkiye 1960’lı yılların ortalarından itibaren büyük bir toplumsal uyanış dalgasına sahne oldu.

Bunun bir parçası olarak köylüler içinde de toprak işgallerinden mitinglere hak mücadeleleri yükselirken, yoksul köylüler kendi örgütlülüklerinin gelişmesi ile ülke tarihinde ilk kez bir özne olarak sahneye çıktılar.

Bu mücadelelerin gelişiminde DEV-GENÇ’in özel bir rolü oldu. Kendiliğinden yükselen tepkiler ve toprak işgalleriyle birlikte DEV-GENÇ, köylü mücadelesinin bir destekçisi olmanın ötesine geçerek doğrudan parçası haline geldi.

Hüseyin Cevahir Fatsa, Ordu, Giresun fındık üreticileri içinde; Harun Karadeniz Gerze’de tütün mitinginde; Oğuzhan Müftüoğlu, Anamur’da fıstık yürüyüşünün örgütlenmesinde çalışanlardandı. Dev-Genç, 1970 Mayıs-Eylül arası dönemi, ülkenin dört bir yanına ekipler olarak yayılarak köylü mücadelelerinin örgütlenmesinde rol üstlenirler.

MÜCADELE DENEYİMLERİ

Kars, Çorum, Amasya, Tokat, Malatya, Gaziantep, Anamur, Eşme, Gülşehir, Fatsa Dev-Genç’in köylü mücadelesinin içerisinde yer aldığı bölgelerin bazıları. Bu çalışmalar sonucunda yürüyüşler, mitingiler gerçekleştirilip, köylü örgütlenmelerinin geliştirilmesi için çalışılır. Bu çalışmalar üzerine bir değerlendirme dönemin İleri dergisinde, “Dev-Genç’in Köy Eylemleri ve Köylü Birlikleri” başlıklı yazıda, çalışmalara ilişkin raporlara yer verilir.

Bu raporlarda, tarım ve hayvancılık faaliyetleri, buna bağlı olarak köylülerin sorun ve taleplerinin tespiti ile yapılan çalışmalar hakkında bilgiler yer alıyor.

Buna göre, “köylünün temel üretiminin hayvan ve hayvan ürünleri” olan Kars’ta, “topraklar ve nakit sermaye büyük oranda ağaların elinde birikmiş” durumdadır. Tarımda “yarıcılık, ortakçılık, marabacılık ve ırgatçılık” mevcut olmakla birlikte, tüm “köylüler bir biçimde ağalara hizmet eder” konumdadır. Kars’ta bir başka çelişki olarak da birlikte yaşayan Türk ve Kürt halkının “birbirine yaklaşmaları ve kaynaşmaları mümkün olmamıştır”.

Bu genel durum içinde, “süt fiyatlarının düşük olması”, “ağa ve tüccar sömürüsü”, “yol, su, okul ve sulama tesislerinin yetersizliği” gibi somut sorunlar etrafında, Kars’ın yüze yakın köyünde çalışmalar yapılmıştır.

Haşhaş ekiminin yapıldığı Çorum, Amasya, Tokat yöresinde pek çok ilçede çalışmalar yürütülüyor. Çorum ve Merzifon’da başarılı mitinglere dönüşen çalışmaların bir başkası ise Malatya’da gerçekleştiriliyor. Rapora göre, “Amerikan emperyalizmi dünya uyuşturucu madde piyasasını ve ilaç hammaddelerini tekeline alma amacı ile, afyon elde eden geri bıraktığı ülkelerde haşhaş ekimini yasaklatmasına karşı” yoksul köylünün işbirlikçi iktidara karşı yönelen tepkisi Malatya’daki çalışmalarda açığa çıkarılıyor. Buna karşı yapılacak miting çalışmalarına “iktidar mensupları” ve “Amerikan ajanları” mitingin yapılmaması için karşı çalışmalar yürüterek, mitingin beklenen katılımın altında kalmasını başarıyorlar. Malatya mitingi bu anlamda “anti-emperyalist nitelikli” önemli bir çıkış olarak görülürken, katılımın yeterince başarılamamış olması ayrı bir değerlendirme konusu olarak tartışılıyor.

AYAK İZLERİ

Anadolu’nun pek çok noktasında yürüyen bu çalışmalar devrimci bir köy çalışmasının bugüne de ışık tutacak deneyimlerini içinde taşıyor. Anamur’da fıstık mitingi çalışmaları, “örgütsüz, dağınık ve birbirinden kopuk” olarak tanımlanan köylülerin, kendi talepleri etrafında birleştirilmesi ve böyle bir çalışma içinde TÖS’ten devrimci gençliğe tüm ilerici güçlerin ortak bir güçle çalışmasının yarattığı yürüyüşün sonrasında Köylü Birliği’ne dönüşmesi bunun iyi örneklerinden birisi.

O günün genç devrimci hareketinin, büyük bir emek, özveri ve disiplinle yürüttüğü çalışmalar, derin bir yurt ve insan sevgisinin üzerine yükseliyor.

Bugün de gerçekten değişimden yana olanların bu ayak izlerine basarak, yapabilecekleri çok şey var. Eğer bugün de yanıp sönen köylü eylemleri de gerçek bir değişim yaratabilecekse bunun yolu buradan geçecek.

***

TOPRAK İŞGALLERİ

Demokrat Parti döneminde başlayan Amerikancı tarım politikaları ile tarımda toprak sorunu, suya ulaşım, taban fiyatları gibi en temel sorunlar piyasalaşma etkisiyle daha da ağırlaştı. 1960’larda, toplumun her kesiminde filizlenmeye başlayan mücadele dalgası, köylerde de özellikle toprak ve su sorunları üzerinden yükselmeye başladı. Bu dönemde, az topraklı ve topraksız köylülerin gençlik hareketleriyle bir arada hareket edip gerçekleştirdiği toprak işgalleri öne çıkmıştır.

Özellikle 1967-71 arası Ege ve Akdeniz’de yoğunlaşan bu toprak işgalleri şeklinde ortaya çıkan bu köylü hareketleri, tefeci ve tüccarlara karşı sömürülen köylülerin devrimcilerle birlikte gerçekleştireceği eylem ve mitinglerle 1980’lere kadar sürdü.

Yoksullaşan, mülksüzleşen kırsal emek sınıflarının isyan bayrağını yükseltmesi ve devrimci potansiyelini ortaya çıkarması için 1960’lı yılların sonunda gelişen anti-emperyalist, devrimci gençlerle temas etmesini beklemek gerekecekti. Sağ iktidarlarla 1950’lerden 1960’ların sonuna kadar ABD’nin yarı-sömürgesi haline getirilmiş Türkiye’de devrimci gençlik hem kırsaldaki işbirlikçi toprak ağaları, tefeci tüccar sınıfının sömürdüğü köylülerin hem de kentlerde komprador burjuvazinin sömürdüğü işçi sınıfının öfkesini birleştirecek bir siyaset üretti.

1967’den 1970’e kadar 200’e yakın toprak işgali gerçekleştirildi. İlk köylü toprak işgali hareketi, 1967’de Antalya’ya bağlı Elmalı köyünde ortaya çıkmıştı. Topraksız köylülerin göl civarındaki toprakları işleyip ektiği ekinlerin bölgedeki toprak ağaları tarafından tahrip edilmesi işgalin fitilini ateşlemiştir. Bu köylü isyanına devrimci gençlik örgütlerinden özellikle de ODTÜ SFK ve SBF Öğrenci Derneği’nden grupların desteği vardı. Bu işgal hareketi öyle bir etki yaratır ki bölgeyi ziyaret etmek zorunda kalan CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit “toprak işleyenin, su kullananın” cümlesini Elmalı’da kurmuştur.

1969’da İzmir’in Torbalı ilçesine bağlı Atalan ve Göllüce köylerindeki toprak işgalleri de toprak ağalarının hazine arazilerini kendi tarlalarına katmasına karşı başlamıştı. Burada toprak ağalarının bürokrasiyle olan ittifakı da görülmektedir. Çünkü kadastro yapılırken toprak ağalarının kendi arazilerine katıp işledikleri bu Hazine arazileri kadastro ile kendilerine tescilleniyordu. İşte köylüler de yerel eşrafın toprağı işleyip çitlemesine engel olmak için önce ağaların traktörlerini durdurmak için hamle yapmış ardından da çitlenen bu otlaklarda çitleri yıkarak hayvanlarını sokmuşlar; buraları da fiilen işlemeye başlamışlardır. Bu işgal üç ay sürmüş, sonunda jandarma zoruyla köylülerin bu ekim yaptıkları araziler tekrardan ağaların eline geçmiştir. Ancak bu direniş görece başarıyla sonuçlanmıştır. Araziler devlet tarafından toprak ağalarından satın alınarak 1970 yılında 32 aileye Küçük Menderes kıyısında 10’ar dekarlık tarım arazisi verilmiştir.

***

DİRENİŞTEN KOMÜNLERE 1970’LERDE KÖY MÜCADELESİ

1970’lerin ikinci yarısında devrimci hareket ülkenin en ücra köşelerine kadar yayılırken, köylü mücadeleleri de çeşitlenir ve yaygınlaşır. Bu dönemde bir yandan üretici mitingleri sürdürülürken öte yandan da yoksul köylülerinin öz örgütlenmeleriyle birlikte, köylerde komiteler ve komünlerin kurulmasına varan zengin devrimci deneyimler ortaya çıkıyor. Kuşkusuz ki 1970’lerdeki köylü mücadelelerinden söz edildiğinde ilk akla gelenlerden birisi Fatsa’da Fikri Sönmez’in kürsüde olduğu fındık mitingleri geliyor. Karadeniz’den Ege’ye, Trakya’dan Akdeniz’e ülkenin her yanında büyük eylemlerle kendisini ifade eden köylü hareketlerinin yaygınlığını ifade edebilmek için şimdiye kadar çok da dikkat çekmemiş kimi köylerden bir derleme yapmaya çalıştık. Devrimci Yol dergilerinde yer alan haber ve mektuplardan derlediğimiz bu bölümde, köylülerin sorunları ve mücadelelerine ilişkin önemli veriler ortaya konuluyor. Bunların başında da aşağıdan yukarıya gelişen bu devrimci aydınlanma dalgasının nasıl ülkenin en ücra köşelerine kadar uzanarak mücadele, örgütlenme ve yeni bir yaşam bilincini yaratmış olmasıdır.

TOPARDIÇ KÖYÜ

Bizler ABD ve AET (Avrupa Ekonomik Topluluğu) emperyalizmine bağımlı geri bıraktırılmış bir ülkenin köy emekçileriyiz. Yarı aç yarı tok geçinmek zorunda bırakılmışız. Ekonomik ve demokratik sorunlarımızın çözümü için mücadele veren bizler “Topardıç Köyü Kalkındırma Derneği” adı altında demokratik bir örgütte birleştik (Sivas ili Kangal ilçesi, Topardıç Köyü’nden devrimciler).

GÖNCÜ MEZRASI

3 Nisan (1977) günü Kötüre köyünden Doğan Erbil ve yandaşları Göncü köyüne silahları ve traktörleri ile gelerek köyümüzün otlakiyesini hiçbir hakları olmadan, köyümüzün üzerine tapulu olduğu halde zorla sürmeye başladı. Bunu karşı köy direnişe geçti, biz devrimciler olarak halkımızın haklı davasının yanında olduk. Doğan ağa köylüye seslenerek “sizleri komünistler oyuna getiriyor” diye ithamda bulunsa da köyümüzün erkeği, kadını “sen devrimcilere kurban ol” diyerek ağaya karşı hücum etti. Ağa, jandarmanın önünde köylüyü kurşuna tuttu. (…) Köyümüzün halkı ve biz devrimciler direnerek ağayı ve de yandaşlarını köyden çıkardık (K.Maraş Afşin ilçesinin Kötüre Köyü, Göncü Mezrasından bir devrimci).

ORMAN KÖYLÜLERİ DİRENİŞİ

Artvin’in Tütünlü, Kartla, Sarıbudak, Ovacı, Bereket, Peynirli, Örtülü, Meşeköyü, Harmanlı, Tosunlu, Donzut, Akdamla, Meydancık ve Taşköprü köylerinde, orman köylülerinin direnişi gerçekleşti.

Orman işçisinin 100-150 lira mal ettiği 1 metreküp ağaç, piyasada 4-5 bin liraya satılır. (…) Aradaki farkın yarısı tefeci-tüccarlara yarısı da devletin elinde kalır. Orman işçisinin eline 1 metreküp ağaçtan 100-150 lira kalırken, tefeci ise 2 bin lira kazanır. 2 bin lira da devlete kalır (…) Devlet bu parayı ne yapar? Orman köylülerine yol mu götürür? Hastane, doktor mu sağlar? Elektrik, su mu getirir? Çocukların okula gitmeleri için okul mu yapar, öğretmen mi tayin eder? Hayır. Bu paralar iktidardaki bir avuç azınlığın hizmetine sunulur. (…) Artvin orman köylüleri bugün tefeci-tüccarlara karşı ekonomik-demokratik mücadele veriyorlar. Ama gerçek kurtuluşlarının bu mücadeleyle sağlanamayacağını, Türkiye’deki tüm emekçilerin, işçi sınıfı önderliğinde verdiği iktidar mücadelesinin dertlerimizi kökten çözmenin tek yolu olduğunu biliyoruz.

TOPÇAM NAHİYESİ

Derginizin beşinci sayısında Artvin orman köylüsünün direnişini kamuoyuna duyurmanız, Topçam’lı orman köylüsü işçileri için olarak bizleri çok sevindirdi. Biz Ordu ilinin Mesudiye kazasına bağlı Topçam nahiyesi orman işçileriyiz. Artvin’de direnişe geçen kardeşlerimizin mücadelesini destekliyoruz. Topçam’da aynı mücadeleyi bizler de veriyoruz.

TÜTÜN ÜRETİCİLERİNİN PARALARI ÖDENMİYOR

Biz tütün üreticileri olarak Tekel’e teslim ettiğimiz tütünün daha parasını alamadık. Manisa Sarıgöl kazasının Dadağlı köyü, Dindarlı köyü, Alemşahlı köyü, Kızılçukur köyü, Karacaali köyü olarak tam 35 gün oldu tütünü tekele teslim edeli. Biz tekele para diye varınca Devletin parası yokmuş ve bizler üretici olarak bankadan ve kooperatiften aldığımız paranın faizi hiç durmadan üzerine yükleniyor. Bu yazıyı yazmamızın sebebi Devrimci Gençlik dergisinde bizlere de yer verilmesini ve bütün devrimci arkadaşlarımızın bizim bu zulmümüzü duymalarını Dadağlı köyü halkı ve halk kütüphanesini yaşatma derneği yönetim kurulu olarak deriz. Dostlara selam.

ÇÖMELEK KÖYÜ

Biz Çömelek Köyü (Mut-İçel) devrimcileri olarak (…) oligarşinin küçük üreticiler üzerindeki sömürüsüne karşı mücadelemizi her geçen gün yükseltiyoruz. Kendi ürettikleri ürünün fiyatlarının kendilerinin tespit etmesini isteyen köyüler olarak ÜRETİCİ BİRLİKLERİ-KÖYLÜ BİRLİKLERİ’nde örgütlenmenin gereğini vurguluyor. Köylü Birlikleri için tüm küçük üreticilerin mücadelesinin örgütü haline gelmelidir.

BOSTANCI KÖYÜ

Biz, Mardin ili Silopi ilçesinin Bostancı Köyü’nden topraksız, yoksul köylüleriz. Köyümüzün 12.300 dönüm arazisinin tümü toprak ağaları ve zengin köylüler tarafından işletilmektedir. Biz, 67 yoksul aile ise açlığa mahkûm edilmiş durumdayız. Köyün topraklarının yarısı Hazine kontrolüne geçmesine rağmen ağalar çeşitli dolaplar çevirerek bu toprakları gaspetmişlerdir. Bunlar ilgili dairelere rüşvet yedirerek işlerini yürütmektedirler. Parlamentodaki temsilcileri de bu konudaki en yakın yardımcılarıdır. Biz topraksız, yoksul köylüler birkaç dönüm toprak için mücadele ediyoruz. Artık sadece kendi gücümüze güvenmemiz gerektiğini öğrendik. Mücadelemiz kurtuluşa kadar sürecek.

***

FİKRİ SÖNMEZ’İN 1979 FATSA FINDIK MİTİNGİNDEKİ KONUŞMASINDAN:

“Bu soygun ve sömürü düzeninin beyleri, ağababaları, faizcileri, karaborsacıları bizleri yıllar boyu kendilerine köle etmişlerdir. Bugün fındığımız para etmiyorsa hayat pahalılığı varsa karaborsa varsa her gün zam zülüm varsa bugün gençlerimiz kurşunlanıyorsa… Halkımızı partilere bölerek, halkımızı eğitimsiz bırakarak bu toplumu amansızca sömürmüşlerdir.”