Seçim bitti ama gelecek seçim için çalışmalar bugünden itibaren başlamalı. Gözler CHP’de. Çünkü; CHP Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların, kuruluş ilkelerini emanet ettiği bir siyasal oluşumdur. Laik, demokratik sosyal, hukuk devletinin koruyucusudur.

Alevilerin Sünnilerin Musevilerin Hristiyanların Ezidilerin Ermenilerin, Türklerin Kürtlerin Arapların Çerkezlerin Boşnakların… Kısaca tüm farklılıkların hamisi olan özgürlükçü düzeni yani demokrasiyi var eden güçtür. 

***

Türkiye’yi emperyalist işgalden kurtaran, yeni ve çağdaş bir ülke yaratan ideolojisiyle CHP, Büyük Atatürk’ün iki büyük eserinden biridir.

Yurttaşın özgürleşmesi, toplumun örgütlenmesi böylece, hukukun üstlüğüne inanan, sosyal devletin varlığıyla yurttaşlarının can ve malını, çalışanların geleceğini güvenceye almak için 100 yıldır mücadele etmektedir.

Kısa aralıklarla siyasal yönetimde bulunan CHP, muhalefette dahi sağ partilerin, yurttaşın emeğini sömürmesine, devletin tüm kaynaklarına el koyulmasına ve ittifak ettikleri emperyalist yayılmacılığa engel olmuştur.

***

Ama maalesef CHP’yi son 28 yıldır yönetenler, partinin bu dokunulmaz yapısını ve kutsal görevini anlamadılar. Kişisel hırsları ve oluşturdukları hiziplerle partiyi değiştirmek adına sol ve özgürlükçü genleriyle oynamaya çalıştılar. Kimlik siyaseti yaptılar. "Benden senden" ayırımıyla CHP’nin ilkelerine ters düştüler. Partinin gücü ve enerjisinin içeride harcanmasına neden oldular.

***

Aç ve cahil bırakılarak, din istismarı yoluyla zorla muhafazakârlaştırılmak istenen yurttaşların bilinçlenmesi için mücadele etmek yerine sağ partilere öykünerek CHP’yi özünden uzaklaştırmaya çalıştılar. “Biz değiştik şimdi sıra ülkede” diye yola çıkanlar değişimi, sağcılaşma olarak değerlendirdiler.

Değiştirmek hevesiyle CHP’nin temel ilkelerinden vazgeçilince, sömürü düzeninin adı olan “Neoliberalizmin” dünyada önde gelen teorisyenlerini kendilerine danışman yaptılar. Siyasal İslamcı AKP’yle mücadele etmenin ilk şartı, yurttaşın yanında olmak, sorunlarını çözmede güven vermek, halkla kucaklaşmak olduğunu bir türlü anlamayan yönetimler, CHP’yi meydanlardan, alanlardan yani, toplumun içinden çıkarıp salon siyasetine soktular. Siyasal İslamcılarla mücadele etmek aslında zordu.

Bu nedenle kolayını seçtiler, laikliği savunacakları yerde, gerçek partilileri saf dışı ederek siyasal İslamcıların hoşuna giden politikaları uyguladılar. Sonuç hüsran oldu.

***

CHP’nin var oluşundaki en büyük güç, “Kuvayi Millîye” ruhuyla partisine bağlı üyeleridir. Yurtsever, bilinçli, solcu ve çalışkandırlar. Siyaset bilgisi yüksek “CHP’li üyelerin elinden “söz ve karar” hakkını aldılar. Onları afiş asan, merkezin gösterdiği adaya hizmet eden kişilikler haline dönüştürdüler.

14 Mayıs seçimi öncesi, “Sonuç ne olursa olsun en önemli gelişmeler CHP’de olacak” demiştim. Umudum, kazansak da kaybetsek de CHP’nin yeniden sol, sosyal demokrat özüne dönmesinin sağlanmasıydı. Her ne kadar kurultay ve tüzük değişikliği kararı olumluysa da ilk adım olan MYK’nın değişmesi yeterli değildir.

***

Yeni MYK mutlaka değerli arkadaşlardan kuruldu. Seçim olmasını beklemiyordum ama yapısal değişiklik beni düşündürdü. Genel Başkan’a bağlı bir yapı çıkması bekleniyordu, ama MYK’nın en etkili görevi olan ve parti yapısını doğrudan etkileyen “örgüt ve üye yazım işlerinin” Genel Başkan’a bağlanması yanlış oldu.

Böylece hem Parti Meclisi hem MYK hem TBMM Gurubu hem de örgüt, tamamen Genel Başkan’ın inisiyatifine geçti. Bu durum CHP’nin doğasına aykırıdır. Bilinmeli ki; Erdoğan’a özenilen ve “tek adam” anlayışının CHP’de de var olmasına neden olan bu yapı, beraberinde getireceği sorunlarla ileride Genel Başkan’ı çok üzecektir.

***

Ayrıca, MYK’nın görevlendirilmesinde yaşamsal önem taşıyan konulardan vaz geçilmiştir. Örneğin; 20 milyon öğrenci, Bir milyon öğretmeni ilgilendiren ve ülkenin en önemli yatırımı olan gençlerimizin eğitimiyle ilgili MYK’da görevlendirilme yapılmamıştır. Keza, Avrupa’da en çok hak ihlali yapılan Türkiye’nin ana muhalefet partisinde insan hakları, toplumun gelişmesini sağlayan kültür ve sanat, temel sorun olan enerjiyle birlikte CHP’nin dayanak noktası olan gençlik ve kadın konusuyla görevli Genel Başkan Yardımcısı atanmamıştır. Bu durum yaşamsal konuların CHP‘nin gündeminden çıkarıldığı yorumunun yapılmasına neden olacaktır.

***

Geçen yazıma çok olumlu görüşler geldi. Görüş bildirenlere teşekkür ederim.

Bu arada bugünkü CHP yönetimine sitemler de vardı. Birini paylaşmak isterim;

“SAYIN KILIÇDAROĞLU BİZ CHP’NİN EVLATLARI İLE DE HELALLEŞECEK MİSİNİZ?

Sayın Genel Başkan, ben Mersin’in Anamur ilçesinde, parti (CHP) binasının kirasını benim okul harçlığımdan daha öncelikli gören bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya geldim. Babam Av. Yalçın Kaya Kılıç 1973-1977 yıllarında CHP’den belediye başkanlığına seçilmiş ve 1996-1998 yıllarında CHP’nin ilçe başkanlığını yapan bir partilidir. Annem ise partili kadınlar tarafından çok sevilen ve 1989 yılında SHP’de başlayan kadın kolları başkanlığı 2006 yılına kadar CHP’de devam eden bir Cumhuriyet kadınıdır…

… En son 14 Mayıs seçimlerinde Mersin’den milletvekili aday adayı oldum.

Bu durum benim için onurlandırdı. Ancak eski Adalet Partisi il başkanının oğlunu seçilecek yerden milletvekili adayı göstermeniz benim için bardağı taşıran son damla oldu. ACABA BU PARTİNİN MAĞDUR OLAN EVLATLARI İLE DE HELALLEŞMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ? Yalın KILIÇ”

***

Son söz; CHP düzelirse Türkiye’de düzelir…