Google Play Store
App Store

Türkiye’nin sol/sosyalist partiler listesine biri daha katıldı; Kızıl Parti. TİP’ten ayrılanlar kurmuş. Parti olmayan hareketleri de kattığımızda galiba 30 kadar sosyalist oluşum var memlekette. Yolları açık olsun. Yüz çiçek açsın bin fikir yarışsın!

O yapıların tümü, CHP’nin Yozgat’ta yaptığı mitinge de bakmış, öğrencilerin yıktığı barikattan sokaklara akan milyonların yarattığı umudu orada da görmüşlerdir.

Bir köylünün, tıpkı “gezi zekalı çapulcular” gibi, iktidarın kendilerine karşı “mühimmat” yaptığı turpu alıp, “Turpunan şalgamınan devlet idare edilmez” diye ona geri fırlatması karşısında da şapka çıkarmışlardır.

Böyle olur; halkla bütünleşmiş görkemli bir toplumsal hareket doğmuşsa, yukarıdan gösterilen “kırmızı kart”ları sahiplenmese de, aşağıdan ve kendi içinden öyle sloganlar, semboller çıkarır ki, yukarısı ancak onları sahiplenip doğru kullandığında “yukarısı” kalabilir.

İktidara kırmızı kart yerine turp gösterildiğini düşünsenize, hiçbir şeye yaramasa bile çiftçiye yarar!

Hayat en mükemmel öğretmendir! Sabırla anlatır. Kin tutmaz, herkese adil davranır, hatadan dönenin de hakkını teslim eder. Hayat bir tek kendinden öğrenmemekte inat edenlerin, “hoca bana taktı” diyen öğrenci gibi kendine bakmayıp burnunun dikine gidenlerin üzerini çizer.

Epeydir “ehem mühimme müreccahtır” diyor hayat; en önemli önemliden önce gelir! Her biri kendine ait bir önemliye sahip muhalefet unsurlarını, eşit ve adil koşullarda yarışabileceğiniz demokratik bir düzen kurmadıkça, hiçbirinizin önemlisinin önemi kalmayacak, otoriterlik altında yok olacaksınız diye uyarıyor!

Gençler yolu açtı, meydanlarda ve sokakta muhalefetin her rengi bir araya geldi. CHP ve Özgür Özel hayattan öğrendikleriyle, kendilerini dayatmadan, muhalefetin farklılıklarının değil ortak noktanın altını çizerek ilerliyorlar.

İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla cezaevlerine daha güçlü tutulan projektör, Demirtaş’la Özdağ’ın aynı anda cezaevinde olduğunu tüm çıplaklığıyla gösterdi. Aynı yerde olabilmeleri belki en son düşünülecek iki siyasi… Aynı yerdeler!

Türkiye adaletin ve hukukun hüküm sürdüğü bir parlamenter demokrasiye dönmedikçe böyle olacak! Hayat sokakta bir arada olabilen DEM’liye de Zafer Partili’ye de bunu öğretiyor.

Muhalefet rüzgarının, herkesin rahatlıkla soluyacağı temiz bir hava getirmesi, ancak muhalefetteki herkesin kendi önemlilerini bir süreliğine bir kenara bırakmaları, onları yarıştırabilecekleri güne kadar, kısa/basit/net bir programda ortaklaşmalarıyla mümkün: Bir seçim kazanmak ve ardından hukukun hâkim olduğu parlamenter demokratik sisteme dönmek!

Bunun nasıl olabileceğini hemen tüm sol/sosyalist yapılar teorik olarak söylüyor: Birleşik mücadele! Hayat da, sokaklarda ve meydanlarda iyice öğretti: Kurtuluş yok tek başına!

Kürtlerin demokrasi taleplerini de içeren, hukukun Demirtaş için de Özdağ için de gözü kapalı ve adil işleyeceği, kimsenin söylediklerinden dolayı cezaevlerine atılmadan siyaseten adil koşullarda yarışacağı bir demokratik parlamenter sistem. Bu başarılmadan “Terörsüz Türkiye” de olmayacak!

TİP’ten ayrılarak kurulan son sosyalist partinin kuruluş bildirgesinde de “ortak mücadele” vurgusu var. Otuz kadar sol/sosyalist yapı içinde bu vurguyu yapmayan var mı, bilmiyorum.

Şimdi, hayat da tam bunu öğretmişken, bin fikrin yarışabileceği koşulları oluşturana kadar, sol/sosyalist yapıların basit/net/asgari bir ortak hedef ilan ederek “ortak mücadele” vurgularını ete kemiğe büründürmeleri Yozgatlı köylünün turpu kadar moral ve motivasyon kaynağı olmaz mı? Sokakların yarattığı ve dayattığı gökkuşağında sosyalizmin rengini daha görünür kılmaz mı?

Şöyle de sorabiliriz; hayat kendinden öğrenmeyenlerin üstünü çizmez mi?