Her metin öyle başlayıp öyle bitmeli: Önce Saray rejimi yıkılmalı
İktidar krizlerden çıkış yolu arıyor. Muhalefet güçleri ise her sözün, her eylemin arkasından “Bu rejimden kurtulmalıyız” demediği müddetçe, ülkece içine sokulduğumuz karanlıktan çıkış yolu bulmamız çok olası değil.
Geçen haftanın en önemli konusu “Yenidoğan çetesi” oldu. Muhalif, kadın, çocuk, hayvan, ağaç derken katledilme sırasının çocuklara geldiği büyük bir çürümeyle karşı karşıyayız. İktidarın ürettiği hangi politika oluşturduğu hangi kurum varsa pislik paçadan akıyor. Tüm kötülükler adres olarak iktidarı işaret ediyor.
Son olarak “Yenidoğan çetesi” için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Bir ucu Sağlık Bakanlığı’na, diğer ucu SGK’ye, öbür ucu İl Sağlık Müdürlüğü’ne ulaşmasına rağmen yine konuyla ilgisi yokmuş gibi havaya bakıp ıslık çalıyorlar. Tıpkı bir önceki hafta canice öldürülen iki genç kadının cinayetiyle ilgili hiçbir sorumluluk almadıkları gibi.
UÇUM’UN ÇİZDİĞİ YOL HARİTASI
Ülkede halkın can güvenliği kalmamışken, her gün soyulurken, adaletsizliğe uğrarken, işsiz kalırken, aç bırakılırken bir yandan da ülkenin tepesinde farklı bir dünya yaşanıyor. Büyük laflar edilip, Türkiye’nin ne kadar güçlü bir ülke olduğu anlatılıyor. Bu bağlamda geçen hafta Bahçeli ile başlayan ve devam eden bir dizi gelişmeyle beraber “yeniden çözüm süreci” en önemli gündem oldu. Ama neyi ne kadar tartışacağımızı da iktidar belirlediği ve dolayısıyla kimse ne olduğunu anlamadığı için “izleme” duygusu baskın geldi.
Bu aralar hiç susmayan Mehmet Uçum bu konunun da esas aktörlerinden biri oldu. Dün uzun süredir üzerinde söz çevirdiği “iç cephe” meselesine açıklık getirdi. İçinde şiddeti anımsatan yanlış anlaşılmaları önlemek için “iç cephenin” dışarıdan gelecek tehditlere karşı CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin de yer aldığı “Türkiye cephesi” olduğunu ifade etti. Ve böylece hepimiz rahatladık!
İktidar cephesi bu aralar muhalefet partilerine çok sıcak. Bir CHP’ye bir DEM’e sesleniyor. Çok farkındalar ki muhalefet cephesi bölünmeden ya da gedik açılmadan istedikleri oyunu kurmak kolay olmayacak.
İktidarı oyunu belliyse muhalefet bunu neden görmüyor? Her şeyin fakında ve iktidara bir daha kazandırma gibi bir niyetleri olmayacağına göre neden böyle davranıyor?
KARŞI MAHALLENİN İSTEĞİ NE OLABİLİR?
DEM meseleyi Ortadoğu’daki gelişmeler üzerinden okuyup yeni bir fırsat penceresi açıldığını düşünüyor. Buradan ilerlemek istiyor. İlerlerken de iktidarla orta masada buluşmayı dert görmediği gibi gerekli de buluyor. Oradaki sorun iktidarın samimiyeti ve tüm muhalefeti bir kez daha arkasına dizip dizemeyeceği.
CHP yöneticileri izledikleri politikayı karşı mahalleyi ikna yöntemi olarak açıklanıyor. Ama karşı mahallenin ne istediği konusunda belirgin bir fikir yok.
Muhtemelen domatesi, çayı, fındığı para etsin istiyordur. Çocukları iyi bir eğitim alsın sonrasında işsiz kalmasın istiyordur. Sokakları mafyaya çetelere teslim olmamış bir ülkede yaşamak istiyordur. Bebeklerin istismara uğramadığı, çocukların katledilmediği sabahlara uyanmak istiyordur. Kira derdi olmasın istiyordur. En çok da adaletli bir dünyada yaşama talebi vardır. Listeyi uzat uzatabildiğin kadar.
Yani özetle, bir bölümüyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle tanıştığımız, önemli bölümünün o tarihten sonra derinleştiği kronik hale geldiği sorunlardan kurtulmak istiyor.
Aslında memleketin yüzde 80’inin istediği şeyi istiyordur. Geriye kalan cemaat, tarikat, mafya, yandaş sermaye ve AKP döneminde koltuk kapmış bürokrat.
Sorun şu ki muhalefet yüzde 80’in mi yüzde 20’inin mi sözcüsü olacak. Tamamına seslenmek mümkün değil.
İKTİDARLA ÇÖZÜMDE ORTAKLAŞMAK!
Rejimin etrafında dönen, onun minderinde kalan muhalefetin ülkede umut rüzgarı estirme şansı yok deyince de önümüze anket sonuçlarını oyuyorlar. CHP hala birinci parti oyunu artırdı deniliyor. Peki o anketlere bir daha başka bir yerden bakmaya ne dersiniz.
Aynı şirketlerin yaptığı kamuoyu araştırmalarına göre ülkenin yüzde 75’i muhalefet boşluğu var, yüzde 38’i hiçbir parti ülkenin sorunlarını çözemez, yüzde 30 oy vereceğim parti yok diyor.
Bu rakamları şöyle okumak pekala mümkün: Ülke yangın yeri, iktidar dökülüyor ama güven veren muhalefet yok.
Ülkenin geldiği tabloya bakarak “bu rejim yıkılmalı“ demeyen-diyemeyen hiçbir siyasetin değişim iradesini temsil etmesi mümkün değil.
Ekim ayında sadece iktidar oyunlarına tanıklık etmedik. Kadınların, gençlerin, emekçilerin güçlü protestolarını da izledik. Bu tepkiler umut veriyor.
Bu tepkilerin birleşik bir siyasi ve dönüştürücü güce dönüşmesi “bu ucube rejimden kurtulalım” fikrinde ortaklaşmaktan geçiyor.