Hayalflasyon

Gamze ŞENGEL TAŞCIER - CHP Genel Başkan Yardımcısı
Ocak ayı enflasyonu açıklandı. Yüzde 5,03 olarak açıklanan ocak ayı enflasyonun gerçekte ne mutfakta, ne pazarda, ne de faturalarda bir karşılığı var! Çünkü AKP iktidarında gerçek, yalnızca görünen değil, aynı zamanda kurgulanan bir olgudur.
Erdoğan iktidarı, özellikle son yıllarda, gerçeği eğip bükerek toplumu yönetmeye odaklanmış bir manipülasyon aygıtına dönüştü. Ekonomik çöküş, sosyal adaletsizlik ve otoriterleşme, AKP distopyasının olmazsa olmazları haline geldi.
Bu dönüşümün siyasi, ideolojik ve pratik gerekçeleri var. Özellikle 2010’lardan sonra devletin tüm kurumlarını kendi kontrolüne almak için sistemli bir dönüşüm süreci başlatıldı. Devletin kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ ile işbirliği bu dönemin en karakteristik özelliği oldu. Bunun başlıca sebebi, iktidarını kalıcı hale getirmek ve siyasi rakiplerine karşı devleti bir güç aracı olarak kullanmaktı. Yargı, güvenlik bürokrasisi ve medya gibi temel unsurların partinin doğrudan denetimine girmesi, muhalefetin etkisini kırmak için kritik bir adımdı. 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile partili cumhurbaşkanı modelini getirildi, devletin parti aygıtı gibi çalışmasının kurumsal zemini oluşturuldu.
∗∗∗
AKP, Erdoğan’ın kişiliği üzerinden inşa ettiği Erdoğanizm ile parti-devlet sistemine geçti. İktidarını kaybetme riskini minimize etmek, muhalefeti etkisiz hale getirmek ve alternatif güç odaklarını dağıtmak için demokrasiyi kurum ve kurallarıyla tasfiye eden bir dönüşümü gerçekleştirdi. Ancak bu sürecin uzun vadede devletin kurumsallığını zayıflattığı ve yönetimde ciddi sorunlar yarattığı da açık.
Türkiye için hukuk devletini böylesine pervasızca yerle bir eden bu teslimiyetin bedeli çok ağır oldu. Dolayısıyla yaşadığımız ekonomik çöküş, iktisadi yapısal sorunlardan ziyade tek adam rejiminin yönetim biçimi ve siyasi kararlarıyla doğrudan bağlantılıdır.
TÜİK, AKP’nin kurduğu parti-devlet sisteminde ekonomik verilerin kontrolü ve kamusal algının yönetimi açısından kritik bir araç haline geldi. Kurumun işlevi, siyasi iktidarın ekonomik performansına yönelik algıyı şekillendirmeye evrildi.
TÜİK’in açıkladığı veriler artık bilimsel olmaktan çok, siyasal bir mühendislik çalışmasına dönüşmüş durumda. Enflasyon rakamlarının güvenilirliği yok edildi; çünkü TÜİK’in enflasyon hesaplama yöntemleri, gerçeği yansıtmaktan çok, Saray’ın çıkarına hizmet eden bir hayalflasyon masalını sürdürmeye hizmet ediyor. Yoksulluk ve hayat pahalılığı, sokaktaki vatandaşa her gün biraz daha ağır şekilde yansırken, TÜİK tarafından açıklanan %5,03’lük ocak ayı enflasyonu, gerçek hayatın tamamen dışında, yapay bir evrende üretilmiş bir rakam olarak karşımıza çıkıyor.
Faturalar her ay kabarırken, gıda maddeleri sürekli zamlanırken, sağlık ve eğitim harcamaları artarken TÜİK’in gerçekle hiçbir ilgisi olmadığı çok açık.
Peki, bu yanılsama nasıl yaratılıyor?
TÜİK’in yöntemleri, manipülasyonun en rafine hali. Öncelikle, sepet içerikleri ve ağırlıklar oynanarak halkın asıl harcama kalemleri gerçeğe aykırı biçimde düşük gösteriliyor. Örneğin, kira ve gıda fiyatlarındaki astronomik artışlar, düşük ağırlıklarla enflasyon hesabına dahil edilerek etkisizleştiriliyor. Daha sonra veri toplama yöntemleri halkın yaşadığı ekonomik gerçekliği değil, Saray’ın görmek istediği tabloyu yansıtacak şekilde ayarlanıyor. Son olarak, TÜİK’in açıkladığı veriler, enflasyonun düşeceği önceden belirlenmiş bir senaryoya uygun biçimde hazırlanıyor. İşin özü sarayın memuru TÜİK, sipariş enflasyon rakamlarıyla halkın yoksulluğunu görünmez kılarken, ekonomik kriz gerçeğini de perdelediğini düşürüyor.
∗∗∗
TÜİK’in bu işlevi, Foucault’nun “Panoptikon” kavramını hatırlatıyor. Panoptikon, her bireyin izlendiği, ama kimin, ne zaman ve nasıl izlendiğini bilmediği bir gözetim toplumu modelidir. Bu bakımdan AKP distopyasında TÜİK, yalnızca ekonomik verileri çarpıtan bir kurum değil, aynı zamanda halkın yoksulluğunu görünmez kılan bir panoptik mekanizmadır.
Ancak en büyük sorun, bu manipülasyonun yalnızca algısal değil, ekonomik ve sosyal sonuçlarının da olması. Çünkü TÜİK’in açıkladığı düşük enflasyon rakamları, milyonlarca memur, emekli ve asgari ücretlinin maaşlarına yapılan zam oranlarını da doğrudan etkiliyor. Türkiye’de bir ayda yaşanan enflasyon, Avrupa’daki 40 ülkenin yıllık enflasyonunu solladı. Yıllık enflasyonu, bizim aylığımızdan yüksek olan 3 ülke var: Rusya, Ukrayna ve Beyaz Rusya. Tablo bu ama saray iktidarı, utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan “müjde” veriyor!
Net biçimde ifade edelim: TÜİK; hayalflasyon ile yalan söylemeye, soymaya devam ediyor!
∗∗∗
Bugüne dek Saray rejiminin en büyük gücü, alternatif gerçeklik yaratma kapasitesindeydi. Böylece muktedir olmaya çalışıyorlardı. Bu yaklaşım her alanda iflas eden bir Türkiye ile sonuçlandı. Oysa bir iktidarın muktedir olması, halkın sorunlarını çözebilme gücüyle ölçülür; manipülasyon yönetememenin göstergesidir. Gerçek muktedirlik, ekonomik refahı artırmak ve toplumsal huzuru temin etmekle mümkündür. Oysa iktidarın baskıyı artırması, gerçekte yönetme gücünü kaybettiğinin en açık kanıtıdır. İşçilerin, emekçilerin haklarını gasp eden, sendikal örgütlenmeyi engelleyen ve halkın sesini kısmaya çalışan bir yönetim, muktedir değil; sadece otoriterdir. Ve tarih göstermiştir ki baskıyla sürdürülen iktidarlar uzun ömürlü olamaz, çünkü toplumun temel beklentisi zulüm değil, adalettir. Hayalflasyon değil, gerçeklerdir.