İktidarın sinsi seçim planı

Siyasette hegemonya, en basit ifadeyle, kendi politik çıkarınızı sizden olmayan insanlara, gruplara ve partilere onların çıkarıymış gibi kabul ettirebilme gücünüzle ilgilidir. Bunun bir yanı olgu bir yanı da algıdır. Eğer bunu becerebilmiş ve farklı öznelerin desteğini alarak belirleyici bir pozisyona gelebilmişseniz, bir hegemonya tesis edebilmişsiniz demektir.

AKP için doğal yollarla büyümek, toplumun geniş kesimlerinin ve farklı politik öznelerin desteğini almak artık imkânsız. Uzun uzadıya o dönemlere gitmeye gerek yok ama geçmişte bunu belli hedefler ve kamplaşmalar üzerinden başarabilmişlerdi. İktidar bugün ise kendi hakimiyetine son verecek kadar hacim kazanan muhalefet karşısında çalabileceği birkaç kapıdan medet umar hale geldi. Fakat bakiyesini büyüterek değil, döke saça ilerliyor. Hüdapar ve Yeniden Refah Partisi’yle yakınlaşma çabası da bunun son örneği oldu.

***

Yeniden Refah’ın AKP’ye ilettiği 30 maddelik taleplerin ardından söylenen sözlerin üzerinde durmak gerekir. Kadınların yaşamı ve hakları açısından kritik bir konumda olan 6284 sayılı kanunun içeriğine yönelik talepler, sadece muhalefetin değil, AKP’nin önde gelen kadın siyasilerinin de eleştirisiyle karşılaştı. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “6284 sayılı kanun, bizim için önemli bir konudur ve kırmızı çizgimizdir” diyerek net bir tavır ortaya koydu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da kanunun varlığının tartışmaya açılmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi.

Söz konusu rahatsızlık, en azından seçime kadar Erdoğan’ın baş edemeyeceği büyüklükte bir krize işaret etmese de yine de ilginç bir gelişmenin izdüşümü. AKP artık kendi üst düzey kadrolarına bile “yok artık” dedirtecek kadar gericileşme eğilimine girdi. Partinin ileri gelenleri, bazı olası hamlelere karşı ön alma gereği hissediyor; en tepeye “yapma!” diyor. Bugüne kadar “AKP ile özgürleştiğini” düşünen, Erdoğan’a bu nedenle duygusal bir yakınlık hisseden muhafazakâr kadınlar, siyasal İslam’ın aslına rücu etmesi ve kendi mahallesine hapsolmasından dolayı şimdi kazanımlarını kaybetme tedirginliği yaşıyor. Gerçek İslam bu mu değil mi bilemeyiz ama gerçek siyasal İslam bu. Ancak genç/orta yaşlı muhafazakâr kadınlar, bunun AKP sayesinde olduğunu düşünsün ya da düşünmesin, annelerine kıyasla hayatlarındaki değişimi, sosyal anlamda sahip olduklarını ve ne kadar özgürleştiklerini biliyor. Bu yüzden de temel haklarının 3-5 oy uğruna, “aileyi korumak” gibi yalanlar üzerinden siyasi pazarlık konusu haline getirilmesine direnç göstermeleri gayet olasıdır. Zaten Zengin ve Yanık’ın aldıkları tutum da kendi fikirlerine olan sadakatlerinden çok bu dinamiği bilmelerinden ileri geliyor.

***

Öte yandan AKP’nin yeni arayışları, ittifak kurduğu diğer güçlerle arasında olan çatlakları büyük yarıklar haline getirecek bir enerjiyi de biriktiriyor. Hüdapar meselesinin tartışma yaratmasından sonra Doğu Perinçek ve şürekâsı rahatsızlığını açıkça belli etti. Bu çizginin gazetesi Aydınlık, konuyu “Hüdapar seçimi kaybettirir” ifadeleriyle manşetine kadar taşıdı. Haberde Hüdapar’ın Erdoğan’a verdiği desteğin AKP ile MHP’nin yönetimlerinde ve tabanlarında infiale yol açtığı belirtilirken, ismi verilmeyen AKP’li bir vekilin “Doğu ve Güneydoğu’da 3-5 vekilin peşine düşerken tüm Türkiye’de milletvekili kaybedeceğiz” şeklindeki görüşü aktarıldı. Dün Sözcü yazarı Saygı Öztürk’e konuşan Doğu Perinçek de Hüdapar’ın ittifaka alınmasının “büyük bir tuzak” olduğunu söyleyerek Böyle bir işbirliği AKP’ye milyonlarca oy kaybettirecektir. MHP’nin içi kaynıyor. Beni arayan MHP’liler, açıklamalarımdan dolayı beni tebrik ediyor. Ancak kendileri bu konuda kamuoyuna açıklama yapmıyorlar” dedi. İttifakın ulusalcı-milliyetçi kanadından gelen bu basıncın sadece Perinçek ekibiyle sınırlı olmadığını, bunun derinlerde başka kliklerle de bağının bulunduğunu tahmin etmek güç değil.

Bu arada bazıları Hüdapar’ın 2014 ve 2018 seçimlerinde de Erdoğan’ı desteklediğini söyleyerek bugünkü desteğinin köpürtülmesinin anlamsız olduğunu savunuyor. Oysa bu tür bir yapının desteğini geniş bir oydaşma üzerinden almak başka, sadece bu tür yapılara sıkışmak başka... Eğer el sıkıştığınız 10 özneden biri Hüdapar olursa bu belki o kadar da göze batan bir ilişki olmayabilir. Ama siyaset alanınız daraldıysa ve yan yana gelebildiğiniz birkaç yapıdan biri Hüdapar olursa, bunun politik sonucu ve anlamı farklı olur. AKP-Hüdapar ilişkisi açısından 2023’ün, 2018 ve 2014’ten farkı budur.

***

İşin özü şu ki Cumhur İttifakı artık büyüyemez. Çünkü güncel siyasi denklemde doğal sınırlarına çoktan ulaştı ve daha fazlası için yeterli kapasitesi yok. Erdoğan’ın kendi havuzundan fire vermemek adına tam bir konsolidasyonla cebine tıkıştırmaya çalıştığı oylar, dikişleri zorluyor. Muhalefet bu dinamiği doğru yerden görürse, hiç değilse seçim konjonktüründe kendisine yeni bir kanal açabilir.

Erdoğan kendisi için en etkili stratejinin büyümek değil karşı tarafı dağıtmak olduğunun farkında. Bu nedenle iktidarın 14 Mayıs seçimlerine giderken A planı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığında ortaklaşan Millet İttifakı, diğer siyasi ittifaklar, partiler ve toplumun geniş kesimleri arasında bir yarılma üretmek üzerine kurulu olacak. Bu planı şimdiden uygulamaya koydular. İcrasını da doğrudan söylemlerle değil, dolaylı yöntemlerle ve sinsice yapıyorlar. Bugün “anti-Erdoğan” kitlesini gruplar haline getirmek, muhalif seçmenlerin arasına kimi polemikler üzerinden psikolojik bariyerler koymak, ortak tavrı karşılıklı inatlaşmaya çevirmek, günün asli görevini unutturarak tali konuları başat meseleymiş gibi tartıştırmak ve neticede sandık günü oy tercihlerini çeşitlendirmek için (sandığa gidilmemesi de dahil) ciddi bir kampanya yürütülüyor. Ne de olsa troll ordularına o kaynaklar boşuna ayrılmadı.

Düzenin değişmesini talep eden yurttaşların, iktidarın planına yarayacak tutumlar içerisine girmeme konusunda hassas, özenli ve akıllı davranması gerekiyor.