Haydi! Veni!
Aslında başlığa “Vae victis” diye yazacaktım ama okumazsınız diye vazgeçtim. “Vae victis” Latince bir kelime ve hemen itiraf edeyim ki bilimsel literatürden öğrenmedim. Çok sevdiğim çizgi roman Asteriks’teki Romalı general şöyle diyordu: “Vae victis! Yazık yenilmişe!”
Latince ise evrensel ve önemli bir dil. Tıpta ortak terminolojinin Latince olması da tesadüf değil ve öyleyse toplu tedaviye ihtiyacımız varken doğru teşhisi önce tıp jargonuyla koymak da elzem.
Saraylılar seçimleri savaş meydanına çevirdiler ve düşmana saldırır gibi seferberlik halindeler. Ve bu kez yenilirlerse onlar için hakikaten, Vae victis! Neden? Vae victis, antik Roma döneminde bir savaşta yenilenlerin tamamen galiplerin insafına kaldığını ve hoşgörü beklememelerini ifade eden sözmüş. Yenilen tarafın acısını ve çaresizliğini ifade etmek için kullanılırmış. (Bkz. Vikipedi) Efendim, bir tevatüre göre de, MÖ 390’da Galya orduları Roma’ya saldırmış ve Capitol Tepesi hariç tüm şehri ele geçirmiş. Galyalılar tepeyi kuşattığında Romalılar onlara şehir için fidye ödemeyi teklif etmişler. Galyalıların talebi 329 kilo altın olmuş. Romalılar kabul etmiş ve o miktar altını getirmişler. Ama Galyalı komutan, terazinin ağırlıkların olduğu kefesine kılıcını da atmış. Yani Romalıların ağırlığı dengelemesi için daha fazla altın koyması gerekmiş. Ve işte bu durumda “Vae victis!” diye bağırmışlar. Demek ki Saraylıların yenilgileri halinde böyle bir “kılıç” mecazı da gündeme gelebilir, mesela 418 milyar kılıcı, ilaveten Baronlar, Beşli Çeteler ve daha neler!
***
Peki, muhalefet yenilirse de yine “Vae victis” mi? Hayır, ama belki “Vae nobis (vah halimize)”, veya “proh! (vay canına!)” diyebiliriz. Yani “Başımıza yine neler geldi!” diye üzülebiliriz ve tam bir şaşkınlık, üzüntü veya bir şok (daha) yaşamış oluruz. Ki ağzımızdan yel alsın.
Ama bıçak sırtında bir seçim yaşanacağı kesin. Seçimlerde iki zıt sonuç arasında çok ince bir çizgi olduğunu hemen herkes kabul ediyor. Yani belirsizlik hâlâ devam ediyor. Her iki cenah için de riskli bir durum söz konusu. Peki, kazanan taraf kıl payı mı kazanacak? Böyle bir durumda, seçim sonucuna itirazlar eksilmeyecek ve ortalık hemen sakinleşmeyecek. Demek ki memleket için en hayırlı olanı elbette muhalefetin açık ara kazanmasıdır. Gerçi Erdoğan’ın birinci turda kazanma ihtimali imkânsıza yakın bir şey. Ve ilk turda kazanamamış Erdoğan ise şahsen ilk kez kaybetmiş bir Erdoğan olacaktır. İlk turu kazanamadığı anda karizması hepten çizilecektir. Böylece seçimin ikincisi olarak katılacağı ikinci turda kazanması uğruna her şeyi de göze alacaktır. Ama, ama bu gerçekten de “tek adama” karşı kadın erkek genç yaşlı “çok insan” seçimi olacaktır. Yani Saraylıların işleri bu kez hiç kolay değildir.
***
BirGün manşetinde dün Mustafa Kömüş’ün “Erdoğan sayesinde ülke en dibe yerleşti” haberini okumuşsunuzdur. Türkiye’de yüzde yirmilik bir kesimi oluşturan zenginler toplam gelirin yarısına sahipler, hem de TÜİK verilerine göre durum böyle. Kadınlar, aynı işte çalıştıkları erkeklerin sadece yüzde 72’si kadar kazanıyormuş. İşte Saraylılar “kazanırsa” bütün bunlara rağmen, depreme ve ekonomik krize rağmen kendilerini “kazanmış” sayacaklar. Kaybederlerse hilelerine ve baskılarına rağmen kaybetmiş olacaklar. Öyleyse? Kazanmak için oylara sahip çıkmak şarttır.
Kılıçdaroğlu bugüne dek iyi bir performans sergiledi ve söylemesi gerekenlerin çoğunu söyledi. Keşke şu son bir haftada kürsüsünü asıl sahiplerine devretse. Yoksulun halinden yoksullar anlar. Kürsüye yoksul bir emekçiyi çıkarsa ve konuştursa. Kadının feryadına önce kadınlar kulak verir. Kürsüye bir kadın çıkarsa ve feryat etse. Gencin dilinden gençler anlar. Kürsüye bir genç çıkarsa ve gençliğin taze soluğunu meydana üflese…
Şunu da unutmayalım. Yine “kazandık” deseler bile hiçbir şeyin sonu olmayacak. Mücadele devam edecek. Çünkü bu ülkede devrimciler var. Üstelik Kılıçdaroğlu kazansa dahi devrimci muhalefet elbette yine devam edecek. Böylece SOL Parti’ye verilen hiçbir oy da boşa gitmeyecek.
Ve şuna da inanalım. Muhalif seçmen sandık başına “gelecek”, oy pusulasında damga vurduğu yeri “görecek” ve Saraylıları “yenecek”. Yani, “Veni, vidi, vici (geldim, gördüm, yendim)” diyecek. Çünkü hemen birinci turda, hızlı ve kesin bir zafer ancak böyle kazanılır. Zaten Romalılar da öyle diyormuş. Ayrıca o cümlede “geldim” anlamındaki “Veni”, “haydi” de demekmiş.
Öyleyse, birleşe birleşe kazanmak için:
Veni! Haydi!