İki örnek: Seçim ve cinayet
Geçtiğimiz günlerde tanık olunan biri olumlu, öbürü de olumsuz iki olay gündemde tutulmayı fazlasıyla hak ediyor.
Olaylardan biri, Fenerbahçe Spor Kulübünde- FSKB yapılan seçimler; diğeri de bir siyasi cinayetin açıklığa kavuşmasında sergilenen yaklaşımdır. Birincisi 22 yılına yaklaşan AKP iktidarı boyunca ülkede görülemeyen bir demokrasi örneğidir. İkincisi, ülke yönetiminin tümüyle bir kişiye bağlılığının, güvenlik ve yargıda da “en olmaması gereken noktaya” çıkmasıdır.
FENERİN DEMOKRASİ DERSİ
Geçen hafta sonu yapılan FBSK genel kurulu ve seçimleri, birçok yönüyle örnek alınacak niteliktedir.
Çok güçlü bir üye yapılanması bulunan Fenerbahçe’de sporda kadına verilen önemin de katkısıyla olacak, diğer spor kulüplerine göre daha çok sayıda kadın üye var. Kulüp üyeleri, ülke siyasetinde, sandık dışında tamamıyla unutulan, seçim sürecine “demokratik katılımı” gerçekleştirdiler, görüşlerini zaman elverdiği ölçüde özgürce sergilediler; üyeliğin değerini duyumsadılar.
Seçim sürecinde başkan adayları, bu ülkede yıllardır unutulan bir demokrasi uygulamasını yaşama geçirdiler, tam bir “eşitlik” içinde yarıştılar; bir TV programında görüşlerini yine tam bir eşitlik içinde açıkladılar. Toplum, her gün AKP iktidarının “demokrasimiz” demesine karşın, onlarca seçimde böyle bir “eşitliğe” tanık olmadı. Seçimlerde iktidar, tüm kamu olanaklarını, TRT yayınları dâhil, sonuna dek kullandı; muhalefet, sandık demokrasinin d si ile bile bağdaşamaz ve yıllardır süregelen bir eşitsizliği onaylayarak seçimlere girdi. Eşitsizlik ile yapılan seçimleri geçersiz saymayı başaramadı. Ülke, gerçek demokrasiden böyle uzaklaştı. FBSK seçimleri, seçimlerde eşitlik ilkesini yaşatmayı başardı.
Ek olarak, gerek seçimlerden önce, gerekse seçimlerden sonra başkan ve karşısındaki adayın tam bir demokratik olgunlukla “birlikte davranmaları” da başlı başına bir artıdır.
Yine eklemekte yarar var; bu ülkenin genel kamuoyunda, daha da korkuncu TV programlarında boy gösteren profesör ve doçent unvanlı kişiler tarafından, bilimsellikte çok uzak bir anlayışla, insanın insana bağımlılığının en acımaz, ilkel ve kulluk düzeyindeki uygulamalarının yaşandığı tarikat ve cemaatler sivil toplum kuruluşu -STK sayılıyor. FBSK, başkanlık seçiminde de sergilediği katılım, eşitlik ve özgürlük değerleriyle, gerçek bir STK olduğunu bir kez daha kanıtladı.
CİNAYET CENNETİNDE ÇÖZÜM?
Türkiye, özellikle 1970’lerde başlayan yıllarda ya da yarım yüzyıldır tam bir siyasal cinayetler tarlasıdır.
Ancak, onca bireysel ve kitlesel cinayetin bir “ortak özelliği” var: “faili meçhul” sayılmaları. Oysa köşede de vurgulandığı gibi bu cinayetleri, “faili bulunmayan” diye adlandırmak gerekiyor. Çünkü bunların tamamının arkasında içlerinde kamu görevlilerinin de yer aldığı “örgütlü” bir yapının var olduğunu, emekliye ayrışmış olan emniyetçiler dâhil, konunun uzmanları açıklıyor.
Önceki iktidarlar gibi, AKP iktidarı da siyasi cinayetlerin açıklığa kavuşturulması konusunda hiçbir adım atmadı. Ancak AKP’nin iktidar yıllarında işlenen siyasal cinayetler konusunda “değişik yöntemler” uygulanıyor. Yıllardır polis baskısı yaşatılan Cumartesi Annelerinin çığlıkları duyulmuyor. Yine bu hafta yaşandığı gibi, Agos gazetesi başyazarı Hrant Dink ve Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmelerinden sonra “on yıllar” süren soruşturma ve yargılamalar tamamıyla sonuçsuz kalmış bulunuyor.
Böyle bir ortamda, geçen hafta, Sinan Ateş’in öldürülmesinden 1,5 yıl sonra yepyeni, önceden görülmeyen bir “cinayeti çözüm yöntemi” bulundu: Basına yansıdığına göre Başkan Erdoğan aile ile yaptığı görüşmede cinayetin aydınlatacağını Ateş’in küçük kızına “müjdeledi”.
Kuşkusuz Ateş cinayeti de, bundan önce işlenen sayısız siyasi cinayet de, “bir an önce” aydınlatılmalıdır. Ayrıca Ateş’in eşi de bu konudaki büyük çabaları nedeniyle kutlanmalıdır.
Ancak, Ateş cinayetinin çözümü için “izlenen yöntem” tümüyle yanlıştır.
Çünkü Ateş ve öbür tüm siyasi cinayetlere, açıklık kazandırması gereken, asla Cumhurbaşkanı Erdoğan olmamalıdır. Görev, etkin ve tarafsız olması gereken “güvenlik” ve bağımsız davranması zorunlu “yargı” kurumlarınındır. Uzun bir aradan sonra Ateş cinayetinin çözümünü Başkan Erdoğan’ın üstlenmesi, “adaletin bir kişiden” istenmesi, ülkenin yönetim yapısı “çarpıklığının”, üstelik güvenlik ve hukuk gibi toplumsal yaşamın en duyarlı alanlarında da “kurumsallıktan” ve bunun sağlayacağı nesnellikten daha da uzaklaşarak tamamıyla yok olma noktasına vardığının bir kanıtıdır.
Bu nedenle, Ateş cinayetinin aydınlanmasını Başkan Erdoğan’a taşımaya doğrudan ya da dolaylı olarak aracı olanlar, bunu yaptıysa CHP Genel Başkanı Özel de, bu büyük yanlışın ortaklarıdır.
Siyasette de Fenerbahçe gibi eşitlikçi demokratik yapının oluşması ve güvenlik ve yargı kurumlarının tarafsız ve bağımsız olarak güçlenmesi dileğimle Bayramınızı kutlarım.


