Hoşça kal Volkan
Hâlâ inanmakta zorlanıyorum. Edip Akbayram’dan sonra Türkiye çok değerli bir insanı, Atatürkçü ve devrimci bir müzisyeni, Karadeniz’in çılgın sesi Volkan Konak’ı da kaybetti. Henüz Edip ağabeyin şokunu üzerimizden atamamışken Volkan’ın ölümü sadece müzik çevresini değil tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. Hem Volkan’ın vefatı, hem de hak, hukuk, adalet için sokaklara çıkan protestocu üniversitelilerin hapiste olması bu bayramın tadını tuzunu kaçırdı.
Volkan ile tanışmamız 1994 yılına rastlar. Biz “Ankara’dan Abim Geldi” albümünü çıkardığımızda, o da aynı yapım firmasından “Gelir Misin Benimle” isimli kasetini çıkarmıştı. O yıllarda plak şirketlerinin basın danışmanları tarafından yürütülen tanıtım çalışmalarında birlikte birçok radyo ve televizyon programlarına katılmıştık. Her zaman ateşli ama saygılı, sözünü esirgemeyen, esprili ve değişik fikirleri olan birisiydi Volkan. Atatürk’e ve Cumhuriyet’e olan sevgisi her şeyin önündeydi. Babasına olan sevgisi de öyle. Çernobil faciasının Karadeniz’deki olumsuz etkileri yüzünden her bölge insanı gibi Volkan da ailesinden altı kişiyi kansere kurban vermişti. Babasının ölümünden sonra ablası Nuran Bahçekapılı’nın sözlerini yazdığı “Cerrahpaşa” şarkısı kanser yüzünden hayatını kaybeden tüm Karadenizli vatandaşların yakınlarının sesi, isyanı, öfkesi olmuştu.
Volkan çok özel biriydi. Özellikle sahnede söylediği şarkılar, anlattığı fıkralar, hikâyeler, okuduğu şiirler onun nasıl biri olduğunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererdi. O kadar doğaldı ki, sanki binlerce kişinin olduğu bir konser salonunda değil de, Trabzon’un bir yaylasında soba başında dinlerdiniz onun anlattıklarını.
Sahnede binlerce kişiye şarkılar söyleyen, onları anlattıklarıyla kahkahalarla güldüren, eğlendiren Volkan Konak aslında hep düşünceli, ülkesinin dertlerine kafa yoran, yobazlığın ve din tacirliğinin karşısında duran, ülkesinin dertlerini kendisine dert edinen birisiydi. Sonuna kadar devrimci ve Atatürkçüydü. Ve ücretsiz Halk Konserleri’nde de, biletlerin binlerce liraya satıldığı özel gecelerde de bunu haykırarak söylerdi. Onu özel kılan da bu samimiyeti ve içtenliği, dobralığıydı.
Ölümünden sonra, gerici kesim tarafından arkasından söylenenler, yazılanlar Volkan’ın kaygılarında ve mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Bu sosyal lince sebep olan da bir konser sırasında söyledikleri.
2020 yılındaki bir konserinde söylediklerinin vasiyet olarak sunulması, servis edilmesi ne kadar anlamsız. Sahnede insanların neler yaşadığını bilemezsiniz. Orası ayrı bir dünyadır. Volkan bir şarkı sonrasında çok duygulanıp “Siz sevenlerime vasiyetimdir. Ne olur ben ölünce beni gömmesinler toprağa. Yaksınlar benim tüm bedenimi. Ve bir kutuya koyup Karadeniz’imin üstüne bir helikopterle savursunlar tüm küllerimi. Özellikle de tüm Trabzon’umun üstüne” dedi diye bunu vasiyet olarak algılamak nasıl da bir aymazlık. Ben bu sözlerden bir müzisyenin doğduğu yerlere olan hasretini, Trabzon’a olan sevgisini çıkarıyorum. Bundan dinsizlik, ateistlik çıkarmak ne mümkün. Bu söylentileri yayanlar, sevgili Volkan’ı linçlemeye çalışanlar sanatın ve müziğin iyileştirici, barışçıl yönlerini bilmediklerinden, konsere gitmediklerinden, sahnede olan bitenlerin aslında kurgusal bir yapısı olduğunu anlayamazlar. Volkan en sevdiği yere, babasının yanına gitti. Onu unutmak ne mümkün. Volkan Konak’ın yıllardır taşıdığı demokrasi ve özgürlük bayrağı yere hiç düşmeden bizler tarafından taşınmaya devam edecek… Gözün arkada kalmasın Volkan. Hoşça kal…