Hayatımızın bu son demini kimsenin keyfiyetine teslim etmeyeceğiz
Emeklilerin ve çalışanların toplumsal tepkileri test edildikten sonra 2008’de uygulamaya geçildi. İşte o gün emeklileri açlığa mahkûm eden 5510 sayılı yasaya karşı yeterince farkındalık yaratılamamasının acısı, bugün emeklileri açlık sınırının yarısına mahkûm etti.

Zeynel Abidin Ergen - Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Başkanı
Emeklilerin maaşlarının kademe kademe düşürülmesine 1999 yılında çıkarılan yasa ile başlandı. Ancak esas tufan, 2006’da çıkarılan ve “REFORM adı altında servis edilen yasa ile koptu. Emeklilerin ve çalışanların toplumsal tepkileri test edildikten sonra 2008’de uygulamaya geçildi.
İşte o gün emeklileri açlığa mahkûm eden 5510 sayılı yasaya karşı yeterince farkındalık yaratılamamasının acısı, bugün emeklileri açlık sınırının yarısına mahkûm etti.
O gün bu yasaya karşı cılız da olsa direnen emek örgütlerini tenzih ederek söylemek isterim ki; bugün ortaya çıkıp gözyaşları dökmelerinin kıymeti harbiyesi yoktur. Bu hayat pahalılığında, bu enflasyonist ortamda asgari ücretin artırılmamasına karşı yasak savar gibi açıklamalar, işte emeklerin maaşı biraz artırılsın türünden açıklamalar süreci geçiştirmekten öte bir anlam taşımıyor. Yıllardır bin bir zorluklarla insanca yaşam talebiyle ortaya çıkıp, yalnız emeklilerin değil, emekli olacak şimdiki çalışanların da yaşayacağı yoksulluğa dikkat çeken sendikamızla, bir tek dayanışma gösterdiğini görmediğimiz koca koca sendika ve konfederasyonlara tanığız. İktidarın yedeği durumuna düşmüş “emek” örgütlerinin sorumlulukları unutulamaz. Bugün bile memur ve memur emeklilerinin maaşları TÜİK enflasyonunun 5,4 puan altında güncellenecektir. O gün masaya oturan yetkili sendika olan Memur-Sen’in sesi soluğu çıkmıyor.
Tüm Emeklilerin Sendikası kısa zaman dilimi içerisinde emeklilerin yaşadığı sorunları kamuoyunun ve siyasetin gündemi haline getirmede öncülük etti. Bugün artık gövdesi büyümüş bir emekli örgütü ülke demokrasi mücadelesinin de bir parçasıdır. Biliyoruz ki, sorunlarımız sadece ekonomik tedbirlerle çözülemez. Sorunlarımızın çözümü ekonomik ve demokratik mücadeleyle at başı gitmek zorundadır. Bir bakıma elde edilecek kazanımlar demokratik yapılanmayla kalıcı güvenceye alınmak zorundadır. Bunun ne kadar hayati olduğu, kazanılmış emeklilik haklarımızın nasıl tersyüz edilerek, 10.000 lira maaşa mahkûm edildiğinden bellidir. Seçimler dönemi olmasaydı bunu bile çok görürlerdi. Yine bir toplumun yüzde 3’ünü, 5’ini ilgilendirmesi gereken asgari ücretin, nasıl ortalama ücrete dönüştüğü bellidir.
Tüm Emeklilerin Sendikası bütün bunları gören noktada hareket etmektedir. Bir taraftan da sınıf dayanışmasında yeni bir kapı aralamıştır. Eklektik birlikler veya bugünden yarına sonuç vermeyen birliktelikler, örgütleri sürekli iç tartışmalara çeken veya üstten kurulan ittifaklardan oluşan birlikteliklerin yarardan çok zarar verdiğini deneyimleyerek gördük. Bunların yerine dayanışmalar, güç birliktelikleri ve onun üzerine inşa edilecek birliktelikler daha sahicidir.
Bu perspektifle zaman zaman kimi siyasi partilerle veya başka başka yapılarla yolumuz kesişmektedir. Bunlardan korkmadan veya hiç tereddüt etmeden dayanışma içinde olunmalıdır. Bunlar demokratik mücadelenin gereklerindendir. Ancak esas irade ve mücadele bu tür sınıf örgütlerinin kendilerine güvenmeleri ve kantarın topuzunu kaçırmadan, sendikal mücadelenin öznesi olduklarını unutmamalarıdır. Sınıf mücadelesi, sorumlu olunan kesimin iradesinin sonucuyla ete kemiğe bürünür. Bu mücadeleyi başkalarının ihtiyaçlarına havale etmeyi veya endekslemeyi kimse aklının ucundan dahi geçirmemelidir.
Son günlerde temmuz ayında kayıplarımızın telafisi için yapılması gereken maaş artışlarının hiçbir rasyonalitesi yoktur. Bunu gören yerde başlattığımız eylemlerimiz kamuoyunda karşılık bulmuştur.
19 Martta 40’dan fazla kentte yaptığımız kitlesel basın açıklamaları iktidarın ezberini bozmuştu. Ben yaptım oldu zihniyeti nihayet 31 Mart seçimlerinde tarumar oldu.
25 Mayısta 8 kentte yatığımız eşzamanlı mitingler ve 26 Mayıs Ankara büyük emekli mitingleri öncesi 10 binlerce insanla yüz yüze konuşarak emeklilerin öne çıkan beklentilerini formüle ettik. Devamında 100.000’den fazla insanla mutlaka konuşarak, formüle ettiğimiz talepleri tespit ettiğimiz bazı kentlerde imzaya açtık. Bir haftalık işgününün sadece öğle sonraları yaptığımız çalışmalarla 100.125 imzaya ulaştıktan sonra çalışmalarımızı sonlandırdık. Dosyaladığımız dilekçelerle TBMM girişinde basın açıklaması yaparak TBMM’nin taleplerimizi dikkate alıp demokratik işleyişi gerçekleştirmesini talep ettik.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Gamze Taşçıer’in de desteği ile imzalı dilekçelerimizi ana muhalefet partisi Genel Başkanının bilgisine sunduk. Daha sonra Sayın Gamze Taşçıer ve Eskişehir milletvekili ve dilekçe komisyonu üyesi Sayın İbrahim Aslan’ın destek ve ilgisiyle 100.125 imzalı dilekçelerimizi dilekçe komisyonuna teslim ettik.
Bu arada Sayın Özgür Özel’in CHP’li belediyelerde bütün emeklilere emekli kartı vereceklerini, ulaşım ve olabildiği ölçüde emeklilere katkı sunulacağı açıklaması geldi.
Elbette beklentimiz siyasi iktidarın çözüm üretmesidir. Çünkü para da milletvekili çoğunluğu da onlarda. Eylemimiz ses getirdi ve iktidar da sessiz kalamadı ve ilgili bakanlar toplandı. İlk açıklamaları sadece 10 bin lira alanların maaşlarında kısmi bir yükseltme yapacaklarını (belki bu da sulandırılacaktır), diğer emeklilere yönelik çalışma olmadığıdır. Asgari ücretinde yükseltilmeyeceğini açıkladılar. Yani eşitliği açlıkta yapacaklar. Şaşkınlık diz boyu. Dersine çalışmamış öğrenci gibi sallanıyorlar. Tedbirleri orman yangınına ibrikle şu taşımaya benziyor.
Oysa bizim taleplerimiz bunlar değildir.
Kısa vadede hemen her emekli maaşına 15.000 lira seyyanen artış yapılmalıdır.
Sonraki süreçte, yani ocak ayına kadar yeni bir çalışma yapılarak başta 5510 sayılı yasa kaldırılmalıdır. Burada maaş güncellemesi ve maaş bağlama oranları, emekliler ve çalışanlarında içinde olduğu bir komisyonunla yenilenmelidir.
İntibak yasası çıkarılmalıdır.
Bayram ikramiyesi komediden çıkarılıp, yılda 4 kez asgari ücret düzeninde ödenmelidir.
Sağlık kolay erişilir olmalı ve hiçbir katkı payı alınmamalıdır. Bu konuda uzmanlar bu talebin çok rahat karşılanabileceğini ifade ediyorlar.
En önemlisi de emekli sendikaları tanınmalı ve üzerimizde yargı sopası kaldırılmalıdır.
Sonuç olarak hayıtımızın bu son yıllarını onurlu yaşamak, insanca yaşamak için mücadeleden geri durmayacağız. Ve mutlaka kazanacağız.