Mazgert’in uzak bir köşesindeki Pulan’da, Ali’den doğma Hasan, Hüseyin ve Ali (Eleyder) üç kardeştiler. Hasan en büyükleriydi, kolları kocaman, boyu iki metre, bıyıkları eski çağlardaki dağ adamlarının bıyıkları gibiydi -ki geçen yüzyıl eski çağ sayılır-. Parmakları uzun, etli ve dolgundu, normal insanın beş katı kalınlıktaydı. Burun delikleri nefes aldığında bir körük gibi şişer, inerdi.

Hasan, heybetli fiziği, simsiyah sert telli bıyıkları ve on adamı birden alt edecek kuvvetiyle yalnızca Pulan’da değil, tüm o köylerde tanınırdı. Bizim Hasan korkutucu görüntüsüne karşın bir kere bile karıncayı ezmemiş, daldaki kuşu korkutmamış, kapı önünde durmadan miyavlayan kediye bir pışşt bile dememişti. Ama bir kere sinirlendiğinde, gözünün nasıl döndüğünü, neler yapabildiğini gören -o dağlarda sabah gözlerini açtıktan gece yastığa başlarını koyuncaya kadar dedikodu yapan- köylüler ona hemen bir ad taktılar: Hesê Bom.

Otuz sekiz yılının yaz ayında köye gelen askerler, Hesê Bom’a, kardeşlerine, köy halkına dokunmadılar. O yıl Hesê Bom askere gitmeye hazırlanan genç bir adamdı ve listede adı yoktu. Ama Hesê Bom’un akrabalarından Karacabey ve Uşak’a götürülenler oldu. O götürülenler, şu iki bin yirmi ikinin ilk gününe kadar köye dönmediler.

Hesê Bom asker oldu. Altı yıl Erzurum’da kaldı. Bir sabah Pulan’a bir mektup geldi, zarfı açan küçük kardeş Eli Heyder, beyaz kâğıdın üstünde yalnızca dut, ceviz, qax, muri, soy resimlerini gördü. Mektup Hesê Bom’dandı, büyük kardeş resmini çizdiği yiyeceklerden göndermelerini istiyordu. Erzurum’da kedi damdan dama atlarken havada donmuştu. Hesê Bom yiyecek listesini çizmişti. Çünkü bizim koca adam Hesê Bom hayatında okul yüzü görmemişti.

Hesê Bom nihayet askerden döndü, rengi soğuktan kararmış, bıyıkları sertleşmiş, kocaman elleri daha da büyümüştü, yalnız da değildi, güzel bir kadın yanındaydı. Aslında Hesê Bom değil, kadın elinden tutup onu Pulan’a getirmişti. Koca adama âşık olan bu kadın ah ne kötü ki Yarbay’ın karısıydı. Köylüler büyük bir misafirperverlik gösterdikleri bu kadından hemen geri dönmesini rica ettiler. Yarbay köye gelirse bu defa herkes gidebilirdi. Hesê Bom, üç ay kaldığı kadına gözünde iki damla yaş ile veda etti. Ama kısa bir süre sonra Qıl’dan Alanlı bir ağanın kızını getirdi, evlendi.

Bir gün aç-bilaç köylüler, açık kasa kamyonlarda Çukurova yollarına düştüler. Tahta kasalı kamyonların birinde Pulanlı Hesê Bom, köylüler ve Zeranik’ten köylüler de vardı. Kadın, çocuk, erkek düzinelerce insan pamuk tarlalarını doldurdu. Bizimkiler, Diyarbakır’dan Urfa’dan marabalarla el ele günde on altı saat pamuk toplamaya başladılar. Hesê Bom’un kocaman avuçları içinde yumuşacık pamuk topakları vardı.

Ancak bu tarlada akşam güneş batıp da paydos dendiğinde, birden ortaya çıkan iri yarı adamlar durmadan köylülere bağırıyor, az çalıştıklarını söylüyor, pamuk torbalarını tekmeliyor, yevmiyeleri kısıyorlardı. Esmer tenli kızlar ve erkekler, tarlada görünmeyen ama akşam zuhur eden bu adamlardan çok korkuyor ve üç kuruşa razı oluyorlardı.

Hesê Bom birkaç gün bu adamları izledi, gün devrilip de akşam geldiğinde bu kabadayılar daha bir höst demeden onları çağırdı. Kırk kabadayı karşıda toplandı, bu tarafta bizim Bom tekti. Hesê Bom dev kollarını her savurduğunda bir kabadayı devriliyordu. Bu böyle on ikiyi buldu. Bağırma-çağırma, axlama-vaxlama derken o saatte ortada hiç görünmeyen ağalar duruma el koydu. Alelacele kovdukları kabadayıların yerine bu kocaman adama birlikte çalışmak istediklerini söylediler. Bizim Bom, bir ağaya attığı yumrukla teklifi yanıtlamış oldu. Hesê Bom’un Çukurova günleri işte böyle bitti.

Hesê Bom çeyrek yüzyıl evvel öldü. Adı Pulanlılardan çok, Çukurova tarlalarına ve kabadayılarına kaldı. İnsanlar yaşarlar, ölürler -biz sadece yakınlarımızı değil, duyduklarımızı da tanırız-, ölümlerine üzülür, geride bıraktıkları değerleri sahipleniriz. Bir yılı geride bıraktığımız, yeni bir yıla ilk adımı attığımız şu günde Hesê Bom’a, geçen yüzyılda ve senede yaşayanlara ve ölenlere, pandemide yitirdiklerimize saygıyla.

(Hesê Bom’u hepimize tanıtan Pulan’dan Ali Asker Özbey’e teşekkürlerimle.)