Nurcan Bilge Gökdemir
nurcangokdemir@birgun.netHep Erdoğan, her zaman Erdoğan
Kadrolarda yenilenmenin sinyalini veren Erdoğan, sorumluluktan kurtulma peşinde. Simge isimlerden vazgeçen, kendi seçtiği bakanlar başta olmak üzere birçok ismi siyasetten silen Erdoğan’ın ajandasında yeni isimler var.
Kurucularının yanısıra parti yönetiminde, AKP kabinelerinde göre yapanların büyük bölümünün bugün siyaset sahnesinden silinip gittiği, değişmez tek ismin Erdoğan olduğu bir parti AKP…
Halk desteğinin azaldığı, yıpranma sürecinin iktidarı kaybetme riskini güçlendirdiği, söylemlerinin inandırıcılığını yitirdiği, krizlerle baş etmenin her güçlendiği dönemde, vitrinde değişiklik yaparak yol alma sanatının ustalarından biri oldu Erdoğan. ‘Kardeşim’ dediği siyasetçilerden bile kolaylıkla vazgeçebildiği, başbakanlık koltuğu dâhil önemli icrai görevleri rahatlıkla teslim ettiği yol arkadaşlarından büyük bölümünden kolaylıkla vazgeçebildiğinin örnekleri ile dolu Erdoğan’ın siyaset yolculuğu…
Liyakat tartışmaları, hanedan görüntüsü verme suçlamalarını göğüsleme cesaretini göstererek ülkenin en önemli bakanlığını teslim ettiği damadının bile üstünü “fatura kesme” söz konusu olduğunda kolaylıkla çizebildiğini biliyoruz.
KÖŞEYE SIKIŞTI
AKP’nin 2002’de başlayan siyasi tarihinin önemli kırılma noktaları oldu. Genel seçime göre oylarının 9 puan gerilediği 2009 yerel seçimleri, tek başına hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamadığı 2015 genel seçimleri ve ikinci parti konumuna gerilediği 31 Mart 2024 yerel seçimleri ilk akla gelenler. AKP için iktidarı kaybetme riskinin en görünür olduğu gün, 31 Mart 2024. AKP için iktidarı kaybetme riskinin en görünür olduğu gün, 31 Mart 2024.
“SUÇLU ONLAR” DEDİ
Daha önceki riskli süreçlerden iktidarını bazen talepleri karşılayarak bazen de ülkeyi yangın yerine çevirme pahasına çıkmayı başaran AKP, ilk kez şimdi yerel seçim sonuçlarının uyarının ötesinde anlamlar taşıdığını, oy desteğinin Erdoğan’ın deyimiyle “güneş karşısındaki buz gibi eridiğini” görüyor… Bu gidişata “dur” diyebilmek için denenen “yumuşama” sürecinden sonuç alamayan Erdoğan’ın elindeki ikinci enstrüman sermaye yanlısı, despotik, gerici politikalardan vazgeçmesi… Bu da mümkün olmadığından Erdoğan için tek yol kalıyor, kadrolarda değişim, faturayı başkalarına kesmek…
Seçimin hemen ardından “yenilenme” diyen ancak bunda acele etmeyen ya da sınırlı değişikliklerle yetinen Erdoğan en güçlü mesajı, partisinin 23’üncü kuruluş yıldönümünde verdi. “Önümüzdeki aylarda başlatacağımız Büyük Kongre sürecimizi sadece bir ‘vitrin yenilenmesi’ olarak değil, milletimizin bizden beklediği kapsamlı değişimin ana zemini olarak görüyoruz” dedi. Seçmen Erdoğan’a yerel seçimde “Değişim” dedi, ancak Erdoğan’ın bundan anladığının ise “Kendin dışındakileri değiştir” olduğunu bu konuşmada gördük.
Bununla da yetinmedi, “sorumluları (!)” şu sözlerle işaret etti: “Heyecanını kaybedenler, millete hizmetin önünde engel olmamalıdır. Bunun vebali ağırdır. Bunun hesabı ağırdır. Şunu unutmayın: Biz bu aziz milletin umuduyuz. Biz, bu aziz ümmetin de umuduyuz. Onların umudunu boşa çıkarak işler içine girenler altından kalkamayacakları bir yükle ezilirler. Açık söylüyorum, buna bizim de tahammülümüz olamaz. Milletin ve ümmetin umudunu ziyan edenleri hoşgörü göstermeyiz, gözünün yaşına da bakmayız. Yenilenerek ilerlerken kimsenin bize ayak bağı olmasına müsaade etmeyiz.” AKP’nin tüm politikalarının iki dudağı arasında olduğu bilinen 2017’deki Anayasa değişikliği ile ülke yönetiminde de bu konumunu yasal çerçeveye oturtan Erdoğan’ın buna karşın her sorunda başkalarını işaret ettiği, hesabı onlara kestiği bir gerçek. Bu arada sınırlı sayıdaki isim de Erdoğan’la yol yürümekten kendi isteğiyle vazgeçti elbette. Ancak dedik ya bunlar çok sınırlı sayıdaki isim. Daha geniş bir kesim Erdoğan’ın deyimiyle “AKP treni”nden indirildi.
ERDOĞAN DEĞİLSE KİM?
Bunların büyük bölümüne trenden indirildikleri söylenmedi bile, televizyon yayınlarında öğrendiler. İstifa etmek zorunda bırakılanların “görevden af talebinde bulundum” sözleri ise Erdoğan tarzı siyasetin simgesi oldu.
2009’DAN BU YANA
2002’de başlayan siyaset yolculuğunda AKP ilk sarsıntıyı bir önceki seçime göre 9 puan oy kaybettiği 2009 yerel seçimlerinde yaşadı. Erdoğan’ın ilk yaptığı kabine revizyonu oldu. Programı, kadroları belirleyen tek isim olmasına karşın kabinede büyük bir değişikliğe gitti. İsim isim belirlediği 26 bakandan sadece 10’u görevini sürdürebilirken 16 bakanı kabine dışı bıraktı. İmam Hatip lisesinden arkadaşı Nazım Ekren’in üstünün çizilmesi bu değişikliğin simgelerinden oldu.
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylık süreci de başarısızlık sonucu değilse de kıyım açısından önemli günlere sahne oldu. Erdoğan’a karşı Abdullah Gül’ün adaylığını desteklediği bilinen Beşir Atalay kabine dışı bırakıldı. Daha sonra gözden düşecek olan Ahmet Davutoğlu Başbakanlık koltuğuna oturtuldu. Beşir Atalay gibi simge isimlerden olan Hayati Yazıcı da bu dönemde kabineden uzaklaştırıldı.
2015 FATURASI
AKP’nin tek başına iktidarı kaybettiği 7 Haziran 2015’in ardından seçim hükümetinden sonra da kapsamlı bir kabine değişikliği gündeme geldi. Seçmenin sandığa yansıyan tepkisinin yönlendirileceği isimler parti kurucusu olmalarına bile bakılmadan etkisizleştirildi.
Çözüm sürecinin sonuçsuz kalması ve AKP’nin bu süreçle ilgili eleştirilerin hedefi haline gelmesi krizini de Erdoğan, Dolmabahçe mutabakatında olan tüm bakanları uzaklaştırarak aşmaya çalıştı.
BİLDİĞİ YERDEN AÇTI
Her zaman tek karar vericinin Erdoğan olduğunun tartışmasız kabulüne karşın kadrolar cezalandırılarak, uzaklaştırılarak yol alındı. Erdoğan şimdi de seçmenden en büyük tokadı yediği 2024 yerel seçimleri sonrası aynı yönteme başvurarak “Onlar yanlış yaptı, hızımızı kesti, ben onlardan kurtulursam yine yaparım” söylemiyle seçmeni ikna etme peşinde. Ancak geride kalan 23 yılın sonunda bilinen ve genel kabul gören gerçek şu: AKP kadro değil, Erdoğan demek, o ne isterse o yapılır, isimler gelir gider, onun isteği dışında o partide, hükümette yaprak kıpırdamaz…