Hepsi bu yüzyılda ve gerçekten oldu
IRMAK ADA
Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı ve editörlük yaptıktan sonra önce yayımlanan yazılarını derlediği “Bazıları Siyah Sever” ile ilk kitabını yayımlayan Barbaros Altuğ, bu kitabın ardından ilk romanı olan “biz burada iyiyiz”i kaleme aldı. İkinci romanı “yabancı” ile kurgu yolculuğuna devam eden Altuğ, pek çok yazarlık bursuna layık görüldü ve bıçak sırtı konuları ele aldığı eserlerindeki cesur ve etkileyici anlatımıyla edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edindi.
Barbaros Altuğ’un Everest Yayınları tarafından okurla buluşturulan üçüncü romanı “ruhumdaki yaralar” da yine kısacık hacmine rağmen okurda büyük bir etki bırakacak, incelikle kaleme alınmış ve Türkiye tarihinin yaralarına değinen bir kitap.
“ruhumdaki yaralar”, Paris, İstanbul ve Erivan üçgeninde geçen ve gerçek olaylara dayanan bir hikâye anlatıyor. Romanın baş karakteri Derin, Paris’te yaşayan bir gazeteci. Kitap 19 Ocak 2007’nin hemen sonrasında başlıyor. İstanbul’da gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi dünyanın gündemini sarsarken kendisi Fransa’da büyümüş olsa da ailesi Türkiye’den geldiği için Hrankt Dink cinayeti üzerine bir yazı hazırlama görevi Derin’e veriliyor. İlk başta bu görevi almaya isteksiz olan ve bu işi başına sardığı için arkadaşı Emmanuelle’e kızan Derin, yolculuğundan kısa bir süre önce yine Fransa’da yaşayan Ermeni bir doktor olan Vahan Bey ile tanışıyor. İkilinin bu karşılaşması, Derin’in Türkiye yolculuğuna yeni bir anlam katıyor ve onu Erivan’a kadar uzanan bir hikâyenin peşine düşmeye itiyor. Hikâyenin derinleştiği ve karakterlerin birbirine bağlandığı noktada bu yolculuk oluyor.
Öte yandan Hrank Dink’in cenaze töreninde eşi Rakel Dink’in yaptığı çarpıcı konuşmanın tam metni de hikâyede kendine bir yer buluyor.
Altuğ’un üslubu, diğer iki romanında da olduğu gibi akıcı ve etkileyici. Kısa ama vurucu cümleleri okurun hikâyede hızla ilerlemesini sağlarken karakterlerin iç dünyalarını ve yaşadıkları duygusal çalkantıları da ustalıkla yansıtıyor. Vahan Bey’in arzusunu yerine getirmek üzere attığı adımlar, Derin’i bambaşka gerçeklerle yüzleştiriyor.
“ruhumdaki yaralar”ın dikkat çeken yönlerinden biri de yazarın diğer romanlarında da görülen, hikâyenin farklı ülkeler ve farklı şehirler arasında dokunması. Paris’in kozmopolit havası, İstanbul’un karmaşası ve Erivan’ın tarihi dokusu, hikâyeye ayrı bir derinlik katıyor. Altuğ, bu şehirleri sadece birer mekân olarak kullanmakla yetinmeyip aynı zamanda karakterlerin içsel yolculuklarına dair duraklar olarak da kullanıyor.
“Ruhumdaki yaralar”, bir yüzleşme hikâyesi. Şahsi bir yüzleşmenin yaptığı bir toplumsal yüzleşme çağrısı. Geçmişle, acılarla ve kayıplarla yüzleşmenin ne kadar zor, ama bir o kadar da gerekli olduğunu hatırlatıyor.
“Okuyacaklarınız ne kadar gerçekdışı gibi görünse de hepsi bu yüzyılda ve gerçekten oldu” diyor Derin çalıştığı dergi için yazacağı hikâyeyi kaleme alırken. Galiba insanı en çok üzen de bu oluyor.