“Eşitlik fıtrata aykırıdır. Kadının dışarda ne işin var, kadının kariyeri anneliktir. Kız çocukları okuyup da ne yapacak,” diyen Hizbullahçı, Talibancı zihniyeti meclise taşıyanları 25 Kasımlarda, 8 Martlarda kadın katillerine, istismarcı tarikatlara kurmadıkları barikatları kadınlara, LGBTİ+’lara kurduklarını unutma.

İkinci tur ise ikinci tur: İkinci turda kazanırız o zaman!

Dilek Bulut - Akademisyen

Sanatın gerçekleri gösterme gücü yüksektir üstelik yaşamadığımız ama yaşama ihtimalimiz olanları da gösterir. Margaret Atwood’un Handmail’s Tale (Damızlık Kızın Öyküsü) kitabını sanırım duymayan kalmamıştır. Gilead adlı ülkede totaliter bir din devletine dönüşen, distopik bir kadın cehennemini anlatır. Bugünkü cinsiyet ve sınıf eşitsizliklerin nasıl karanlık gelecek yaratma tehlikesini taşıdığını ortaya koyar. 

Kadınların sadece dinî metinleri okuyabildikleri, belirlenmiş sözcükleri kullanabildikleri karanlık bir dünyadır. Kadınların düşünme eylemi ve soyut düşünmeleri engellenmiştir. Kadınlar çalışamazlar ve kuluçka makinesi görevi görmektedirler. Tıpkı faşizm gibi, kadını “aile, mutfak, kilise” üçgenine hapsetmiştir. Kitap bir distopyadır. Gelecekle ilgili karanlık bir tasvir çizer ama bir yandan da bugünden önlem alınmazsa böyle karanlık dünyanın var olma ihtimalini gösterir bize. Üstelik dinî devletlerin bu kadar yükselmediği, dinin bu kadar kilit noktaya gelmediği bir zamandan görür, yazar ve uyarır.

2012’de Taliban’ın kız öğrencilerin ortaöğretime devam etmesini yasaklaması üzerine eğitimi yarıda kalan Rohila (17) kadın hakları savunucusu Malala’ya bir mektup yazar. 

Sevgili Malala,

Her sabah "okula geç kaldım" diye uyanıyorum ama sonra okulumun kapalı olduğunu hatırlayıp üzülüyorum. Tuktuk (bir ulaşım aracı) erkek kardeşlerimi alıp götürürken, ben geride kalıyorum.

Umarım dünya bizi unutmaz ve yıllarca süren çabalarımızın heba olmasına izin vermez. Umarım bizi savunur ve Afganistan’da kız çocukları ve kadınların haklarına kavuşmalarına yardım ederler. 

Taliba’nın yeniden iktidara gelmesi ile kadınlara yaşatılan cehennemi biliyoruz. Kadınların tek başına yolculuk yapacakları mesafe sınırlı, okula gitmeleri, çalışmaları yasak, çokeşlilik serbest. İran’da Mahsa Amini’nin başörtüsünü düzgün örtmediği için ahlak polisi tarafından öldürülmesinin ardından İranlı kadınların protestoları molla rejimine karşı bir halk ayaklanmasına dönüştü. “Şeriat altında yaşamaktansa ölmeyi yeğleriz” diyorlardı. İranlı kadınların bizlere mesajı vardı:

“Laikliğe sahip çıkın.” 

“Laiklik İlkesi, Demokrasinin ve Kadın Haklarının Güvencesidir.”

Ülke olarak Anayasal Laik Cumhuriyet rejimine yönelik ciddi bir tehdidin olduğu, tarihî bir seçimin ikinci turuna gidiyoruz. Siyasal Gerici İslami rejimini, kadınların mücadele ile kazandıkları haklara saldırarak, aile kavramının öne çıkararak ve sistemli bir laiklik saldırı ile kadınlar üzerinden kurdu. İktidar güçleri, “yalnız kadınları sahiplenmekten” söz eden, kadına ve kız çocuklarına karşı her türlü şiddetin engellenmesi hakkındaki 6284’ü kaldırmayı parti programına koyan, çok eşliliği savunan, şeriatçı emellerini açık Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi ile Hizbullah’ı yanlarına alıp seçime girdiler. Yıldıramadıkları, susturamadıkları kadınlar, sokakları doldurup, karanlığın içinde barikatları yıktıkça onlar korku duvarlarının ardında şer ittifakında birleştiler. Ülke tarihinin en gerici ittifakını kurdular.

Bu ittifakına karşı durmak, başta kadınlar olmak üzere tüm muhalif güçlerin tarih önünde çocuklara, gençlere, bu ülkeye karşı sorumluluğumuzdur. Bu gerici güçler parlamentoda çoğunluğu sağlamış olsa da cumhurbaşkanın tek adam yetkileri nedeni ile parlamento sınırlı bir güce sahip. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimi laik hukuk devletinin geleceği ile ilgili seçim yapacağımız son kritik engel. Bu seçim bizim için yaşam meselesi. 

Devletin tüm olanakları kullanılarak elde edilmiş, şüpheli bir sonuç karşısında mı umutsuzluğa düşeceğiz? 

Kaybetmeyi değil, biz yeniden başlamayı biliriz. Biz kadınlar 21 yıldır yürüdüğümüz yolda kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalara karşı yan yana bir mücadeleyi örmedik mi? Biliyoruz ki “Tüm kadınlar köklerini, öldürülen ve mücadele eden kadınların köklerine bağlar. Ancak diğer kadınların mücadelesi sürerse toprakla buluşan bedenleri yeniden hayat bulabilir.” 
21 yıldır haklarımızdan, hayatlarımız için mücadelen hiç vazgeçmedik. 

Mücadelemiz kadına yönelik şiddetin son bulması, LGBTİ+’ların hakları ve yaşamları için, çocukların geleceği, aydınlık yarınlar için.

Biz buradayız. Tek adama karşı çok kadın olduğumuzu 28 Mayısta sandıklarda göstereceğiz. Kadın düşmanlarına oy vermeyeceğiz.

İkinci tur ise ikinci tur. İkinci turda kazanırız o zaman! 

Bu seçime öyle bir sarılmalı ki tüm yaralarımızı saracak bir kapıyı açabilelim cehennemin kapılarını kapatalım. Haydi kadınlar sandıklara oy kullanmaya, kullandığımız oylara sahip çıkmaya, mahalle mahalle bu seçimi kazanmak için örgütlenme zamanı şimdi. 
Bu seçim bizim seçimimiz oylayacağımız karanlık ile aydınlık. Kahkaha atma, dans etme özgürlüğümüz. Eğitim, çalışma hakkımız, emeğimiz. Özgürlükler ile yasaklar, sevgiye karşı nefret ve kin. Eşitliğe karşı ayrımcılık. 

Kız kardeşinizi, annenizi alın, komşu teyzeyi, kızınızı çağırın ve 28 Mayısta hep birlikte sandığa gidelim. Çünkü bu seçim nasıl bir ülkede yaşayacağımızın seçimi. 

Kız kardeşlerim, oy verirken, öldürülen binlerce kadını, kadın katillerini erkek adaletinin kravat taktı diye serbest bırakışını hatırla. Yalnız kadınları sahiplenmeyi hayal edenleri, 6 yaşındaki çocuğa göz dikmiş istismarcı tarikatları, İstanbul sözleşmesi yetmez, kadını ve kız çocuklarını her türlü şiddetten koruyan 6284’ü de kaldıracağız, kadınlar yüksek sesle kahkaha atmasın, hamile kadınlar ortada dolaşmasın diyenleri, kadınları işsizliğe ve yoksulluğa mahkûm edenleri ilk tur sabahı karanlığa yaşamı ile isyan eden Kübra’yı hatırla.
 “Eşitlik fıtrata aykırıdır. Kadının dışarda ne işin var, kadının kariyeri anneliktir. Kız çocukları okuyup da ne yapacak,” diyen Hizbullahçı, Talibancı zihniyeti meclise taşıyanları 
25 Kasımlarda, 8 Martlarda kadın katillerine, istismarcı tarikatlara kurmadıkları barikatları kadınlara, LGBTİ+’lara kurduklarını unutma.

Oyumuzu gelecek güzel ve aydınlık günlerden, özgürlük şarkılarından yana kullanacağız. 
Yeni bir geleceği özgürlük, eşitlik, hukuk, adalet isteyen haklarından, yaşamlarından, laiklikten vazgeçmeyen kadınlar hep birlikte sandıklara giderek kurabiliriz. 

Kadın düşmanlarına karşı buradayız demek için, cehennemin kapılarını kapatmak için hep birlikte oy vermeye gideceğiz, sandıklarımıza sahip çıkacağız 14 Mayıs’ta olmadıysa 28 Mayıs’ta baharı getireceğiz.