Geçen yıl son yazımın başlığı “İki bin yirmi ikiye beş kala” şeklindeydi. Şimdi aynı yazıyı, başlığını “İki bin yirmi üçe altı kala” diye değiştirip aynen tekrarladığımda, sanırım pek fark eden olmazdı. Çünkü 2022 yılını da adeta 2021’in bir déjàvu’su olarak yaşamıştık.

Bakalım, “güncelleyerek” tekrarlayınca nasıl oluyormuş? Evet, yeni yıla şurada altı gün kaldı. Yine geçmiş yıl muhasebeleri ve yeni yıl beklentileri sıralanmaya başlanır. Geçmiş yıllarda yaşanmış bazı şeyleri önceden bilmiş olmak, gereği yerine getirilmediği takdirde, pek bir şey değiştirmez. İşte şu belirsizlik ortamında bazı şeyleri öngörmek için ise kâhin olmak bile gerekmez. Mesela 2019 yılının son yazısında da bir kehanette (!) bulunmuş ve “Valla bunlar yerli ve milli dolar bile basarlar” demiştim. Kur korumalı mevduat icadıyla yerli ve milli dolar (!) icat etmiş olmadılar mı?

Madem o yazıdaki kehanetim çıktı, diğerlerini de şimdi azıcık güncelleyerek 2023 için tekrarlarsam, sonraki yıllarda yine böbürlenerek “ben demiştim” diyebilirim! Yeni yılda da başımızdaki faşizm belasını kısa sürede bertaraf edemeyeceğiz. Bizler “Üreten biziz yöneten de biz olacağız” derken onlar da “Tüketen biziz yöneten de biz kalacağız” diyecekler ve saraylarında asgari ücretlilere nispet ziyafetlere yumulacaklar.

***

Çünkü geçen yıl da bu vakitler asgari ücret gündemdeydi. Ve şimdi yine o günlerde söylediklerimizi tekrarlamaktan başka bir şey diyemiyoruz. Neydi o dediklerimiz? Asgari ücret, azami aldatmacadır. Asgari ücret azami enflasyon, azami işsizlik anlamına geliyor. Varsın yandaşların alkışları ortalığı inletsin. Geçen yıl da Hayri Kozanoğlu “Bu olsa olsa freni patla(tıl)mış yokuş aşağı seyreden bir arabanın ilk metrelerde hız kazanmasından heyecana kapılıp alkış tutmaya benzer” derken olup biteni özetlemiş oluyordu. Ve aslında bizim iktisatçıların hep vurguladığı üzere, asgari ücret ile ortalama ücret arasındaki fark azalırken, yoksulluk ve sınıf farkı derinleşti ve Türkiye asgari ücretliler sınıfı ülkesine dönüştü. BirGün’ün dünkü manşeti sanki geçen yıl da atılmış gibiydi: “Ücret asgari kuyruk uzun. Açlık sınırında açıklanan asgari ücrete tepkiler sürerken yurttaşlar ucuz yiyecek için uzun kuyruklarda…”

Geçen yıl yazdığım bir başka “kehanet” neydi? 2022’de bir kez daha eski düşmanlarıyla teker teker barışıp, BAE’den İsrail’e, oradan Mısır’a ve hatta belki Esad’a koşup bölgesel oyunculuk taslarken, bir kez daha sadece bölgesel oyuncak olabileceklerini göreceğiz, demiştim. Görmedik mi? Biden veya Putin veya Katar vb. oyuncağı! Piyasayı da oyuncak sandılar. Doları düşürebildiler mi?

2023’ün ilk yarısında, yani seçimlere kadar, geçen yıl işittiklerimizi yine tekrarlayacaklar. “İş yok” diyenleri “Nankör nankör bunlar. Yan gelip yatarak para kazanmak istiyorlar. İş arayana ekmek var” diye azarlayacaklar. “Anırsalar da anırmasalar da elhamdülillah biz doğru yoldayız” diyecekler. Tabii ki hain terörist laflarını da sürekli duyacağız. Hatta bu arada sürpriz bir gelişme olarak Altılı Masa Cumhurbaşkanı adayını bile açıklayabilecek!

***

Özdemir Asaf ne güzel söylemişti: “Eskiyecek her şeye ‘yeni’ derler.” Elbette yeni yılla birlikte, “Yeni Türkiye” türküsünü hep söyleyen Saraylılar da haddinden fazla eskiyecekler. Ama 2023 yılında “eskimeleri” bir yana eksilecekler ve hatta eksiye geçecekler!

Seçimlere dek anketlerde yine eridiklerini okuyacağız. Bir süre daha gidiciler ama gitmeye niyetleri yok diyeceğiz. Sonra ben diyeyim üç ay siz deyin altı ay sonra belki seçim bile yapılacak. Belki de yapılmayacak. İşte benzer bir durum felsefenin de “çıkmaz” sorusudur. O halde geçen yılsonunda sorduğum o soruyu tekrar sormak zorundayım: “Karşı durulmaz bir kuvvet, yerinden kıpırdatılamayan bir cisme çarparsa ne olur?” Sahi, ne olacak?

Eh, geçen yılki yazımı büyük ölçüde tekrar ettim, ama saçmalamadım! Peki, 2023 sonunda da aynı tekrarı yapma ihtimali bir kâbus sayılmaz mı? Öyleyse, oturup bir yılın (yalnızca bir yılın mı?) bilançosunu çıkarmak yeter mi? Toplum olarak toplam hanesine sıralanmışsın, çizgin çekilmiş, ama hesap ve hesaplaşma henüz bitmemiş, bakalım ne çıkacak? Hesabı ve hesaplaşmayı bitirmeden bilanço çıkarmak imkânsız.

Haydi bakalım. Nasılsınız, hazır mısınız?