Yaşamın her gün biraz daha fazla zorladığı, bu da olmaz artık dediğimiz anda daha da olumsuz bir etkiyle karşılaştığımız bu zamanlarda “Aşk”ı konu edinen bu kitap bir nefeslenme oldu benim için. Sevmenin, sevilmenin yaşının olmadığını bir kere daha gösterdi.

Her yaşta ve zamanda, aşk!

MEHMET ÖZÇATALOĞLU

Aşk nedir, diye sorsalar, yeryüzündeki canlı sayısı kadar farklı tanım çıkar ortaya. Sözlükte yer alan tanımı ise; “kişilerarası ilişki veya bir başka varlığa duyulan derin sevgi”dir. Aşk en yüce erdem veya iyi alışkanlıktan, en derin kişilerarası sevgiden en basit zevke kadar bir dizi güçlü, olumlu duygusal ve zihinsel durumları kapsar.


Fabien Toulme’nin “Büyük Aşk”ını okurken kitabı okur gibi değil de gerçekliği seyreder gibi hissettim. Desen Yayınları tarafından yayımlanan kitap bir grafik roman. Çizgi roman olarak da tanımlanabilir mi, yoksa çizgi romanın yeni bir türü olarak mı görmeliyiz, buna okuru karar versin. Çizgi roman deyimi bizim için çok eski olsa da grafik roman yeni sayılır. Bu iki tür arasındaki benzerlik ya da farklılığa bakınca, çizgi romanların periyodik olarak yayımlandığı, grafik romanların ise böyle bir düzeni olmadığını görüyoruz. Biçimsel olarak da farklılıklar mevcut. Kitabı teknik açıdan incelemeyi bir kenara bırakalım ve içeriğe geçelim. Damla Kellecioğlu’nun dilimize kazandırdığı kitapta kocasını yakın zamanda kaybetmiş olan Suzette ile tanışıyoruz. Bir de torunu Noemie ile… Bizdeki geleneksellikten uzak bir ilişkileri var. Birlikte tatil yapıyorlar, yemeğe çıkıyorlar, içiyorlar… Noemie, dedesinin ölümünün ardından anneannesinin çok üzgün olmadığını fark ediyor. Bunun nedenini merak edip peşine düşünce, anneanne ve dedesinin arasındaki ilişkinin donukluğunu, mesafesini ve dedesinin sadakatsizliğini öğreniyor. Tam da bu noktada okur bu sadakatsizliğin nedenleri üzerine düşünceler geliştirebilir. Öte yandan Suzette’in çok uzun zaman önce İtalya’da Francesco adında bir adama âşık olduğu da ortaya çıkar. Suzette, torunu Noemie’nin desteği ve öncülüğünde Francesco’yu bulmak üzere yola çıkar. İtalya yolculuğunda iki kadın, kendi kadınlık deneyimlerinden, kadın erkek ilişkilerinden ve nesil farkından da söz ederler. Hayat üzerine söyleşirler. Suzette’in Francesco’yu arama yolculuğunu takip ederken Noemie’nin de aynı evi paylaştığı ve farklı bir ilişkiyi deneyimlediği erkek arkadaşıyla geçen günlerini okuyoruz.

Büyük Aşk’ı okurken konu ve kurgu olarak olmasa da biçim olarak çocukluğuma, ilk gençliğime döndüğümü itiraf etmeliyim. Red Kit’in maceralarını bir solukta okuyup kenara kaldırırdım. Yaşamın her gün biraz daha fazla zorladığı, bu da olmaz artık dediğimiz anda daha da olumsuz bir etkiyle karşılaştığımız bu zamanlarda “Aşk”ı konu edinen bu kitap bir nefeslenme oldu benim için. Sevmenin, sevilmenin yaşının olmadığını bir kere daha gösterdi. Aşkın ne denli kıymetli bir duygu olduğunu ve sahip çıkmamız gerektiğini de… Şartla ne olursa olsun. Yaşımız kaç olursa olsun.

Fabien Toulme ülkemizde adını, “Beklediğim Sen Değildin” ile duyurmuştur. Dokunaklı bir hikâyedir bu kitapta da anlattığı. “Hâkimin Yolculuğu” adlı üçlemesi ve sonrasında gelen “İki Yaşam”la da edebiyat dünyamızda yerini edinmiştir. Şimdi de “Büyük Aşk” derken oldukça gerçekçi olduğunu hissettirmiş.