Yeraltından çıkıp gelen kötü ikiz hikâyesi deyince akla şu sıralarda bir tek Jordan Peele’in ‘Biz’i geliyor. Oysa (Uğur Vardan’ın yorumuyla fark ettim benzerliği) bu hikâye çok önceden anlatılmıştı Hayvan Mezarlığı’nda. Filmin yeni çevriminde de tabii aynı şey var. Gömülen ölüler yeraltından çıkıp geri geliyorlar. Tıpkı yaşadıkları dönemdeki gibiler, görünüş açısından. Ama aynı değiller, bunlar kötü […]

Hayvan Mezarlığı: Kötü ikizler, yeniden

Yeraltından çıkıp gelen kötü ikiz hikâyesi deyince akla şu sıralarda bir tek Jordan Peele’in ‘Biz’i geliyor. Oysa (Uğur Vardan’ın yorumuyla fark ettim benzerliği) bu hikâye çok önceden anlatılmıştı Hayvan Mezarlığı’nda. Filmin yeni çevriminde de tabii aynı şey var. Gömülen ölüler yeraltından çıkıp geri geliyorlar. Tıpkı yaşadıkları dönemdeki gibiler, görünüş açısından. Ama aynı değiller, bunlar kötü ikizlerimiz. İster bastırılanın geri dönüşü deyin, isterseniz ölenin ardından yaşanan suçluluk duygusu. Hikâye eski ve evrensel.

Ölüm, baş edebildiğimiz bir şey değil. Kafamız ne kadar bilimsel çalışırsa çalışsın, ölüm beraberinde suçluluk duygusunu birlikte getiriyor. İlkel insanlar, bir sevdikleri öldüğünde onu illa ki kendi düşüncelerinin ya da başkalarının kötü nazarlarının öldürdüğüne inanırmış. Bugün de çok farklı hissetmiyoruz. Ölenin ardından illa ki kendimizi suçluyoruz. Kendimizi suçladığımız için de ölenin bizi cezalandırmasından korkuyoruz.

Hayvan Mezarlığı, bu korku ve suçluluk duygusu üzerine kurulu. Ölüyü hem geri getirme arzusu, hem de onun gazabından korkmak filmin kahramanlarının açmazları. Şehir hayatından uzaklaşmak isteyen bir doktor ve ailesi yeni evlerinde bekledikleri huzura kavuşamazlar. Erkek (Biz’de de olduğu gibi) kalmakta direnir, kadın gitmek ister. Tabii ki kadın haklıdır.

Hayvan Mezarlığı vasat bir korku filmi. Oyunculuklar iyi ama sanki kısa bir hikâye sündürülmüş izlenimi veriyor.