Herkes mahkeme dramlarını sever
Scott Turow’un çok satan, “Presumed Innocent” isimli kitabından uyarlanan Apple TV+’ın yeni dizisinin çekildiğini duyduğumda bende olumsuz tepki uyandırmıştı. Yeni uyarlama, Scott Turow’un karmaşık ve katmanlı hikâyesini yeni izleyici kitlesi için yeniden anlatma fırsatını sunacak olsa da hikâyeyi zaten bilen izleyiciler için gerilimi ve sürpriz unsurlarını korumak neredeyse imkânsızdı. 1990 yılında aynı romanın uyarlaması olan Harrison Ford, Bonnie Bedelia ve Greta Scacchi’nin başrollerini paylaştığı film izleyicilere gerilim dolu bir hikâye sunmuş ve filmin sonunda hepimiz katili öğrenmiştik. Ve film, dönemin izleyicileri tarafından beğenilmiş ve sinemada hukuk gerilim türünün klasiklerinden biri haline gelmişti. Bu nedenle bu yeni diziyi merakla baştan sona dikkatlice izledim ve yaratıcı ekibin diziye, hikâyeyi taze ve ilgi çekici tutmak için yeni perspektifler ve detaylar eklemiş olduğunu gördüm. Ve emin olduğum bir şey varsa, o da bu proje için en doğru isim olan David E. Kelley’nin bu işin başında yer almış olması. Çünkü bu tam da David E. Kelley’nin tarzı bir iş; Neredeyse tüm projelerinde olduğu gibi güzel görünen hayatları ani bir şiddetle altüst olan varlıklı Amerikalıların parlak dünyasında geçen, aile içi ve mesleki çatışmalarla çevrili bir gizem hikâyesi.
YENİ RUSTY SABICH
Görsel anlatım ve güçlü oyunculuk performanslarına rağmen bu dizi 2024 yılı Amerikan hukuk ve polisiye dünyası için yer yer inandırıcı olmakta zorlansa da, ana karakter Rusty Sabich’in hikâyesini Jake Gyllanhall ekranlara mükemmel bir şekilde taşımış. Harrison Ford’un başarılı performansının ardından Jake Gyllenhaal’un Rusty Sabich karakterine yeniden hayat vermesi, dizinin bir diğer en güçlü yönü. Bir savcı olarak meslektaşı ve gizli aşkı Carolyn Polhemus’un cinayetiyle suçlandıktan sonra Rusty Sabich’in hem hukuki hem de kişisel hayatında büyük bir kaosla karşı karşıya kalması ile Gyllanhall’un performansı, hikâyenin duygusal ve psikolojik derinliğini izleyiciye aktarmada önemli bir rol oynuyor. Açıkçası bir oyuncu için öfkeli birisini canlandırmak kolaydır. Bunu herkes yapabilir ama iyi bir oyuncu bu öfkenin altına öyle katmanlar katar ki seyircinin kafasında onlarca soru işareti ve de birbirine tezat duygular oluşturur. Başta hukuk sisteminin karmaşıklığını ve adaletin ne kadar kırılgan olabileceğini gözler önüne seren hikâyede, Rusty Sabich bir savcı olarak sistemin bir parçasıyken, bir şüpheli olarak aynı sistemin karşısında durmakta oluşu çelişkili ve çetrefilli bir karakter oluşumunu beraberinde getiriyor. Bu ikilem seyirciye hukuk sisteminin iç işleyişini ve adaletin sağlanmasının zorluklarını düşündürürken, Rusty’nin içinde bulunduğu durum ile insan doğasını ve etik ikilemleri ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor.
FARKLILIKLAR VE BENZERLİKLER
“Presumed Innocent” dizisi, orijinal film ve kitabı hatırlayanlar için hem belirgin farklılıklar hem de benzerlikler sunuyor. Scott Turow’un romanına ve 1990 yapımı filme sadık kalınırken, yeni izleyicilerin beklentilerini karşılamak için bazı değişiklikler ve eklemeler yapılmış. Orijinal filmde ve kitapta, Rusty Sabich’in eşi Barbara, daha çok yan karakter olarak kalırken, yeni dizide Barbara karakterine daha fazla derinlik ve ekran süresi verilmiş. Barbara sadece kocasının sadakatsizliğinin acısını çeken bir kadın olmaktan çıkıp, kendi içsel mücadelelerini ve potansiyel yeni aşk ilgisini keşfeden bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu değişiklik, izleyicilere Barbara’nın kocasının ilişkisi ve ailesi üzerindeki etkilerini daha iyi anlamaları için fırsat sunması açısından oldukça önemli. Orijinal film, büyük ölçüde Rusty Sabich’in, masumiyetini kanıtlamaya yönelik çabalarına odaklanıyordu. Yeni uyarlama bu temayı koruyor, ancak Barbara’nın genişletilmiş rolü sayesinde hikâye, Rusty’nin ailesiyle olan ilişkilerine daha fazla odaklanarak, duygusal derinlik katıyor. Carolyn Polhemus karakteri, yeni mini dizide de geçmişe dönüşlü seks sahneleri ve kanlar içindeki suç fotoğrafları aracılığıyla görünür olmaya devam etmiş. Bu sahneler daha çok Rusty’nin içsel çatışmalarını ve dava sürecinin gerilimini vurgulamak için kullanılıyor ve Carolyn karakteri, hikâyenin ilerleyişinde önemli bir katalizör görevi görerek Rusty’nin suçlamalarla başa çıkma sürecini yansıtan bir iç araç olarak hizmet ediyor. En önemli iki unsurun ise kesintisiz bir şekilde korunmuş olduğunu görüyoruz; Rusty’nin savunma stratejileri ve de güvenilmez anlatıcılığı.
GÜVENİLMEZ ANLATICI
Rusty’ye karşı açılan davanın ikinci derece kanıtlara dayanması hukuk sisteminin ne kadar kırılgan olabileceğini gösterse de bir yandan seyirci başka bir boyutla zorlanıyor; güvenilmez anlatıcı. Güvenilmez anlatıcılardan hoşlanmasam da, yazar Scott Turow’un bu tekniği ustalıkla kullanması sonucu olacak ki, bu hikâyenin her şeyi aslında tam da bu güvenilmez anlatıcıya yani Rusty’ye bağlı. Bu teknik, hikâyenin en başından itibaren bizlere bir şeylerin güvenilmez olduğunu hissettiriyor ve bu da gerilimi artırıyor. Rusty’nin bize söylemediği şeyler neler? O mu yaptı? Parmak izleri ne olacak? Bu sorular, hikâyenin ilerleyişi boyunca izleyicilerin merakını diri tutuyor. Rusty’nin güvenilmezliği, hikâyenin sonunda tüm soruların cevaplanmasıyla birlikte anlam kazanmış olsa da, izleyicilere tatmin edici bir son sunsa da daha büyük etik bir soruyu da beraberinde getiriyor. Bu soru, hukuk sisteminin adaleti gerçekten sağlamakta ne kadar başarılı olduğu ve bireylerin bu sistem içinde ne kadar güvende olduğu üzerine düşünceler uyandırıyor. Herkes mahkeme dramlarını sever. Filmlerdeki mahkeme sahneleri popüler hukuk kültürünü oluşturan en birincil araçtır ve bu sahnelerin kurgudan ibaret olduğunun kabul edilmesi gereklidir. Ve bu dizinin mahkeme salonu sahneleri çok iyi yazılmıştı ve dizinin en sürükleyici kısımlarını oluşturuyordu. Romanın zengin anlatımının korunduğu sekiz bölümlük dizi, mahkeme salon dramalarını sevenler için orijinal filmden ve kitaptan hatırlanan unsurları koruyarak, yeni izleyicilerin beklentilerini karşılamak için eklediği bazı yenilikler ve değişikliklerle izleyiciye tatmin edici bir deneyim sunacak.