Google Play Store
App Store

Klasik sanatta yapıt merkezdedir, her şey onun etrafında döner. Bir girdap gibi, sizi içine çeker. Güncel sanatta ise yapıt, geçiş noktasıdır; çatallanan bir yol ağzı. Sizi olmadık bağlantılar kurmak için kışkırtan bir nesne; yolları durmadan çatallanan bir bahçe. Yapıttan yola çıkmak, aynı zamanda yoldan çıkmak demektir. Yollar sürekli çatallandıkça bağlantılar, söylemler, eylemler, durumlar ve duyu izlenimleri ağında kaybolursunuz. Yapıt çok gerilerde kalmıştır, onu hatırlamazsınız bile. Klasik sanatta yapıt çekim merkezidir, asla uzaklaşamazsınız. Alice’in “yol kesen” evi gibi sürekli karşınıza çıkar. Güncel sanatta ise merkezkaç kuvvetleri iş başındadır, savrulursunuz ve hiç olmadık yerlerde bulabilirsiniz kendinizi. Klasik yapıt, üzerinde yoğunlaşabileceğiniz bir meditasyon nesnesidir. Çağdaş sanat ise yoğunlaşmanıza asla izin vermeyen, hiperaktiviteyi tetikleyen bir nesne. Klasik sanatta aktivite hep merkeze doğrudur, güncel sanatta ise hep dışarı doğru. Güncel sanat asla aktif olanla yetinmez; izleyiciyi aşırı aktiviteye, sınır ihlaline zorlayan hiperaktif durumlar yaratır. “Çağdaş paradigma, sınırların ihlali olarak ve sanatın alanını olağanüstü derecede genişletme süreci olarak yorumlanabilir” (Perniola, Sanat ve Gölgesi, İletişim). Güncel sanatçı sanatın hiperaktif çocuğudur, nesneleriyle izleyiciyi de hiperaktifleştirir.

∗∗∗

Nesneler doğaları gereği pasiftir ve insan nesnelerin hâkimidir, onları ancak insan hareket ettirebilir. Fakat hiçbir şey anlatıldığı gibi değil. Mekâna yerleştirildiklerinde, mekân içindeki hareketlerinizi artık nesneler belirleyecektir. Nesnelerin pasif durduklarına bakmayın; sahip olmak istediğiniz bir nesne, kim bilir ne çok zaman ve efor harcatmıştır size. Satın alıp koleksiyonunuza kattığınız bir tablonun karşısında zaman geçirebilirsiniz. Bir tablo, hele çizgisel perspektifle üretilmişse sizi oturduğunuz yere sabitleyecektir. İzleyiciyi yerinden kalkması için kışkırtan nesneler ilk kez 17. yüzyılda Barok sanatta üretilmiştir. Rönesansın klasik yapıtı bireyi sabit bir konum ve bakışa yerleştirirken, barok yapıt aksine bireyi bakış açısını terk etmeye zorlar, kışkırtıcıdır. Michelangelo’nun Davud’unu, Bernini’nin Barok Davud’u ile kıyaslayabilirsiniz. Bernini’de Davud, bir labirent gibi kendi üzerine kıvrılmıştır, Michelangelo’da olduğu gibi nesneyi artık tek bir bakışta kavramanız mümkün değil. Bakış açınızı değiştirdikçe nesne de değişecek, nesne sizi durmadan yerinizden edecektir. Kendinizi bir labirentin içinde yolunuzu yitirmiş halde bulabilirsiniz. Nesneyle birlikte özne de değişmiştir. Deleuze, nesne ile öznenin değişen doğasını belirtmek için “nesne/obje” yerine “objektil”, “özne/subje” yerine ise “superject” terimlerini kullanır; artık sabit bir nesneye göre kendini inşa eden bir özneden değil, aksine sürekli devinen nesnelerin devindirdiği öznelerden söz edilmektedir (Kıvrım, Bağlam).

∗∗∗

Yerimizde duramıyoruz, nesnelerle birlikte dalgalanıyoruz. Sanatta aktif olandan hiperaktif olana doğru bu paradigma değişimi sadece sanata özgü de değil; sıradan nesneler de hiperaktif hale gelmiş ve bireyleri daha da hiperaktifleştirmiştir. Uzaktan kumanda ile televizyonda zapping yapmayı öğrenen birey, artık yavaşlığa tahammül edemiyor ve ekrandaki görüntü akışlarını parmak ucuyla hızlandırabiliyor. Sıradan bir nesne, akıllı telefon sayesinde artık herhangi bir şey üzerinde yoğunlaşması çok zor. Göz, durmaksızın akan sanal nesnelerin peşinden sürüklenmeye teşne. Zihinler de öyle. Düstur, anı yakalamaktır, fakat an sürekli kaçıyor ve yakalanması asla mümkün değil.

Artık an, üretim bantlarında üretiliyor ve metalarla temsil ediliyor. Olup biten her şey, iletişim ve enformasyon ekonomisi içinde gerçekleşiyor. “Sanat ürünleri de iletişim ve enformasyon ekonomisi kapsamına girmektedir” (Perniola). Güncel sanat enformasyon teknolojileriyle o kadar içli dışlıdır ki artık neyin sanat neyin enformasyon olduğuna karar vermek zorlaşır. Sanat, sınır ihlalini işlevsiz hale getirmiştir; şeyleri görünür kılmak yerine aksine gizemleştirir. Hiper metin olarak sanat nesnesi, enformasyon ağlarında asılı halde, ticari bağlantıları gizlemektedir. Ağda dolaşan her hiperaktif izleyici anı yakaladığı an, bir tüketiciye dönüşmektedir.