Google Play Store
App Store

Türkiye uzun ve ateşli bir hastalıktan kurtulmuş hastanın iyileşme sevincini yaşıyor. Ülke 7 Haziran genel seçimleriyle, CHP’nin bir süredir kullandığı slogandaki duruma geldi:
-Türkiye rahat bir nefes alacak!

Bu güzelliğin sağlanmasında herkesin katkısı var. Ama “en fazla kimin?” denildiğinde, tek kişinin hakkı teslim edilmeli:
-Recep Tayyip Erdoğan!

7 Haziran’ı seçim olmaktan çıkarıp “anayasal diktatörlük” için referanduma çevirdi.

Ve kaybetti!

Eğer anlayabilirse bu yeniliği onun için de hayırlara vesile oldu. Yakın tarihimizde çok seçim kazanmaktan başı dönen bir başka lider vardı. Adnan Menderes zorlanarak aldığı 1957 seçimlerine ilişkin:
-Allah o geceyi bir daha bana yaşatmasın! demişti.

Seçimlerden önceki en tarihi sözü de şöyle kayıtlara geçmişti:
-Odunu koysam seçtiririm!

Sağcı siyasetçilerin “demokrasi-sandık-seçmen” algıları ne yazık ki, kendilerine olan hayranlıklarına tavan yaptırabiliyor.

Kendisini sıklıkla Menderes’e benzeten Erdoğan da aynı yoldan ilerledi. Yanına topladığı danışman sıfatlı dalkavuklarının döşediği aynalı koridorlardan gözü kapalı şekilde yürüdü. Nereye baksa kendisini gördü. Her şeyi o yaptı:
-BEN, BEN, BEN yaptım!..

İki yıl önce 1 Haziran’da Gezi Parkı’nda kafasını sivil itaatsizlik duvarına çarpmıştı. Siyasetin, akıl ile irtibatını koparttı. 7 Haziran’da ise sandığa tosladı!

Bir şey daha ortaya çıktı ki:
-Haziran Erdoğan’a yaramıyor!

***

TİP'ten HDP'ye

Türkiye'de sosyalistler ilk kez 1965 genel seçimlerinde 15 milletvekili çıkartarak TBMM'ye girdiler. Sosyalistlerin Meclis’te olduğu 4 yıl (1965-69) en fazla yasa önerisinin görüşülüp tartışılıp yasalaştığı dönem olarak kayıtlara geçti.

O seçimlerde Kürtler Türkiye İşçi Partisi'nin içinde yer almışlardı.

7 Haziran 2015'te ise Türk Solunun değişik renkleri, Kürt Özgürlük Hareketinin "çatısı" içinde yer alarak 1960'lardan bu yana en büyük birlikteliği sağladılar.

Sadece büyük bir seçim başarısı kazanarak, -demokrasinin yüz karası-yüzde 10 barajını aşıp RTE diktatörlüğüne "dur" demediler. Siyasete de kalite getirdiler. Sosyalist solun kaderini değiştirler. 80 milletvekiliyle oluşan HDP Meclis Grubu önümüzdeki yasama dönemine damga vuracaktır! En önde de kadınlar bulunuyor. Meclisteki kadın milletvekillerinin ağırlığı HDP sıralarında yer alıyor.

HDP 80 vekillik Meclis Grubu’yla, 1965'teki ilk başarıya altın bir halka ekledi!..

***

Bay EGO’nun uyarıları

Recep Tayyip Erdoğan 7 Haziran seçimlerini ancak üç gün sonra değerlendirebildi. Bunu yapabilmek için de Deniz Baykal ile 120 dakikalık görüşme yapması gerekti.

RTE’nin bu ilk teması yıllardır yerden yere vurmaktan kaçınmadığı, ağzını her açtığında “CEEE-HAA-PEEEE” diye avaz avaz bağırdığı parti ile yapması kendi partisine olan güveninin yerle bir olduğunun göstergesidir.

Yıllar önce de bir Baykal düzenlemesiyle siyasi hayata intibak eden RTE’nin kaderi yine aynı kişiyle bağlantı kurdurdu.

Ne konuştuklarını bilmiyoruz. RTE açıklamıyor. Baykal ise canlı yayınların kendisine sunduğu “canlanmayı” heyecanla değerlendiriyor. Ama çok konuşarak hiçbir şey söylemiyor!

RTE’nin nerede olduğu ise belli oldu:
-Herkes egosunu bir kenara bıraksın! dedi, yabancı öğrencilerin mezuniyet töreninde...

Herkes aynı şeyleri düşünmeye başladı.

Son yıllarda “kişisel ego” denildiğinde akla sen gelmiyor musun? Sırf bu yüzden onlarca gazeteciyi işten attırmadımı?

Rekor sayıda kişisel davayı sen açmadın mı? Haber yapan gazeteci için “elimden kurtulamayacak-yakasını bırakmayacağım” demedin mi?

Acaba Deniz Bey, (kendisinin) “Sayın Cumhurbaşkanı”yla bunları da konuştu mu? Çünkü “Sayın Cumhurbaşkanına doğru bilgiler aktarılmadığını” görmüş!

Anlatsa da öğrensek!