Google Play Store
App Store

Amerika seçimleri bir suikastla, bir komünizm umacısıyla, bir “Ben senden güzelim” propagandasıyla, bir Obama çiftinin ataklarıyla ve hem trajik hem komik bir havada ilerliyor. Kasımda kimin başkan olacağının Amerika'da ve dünyada hiçbir şeyi değiştirmeyeceği herkesin kabulü.

Almanya'daki tartışmalar gözler önünde. Topraklarımıza Amerikan füzeleri alalım mı, bu füzeler Rusya'nın içlerini vuracak mı, Zelenski'ye yardımları ne yapacağız, peki Çin otomobillerine karşı rekabet etmek için vergi oranlarını artırmak yeter mi? Yeni güvenlik doktrini Anayasa'mıza aykırı mı, silahlanmaya kaç para ayırmalıyız? Şansölye kendi partisinden de koalisyon ortaklarından da tepki alıyor. Barışçıl Yeşiller, Amerikancılığın ve savaş kışkırtıcılığının bayraktarı gibi.

Fransa'da olup bitenler, kimin hükümeti kuracağı belirsizliği, İtalya, Macaristan ve diğerlerinin kurduğu "yeni bir Avrupa ittifakı"nın neler yapacağı, savaşın en şahin ülkesi İngiltere'de olanlar açık. Bu ülkenin tüm dünyada en eski siyasal İslam destekçisi politikası, en sonunda kendi topraklarında ırkçı kesimlerin ayaklanmasına dönüştü.

∗∗∗

Şu ara Amerika ve Avrupa'ya bakan ortalama bir birey, batının hegemonya kaybının en dibinde olduğunu görmeden edemez. Ne Rusya-Ukrayna savaşında bir rolleri olabilir ne Ortadoğu'da ne de başka bir yerde. Evet, donanmaları, dolarları, yönetme gelenekleri ve uluslararası ilişkiler ağları, sinemaları halen güçlü ama anlaşmazlıkları çözme, yöntem, standartları belirleme gücü ve en önemlisi ahlaki üstünlükleri sona ermiştir.

Milyarlarca dolar para, silah, kadro, istihbarat ve teknoloji yardımına boğdukları Ukrayna, Rusya karşısında başarılı -bir "vekil" dahi- olamadı (Rusya'nın karşı karşıya olduğu dev yaptırımlara karşı on yıllık bir kapanmaya hazırlandığı söyleniyor). Bir şehre sıkışmış masum Filistin halkını günlük olarak kıran -ve canla-başla destekledikleri- İsrail, -kendi içinde- batıda kurulmuş en eski mahkemede (Lahey) soykırımla damgalandı bile. Tarihte böyle büyük ahlaki iflaslar az görülür.

"Batı" epeydir küresel ilişkilerin merkezi değil. Ne "hakem", ne "hegemon" ne de başka bir şey. Dünya -ne mutlu ki- artık "batısız" -ve bu iyi bir şeye benziyor-. Keyfine göre davranan, tüm dizginleyicilerinden boşalmış bir batı dünyaya yaramadı, yaramaz.

∗∗∗

Ne var ki Rusya ve Çin başta olmak üzere Hindistan veya Endonezya da batıya gerçek bir alternatif değil. Bunlar kapitalist uygarlık içindeki başka kutupları oluşturuyorlar (Bu vahşi, arsız ve utandırıcı dönemde bir "dizginleyici" rolü oynadıkları kesin ama). Ancak mevcut ekonomi-siyaseti aşan, üretim ilişkilerini değiştiren, devrimci veya yenilikçi bir sistemi temsil etmiyorlar. Ortadoğu'da İsrail'e kafa tutan İran, Hizbullah ve diğerlerinin kurdukları Direniş Ekseni de aynı eleştiriden muaf değil.

Tek kutuplu, batı ekonomisi, kültürü ve ahlakına dayalı eski dünyanın ölümü iyidir. Dünyanın doğusunda epeydir oluşmakta olan kutuplar ve "çok kutuplu dünya" iyidir. Bu yeni döneme, "Yeni Soğuk Savaş" diyenler var (Bir "sıcak" dünya savaşı ihtimali de var).