Google Play Store
App Store

Birkaç büyük kentimizde sanatsal etkinliklerin biri biterken diğeri başlıyor. Anadolu’nun büyük kısmında çoraklık hâkim ve bu durum kimsenin umurunda değil.

Hem adalet hem güzellik

“Cenneti Beklerken” filminden bir cümleyle söze girmek istiyorum bu hafta. Derviş Zaim’in sanat üstüne dörtlemesinin bu ilk filminin bir sahnesinde vezirin şu sözlerini anımsatmak istiyorum: “Cihana hem adalet hem de güzellik lazımdır”. Hiçbir suçu olmayan insanları hapiste tutarak dünya âleme korku salan hükümdarlara bu sözler bir şey ifade etmez elbette, ama adaletin eksikliğini hissedenler için belki bir faydası olabilir umuduyla yazıyorum bu satırları.  İstanbul’dayım birkaç gündür. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yerinde bir kararla kente yeniden kazandırdığı Beyoğlu Sineması’nda düzenlenen ‘Görsel Sanatlar-Sinema Buluşması’ çerçevesinde, sanat ve sanatçılar üstüne yapılmış yerli ve yabancı filmlerden bir seçki ve farklı disiplinlerden sanatçılarla birlikte İstanbullu sinemaseverlerle buluşuyoruz. Derviş Zaim’in, 17. Yüzyıl Osmanlı devletinde bir minyatür ustasının başından geçenler aracılığı ile sanat-iktidar ilişkisini gündeme taşıyan, yapıldığı dönemde hak ettiği ilgiyi bulamayan filmi ile başlatmak istedim seçkiyi. Oradan hızla günümüze, Mahmut Fazıl Coşkun’un çağdaş sanat ortamımızın dört sanatçısı üstüne yaptığı belgesel “Crossroads”a ve yönetmenliğinin yanı sıra yazar ve ressam olarak da çok değer verdiğim bir sanatçının Tayfun Pirselimoğlu’nun, günümüzün kaotik dünyasını absürt bir yaklaşımla anlatan ve görsel değerleri ile akıllara kazınan filmi “Yol Kenarı”na sıçradık.

YÖNETMENİN MELEKLERİ

‘Sinema ve Görsel Sanatlar Buluşması’nın ikinci gününde ‘Sinemada görüntü’yü konu alan söyleşimizin konukları iki usta görüntü yönetmeni Uğur İçbak ile Meryem Yavuz ve basın fotoğrafçılığından sinemaya geçen yönetmen Reis Çelik idi. Türkiye’nin ilk video-gazetesini çıkaran bir gazeteci olan Çelik, fotoğrafın sinema sanatında üstlendiği önemli rolü vurgularken, İçbak ve Yavuz görüntü yönetmeninin yönetmenle dil birliğini kurmasının gerekliliği üzerinde durdular ve sinemacı olmak isteyen gençlere yol gösteren konuşmalar yaptılar. İçbak, yönetmenin bir omuzundaki melek görüntü yönetmeni ise diğer omuzundaki melek de sanat yönetmeni (diğer adıyla yapım tasarımcısı) diyerek, sinema sanatında bu iki disiplinin önemini vurguluyordu.

Üçüncü günün söyleşi, bu ikinci meleğin önemi üzerinde odaklanıyordu. Plastik sanatlarla sinema arasındaki ilişkiyi ressam-akademisyen Yusuf Taktak, ressam Kezban Arca Batıbeki ve sanat yönetmeni Osman Özcan’la konuşmuş olmalıyız siz bu satırları okurken. İlk üç günün programında yer alan filmleri de anımsatmak isterim; başka kentlerde yaşayan ve görsel sanatlara ilgi duyan sinemaseverlere bir rehber oluşturması için. Florain Henckel von Donersmarck’ın “Asla Gözlerini Kaçırma” adlı filmi Nazi döneminde kariyeri ile inançları arasında bocalayan bir sanatçının dramını, Mary Harron’un “Dali Diyarı” 20. Yüzyılın dâhi sanatçısı Salvador Dali’nin, Stanley Tucci’nin “Son Portre”si Giacometti’nin yaşam öykülerini, Kouter Ben Hania’nın “Derisini Satan Adam” kapitalist dünyada sanatçı olmanın bedelini konu alan dikkate değer filmler. Ruben Öslund’un “Kare”si çağdaş sanatla dalgasını geçerken, Julian Rosefeldt “Manifesto”da 20 yüzyılın sanat manifestolarını Cate Blanchett’in müthiş yorumuyla sergiliyor.

CANLANAN ÇİZGİLER

Bugün ise, görsel sanatların iki ögesini çizgi ile kamerayı buluşturan canlandırma sinemasının günü. Pazar gününde sanatseverleri kedi severlerle buluşturuyoruz Beyoğlu Sineması’nda. Sanırım bu iki kümenin ortaklaştığı alan oldukça geniştir. Güne Christopher Jenkins’in “Meraklı Kedinin 10 Yaşamı” ile başlıyoruz; çocuklarınızla birlikte izleyebileceğiniz bir animasyon filmi ile. Sonra resim sanatı ile kedileri buluşturan bir kurmaca yapım, Will Sharpe’ın yönettiği “Louis Wain’in Renkli Dünyası”. Saat 18’de ise ülkemizde canlandırma sinemamızın ustalarından Ayşe Ünal, ANIMA’nın kurucusu Mehmet Kurtuluş ve Bahçeşehir Üniversitesi Çizgi Film ve Animasyon Bölümü Başkanı Prof. Nazlı Eda Noyan’la ülkemizde canlandırma sinemasının sorunları ve olanaklarını konuşacağız. Ardından Ünal ve Kurtuluş’un Bülent Üstün’ün çizgi romanından uyarladıkları “Kötü Kedi Şerafettin”le kapatıyoruz günü ve bu mini festivali. Seneye yeniden buluşmak dileği ile… İstanbul bir metropole yakışan yoğun bir sanatsal takvime sahip, her zaman olduğu gibi. Büyükşehir’in etkinliklerinin yanı sıra özel sektörün sanat kurumları ve sivil toplum kuruluşları da bu zenginliğe katkıda bulunuyor. Perşembe akşamı “Suç ve Ceza Filmleri Festivali” başlıyor. İstanbul Modern’de ise Locarno Festivali seçkisi… Bu arada Ankara’da 35. Ankara Film Festivali, İzmir’de 25. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali ve Antalya’da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kültür Yolu Festivali” sonuçlandı. Fethiye’de 20-24 Kasım arasında 2. Fethiye Film Festivali düzenlenecek. Anadolu’nun başka köşelerinden ise ses soluk çıkmıyor. Muhalefetin yönettiği yerel yönetimler beklentileri karşılayamıyor. Sanattan tasarrufun, insani değerlerden tasarruf olduğu gerçeği unutuluyor… Yerel yöneticilerimizin adalet için mücadele ederken güzelliği de ihmal etmemelerini dileyerek bitirelim.