Google Play Store
App Store

Bir zamanlar hayranı olduğu dostu Wagner’in Nietzsche’yi hayal kırıklığına uğratması onu kendi içinde özgürleştirir. Nietzsche dostu Wagner’e tapıyordu adeta. Acı çeken bir özgürlüktü bu.

Hayal kırıklığı özgürleştirir
Friedrich Nietzsche

Bedriye KORKANKORKMAZ

İlk yapıtı sayılan Tragedya’nın Doğuşu’nda (1871) yaşamında /yapıtlarında önemli izi olan dostu Richard Wagner’in kendisine ve müziğine dair birçok uyarılarda bulunsa da Wagner’i açıkça övdüğü bir gerçektir Nietzsche’nin.

Nietzsche, R. Wagner’in diğer sanatçılardan her alanda daha derin acı çektiği için üstün olduğunu ve Wagner’in yaptığı müziğe kendisinin de hayran olduğunu, bu hayranlığının Wagner’e ve Wagner’in müziğine karşı olmayacağı anlamına gelmediğini belirtir.

Nietzsche, Wagner’in, ‘sonsuz melodi’ anlayışıyla tüm zaman güç ve biçim uygunluğunu bozmak istediğini söyler. Bu anlayışın, eski kulaklara, ritim, bir karşıtlık ve can sıkıcı unsurlar olarak bir buluş zenginliğine sahip olması filozofu müzik adına endişelendirir. Çünkü bu anlayış bir öykünmedir. Bu tür içeriği özünde barındıran bir beğeninin egemenliğine hizmet eden ritim duygusunun tamamen yozlaşmasının, ritmin yerini müzikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir karmaşanın almasının müzik için boyutları tahmin edilemeyecek denli büyük tehlikelerin ortaya çıkmasına neden olacağını belirtir.

Nietzsche, Wagner’in müziğine şu yüzden karşıdır: “Her sanat, her felsefe, gelişen ya da batan yaşam için bir ilaç, bir çare olarak görülebilir: Ama hep acıları ve acı çeken insanları şart koşar bunlar. Ancak iki tür acı çeken insan vardır: Coşku dolu bir sanatı arzulayan ve aynı ölçüde de yaşamı trajik gören biri yaşamın doluluğundan ötürü acı çeker; diğeri ise yaşamın yoksullaştırılmasından ama huzuru, sessizliği, sakin bir denizi hem de sanatın ve felsefenin büyüsünü, kramplarını, uyuşturucu gücünü de arzular. Yaşamın kendisinden öç alma - böyle yoksullaştırılmış kişiler için büyünün en fazla zevk veren biçimi! Bu sonuncunun her iki gereksinime Wagner de Schopenhauer de çok uygun. Her ikisi de yaşamı yadsıyor, sakatlıyor. Bu nedenle her ikisi de benim karşıt kutuplarım” (s. 26-27).

Bir zamanlar hayranı olduğu dostu Wagner’in Nietzsche’yi hayal kırıklığına uğratması onu kendi içinde özgürleştirir. Nietzsche dostu Wagner’e tapıyordu adeta. Acı çeken bir özgürlüktü bu… Nietzsche’nin Wagner’den ayrılmasına sebep olan olay şu; Wagner, umarsız ve yıkık bir durumda Hıristiyanlığın haçı önünde diz çöktü. Bu dehşet verici bir oyundu en önemlisi kendisine karşı olan güvenini yitirmişti Nietzsche. Bu olayda filozof gerçekte Wagner’e değil Wagner’den başkasına değer verdiğini anladığı için kendisine çok kızgındı.

Nietzsche’ye acı gelen şey, kendisi gibi bir ruhbilimcinin sık sık böyle yüce değerlere sahip insanların çöküşlerine tanık olmasından dolayı duyduğu azap bir yana, kendisinin de aynı yüce duygulara sahip insanlar gibi yozlaşacağını anlamasıdır.

BİR MÜZİSYEN SORUNU

Nietzsche, derin acıların insanı diğer insanlardan hem farklılaştırdığını hem de seçkinleştirdiğini söyler. Hakikate eren ruhlar, her şeyi tüm çıplaklığıyla görmek, olaylara tanık olmak, her şeyi anlamak ve bilmek istemeyi dahi edebe uygun düşen bir anlayışla yaptıklarından; böyle ruhların iflah olmayacağına inanır Nietzsche. Böyle ruhlar, çağdaş düşüncenin / acının en yüksek tepesine tırmanıp etrafa baktıkları ve aşağısını böyle bir tepeden gördükleri için…

Çağının insanı olması Nietzsche ile Wagner’i eşitliyordu. İşte bu gerçeğe karşı çıkıyordu Nietzsche. Daha doğrusu kendisini böyle bir çöküşten kurtarmak istiyordu. Çöküş çağında yaşayan bir insan olarak kendisini koruması için çöküşün asıl nedenlerini keşfetmesi gerekiyordu. Çöküşün birinci nedeni ahlak değerlerinin arkasına en kutsal adların ve en yüce değerlerin saklanması gerçeğinin dayattığı bir sonuç olarak ahlakın yaşamı yadsımasıydı.

Nietzsche, bir filozof olarak yaşadığı çağa karşı kendisini suçlu hissediyordu. Bunun için de çağının en iyi bilgisini edinerek kendisini bu tür hastalıklardan koruması gerekiyordu.

Nietzsche, Wagner’in müziğine Bizet’nin başyapıtını dinledikten sonra katlanamadığını söyler. Bizet’yi yirmi kez dinlediğini ve her dinlediğinde bu yapıtın kendi bütünlüğü içerisinde bir başka başyapıta dönüştüğünü belirtir. O, güzelliğin güç olduğunu belirttikten sonra güzel bir melodiyi de tıpkı güzellik gibi tehlikeli bulduğunu söyler. Wagner’in yaptığı da budur filozofa göre. Güzel bir melodi, gençlerin kendi ideallerinden farklı olduğundan, gençleri ahlaksız ideallerin peşinden sürükleyebilme gücünün olması toplumsal boyut kazandırıyordu olaya. Bu türden ahlaksızlıklardan kendini korumanın tek bir yolu vardı: Nietzsche öğretilerine uygun idealist olmak…

Özetle her iki eserde de Nietzsche’nin Wagner’e bu denli yüklenmesinin asıl nedeni gerçekte Wagner’e değil de, Wagner’den başkasına değer verdiğini anlaması, Wagner’in Almanlara özgü bir müzik yaptığına inanması, Wagner’in merhamet dilemek için Hıristiyanlığın Haçı önünde umarsız ve yıkık bir durumda diz çökmesi, Batılı aydınların cesaretini yitirten çöküş çağının temsilcileri olmasına öncülük etmesi...

Nietzsche’nin hayali kendisinden ilk ve son beklentisi olan çağının filozofu olma isteğini - Nietzsche farkıyla gerçekleştirmesidir bana göre.