İktidar savaşıyor!
Geçtiğimiz günlerde, Milli Savunma Komisyonu Başkanı, Genelkurmay eski başkanı ve Milli Savunma eski bakanı Hulusi Akar, “savaş başladı” konulu açıklamalar yaptı. (16 Temmuz)
Akar, ne kadar farkındadır bilinmez, ama ortada bir gerçek var: içinde olduğu AKP-MHP iktidarı, üstelik yıllardır, savaşıyor!
HEM DE NASIL?
AKP-MHP iktidarının “bütüncül” savaşının ana başlıklarına bakalım.
İktidar, öncelikle, toplumsal yaşamın ana dokusu olan, adalet dağıtan hukuk ile daha doğrusu yargı bağımsızlığı ve kesinleşmiş olan yargı kararı ile savaşıyor.
İktidar, başta düşünce ve ifade olmak üzere, kişi hak ve özgürlüklerine, basın-yayın, örgütlenme, gösteri ve yürüyüş özgürlüklerine karşı savaşıyor. Basın-yayını baskılayarak, TÜİK’in doğru istatistik üretmesini engelleyerek toplumun “bilgi edinmesi” ile de savaşıyor.
İktidar, başta heykel, resim ve müzik olmak üzere insan yaratıcılığının sanatsal tarafıyla da uğraşıyor.
Kendisinden olmayan “belediyelere” kayyum atamaya uzanan bir savaşa giren iktidar, “emekçisi ve emeklilerle” savaşmaktan da kalmıyor. Onları aç ve yoksul bırakıyor.
Ülkenin insanı ve doğası ile savaşmaya doymayan iktidar, şimdilerde sokak hayvanlarına karşı, büyük bir olasılıkla tarihe “köpek savaşı” olarak geçebilecek bir düzenleme yapıyor, “yaşam hakkını” savunanlarla; aslında “sevgi” ile savaşıyor.
Dahası da var. İktidar, yıllardır “yerli üretim ile” evet, yanlış okumadınız, bu ülkenin yerli üretimi ile savaşıyor. Önce Sümerbank, Etibank, SEKA, Demir-Çelik, Türkiye Şeker, Türk Telekom, Türkiye Petrolleri yok edildi. Bugün SEKA’nın selüloz ve kâğıt sanayisi olduğunu kaçımız anımsıyor. Yerli sanayi üretimini yerle bir eden iktidar, tarım ve hayvancılık üretiminde de benzer yok edici tutumunu sergiliyor. Çaydan buğdaya, fındıktan ayçiçeğine dek yerli tarım üretimi giderek önemsizleştiriyor.
İKİ BÜYÜK CEPHE
Savaş, ‘iki cephede’ yoğunlaşıyor: “Diyanet ve Milli Eğitim”
Ayasofya’nın açılışında ‘kılıç kuşanarak’ hutbe okuyan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, geçen hafta cuma hutbesinde bakın ne diyor:
"Kadınlar için yabancı erkeklerin yanında ve evlerinin dışına çıkarken örtülmesi gereken yerlerinin örtülmesi lazım. Kadınlarda yüz, eller ve ayaklar hariç vücudun kapatılması demektir. Kızlarımızı, oğlanlarımızı bir an önce evlenmeye teşvik edelim. Evlilik yaşı 25’lere 30’lara çıkıyor. … gençlerimizi uyaralım."
Türkçesinin bozukluğu bir tarafa, bu sözler en temel kişi hak ve özgürlüğüne, kadının yaşam özgürlüğüne çok açık bir saldırıdır.
Acımasızlığa bakar mısınız? Diyanet’i halkın vergileriyle lüks içinde yöneten Erbaş, bu sözleri, “günde ortalama birden çok kadının öldürüldüğü” ve bilindiği kadarıyla bu sayının birkaçı katı kadının “işkence gördüğü” bir ortamda söylüyor.
İkinci cephe daha az yıkıcı değil. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin de bilimsel eğitime karşı çok büyük bir savaş veriyor. AKP’nin kendisinden önce görev yapan sekiz milli eğitim bakanının yapamadığını yaparak, “eğitimi tümüyle dinselleştirme” anlayışını, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla dayatmacı bir tutumla, tarikat ve cemaatlerin öncülüğünde uygulamaya koyuyor.
Bilimsel eğitime, çocukların ve gençlerin, yaratıcı yeteneklerinin geliştirilmesine karşı verilen savaş, ülkemizde çalışan 12 “yabancı” okulu “Türk öğrenci alamazsınız” noktasına taşıyor.
Aslında AKP iktidarının daha önce, eğitime 4+4+4 ve Osmanlıca dayatmaları; 2016’da “Evrim Teorisini” ortaöğretim ders programından çıkarmış ve son yıllarda Diyanet’i anaokulundan başlayan bir biçimde etkili kılması sonucu, Tekin, bilimsel bilgi savaşını oldukça kolay veriyor. Daha doğrusu, çocuğu ve genci bilgisiz bırakma savaşında Diyanet ve Bakanlık cepheleri birleşiyor!
Eklenmesi gereken bir nokta daha var: AKP, “cihatçı” olmayan her varlıkla savaşırken, “kendi küçük, etkisi büyük” ortağı MHP boş durur mu? Bu partinin geçmişteki bilinen “savaşçılığı” bir tarafa, üzerinden 19 ay gibi bir süre geçmesine karşın Sinan Ateş cinayeti bir türlü aydınlatılamıyor. Ancak, MHP bu bağlamda, hafta başında 154 siyasetçi, basın-yayın emekçisi, bilim insanı ve araştırmacının listesini “suçlayıcı” bir yaklaşımla yargıya taşıyor. Bu istek yargı tarafından reddedilince de, bir basın toplantısıyla onlardan “hesap sorulacağı” açıklanabiliyor!
KAZANAMAYACAK!
AKP-MHP iktidarı, “karşı çıkan haindir” diyerek vermekte olduğu ve kendince “kutsal” saydığı bu yoğun savaşın sonunda kesinlikle yenilecektir.
Çünkü, iktidar bu savaşı, “insanlığın gelişme doğrultusunun temel değerlerine karşı” veriyor. Önemli olan, ülke çok daha fazla yıkıma uğramadan iktidarın kesin olan yenilgisinin bir an önce gerçekleşmesidir.
***
ODTÜ’de toplumun hizmetinde bilim anlayışıyla çalışan ve bunu Cumhuriyet’in değerleriyle harmanlamayı başaran ustalıkla değerli bilim ve kültür insanı Prof. Dr. Erhan Karaesmen’i yitirdik. Eşi Prof. Dr. Engin’e, çocuklarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum; ışıklar içinde olsun.